DİYARBAKIR - Sağlık alanında yaşanan ihraçlar ve şiddetin gölgesinde 14 Mart Tıp Bayramı'nı karşılayan hekimler, referandumda “Hayır” diyecek. Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Hekimler mutlaka ‘Hayır’ için çabalamalı” derken, ihraç edilen Prof. Dr. Özdemir Aktan ise, "Hekimler demokrasi olmadan sağlığın da olmayacağını biliyor” dedi.
Sağlık emekçileri ve hekimlerin her yıl 14 Mart’ta tüm ülkede kutladığı Tıp Bayramı bu yıl OHAL KHK’leriyle yapılan ihraçlar ve sağlık emekçilerine yönelik şiddetin gölgesinde karşılanıyor. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) kamuda OHAL kapsamında ihraç edilen sağlık emekçilere ilişkin açıkladığı verilere göre 15 Temmuz 2016 -29 Ocak 2017 tarihleri arasında açığa alınan sağlık personeli sayısını en az 8 bin 891 olarak duyurulurken, bunların bin 929’u daha sonra görevlerine iade edildiği belirtildi. Kamudan ihraç edilen hekim sayısı 2 bin 761 olarak ifade eden TTB, ihraç edilen bin 590 hekimin Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlarda, bin 171 hekimin ise üniversitelerin tıp fakültelerinde çalıştığını kaydetti. Bu açıklamadan bir hafta sonra 7 Şubat 2017 tarihinde OHAL kapsamında yayınlanan 686 Sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerdeki tıp fakültelerinde çalışan ve aralarında hekimler ve sağlık çalışanlarının bulunduğu 838 sağlık personeli ihraç edildi.
SON 5 YILDA 46 BİN 361 SAĞLIK EMEKÇİSİ ŞİDDET GÖRDÜ
Sağlık Bakanlığı’nın Beyaz Kod Sistemi’ne şiddet gören hekimlerin yaptığı başvurulara göre 14 Mayıs 2012-08 Şubat 2017 arasındaki 5 yıllık dönemde 46 bin 361 sağlık emekçisi şiddet gördüğü için bakanlığa başvurdu. Başvurulara göre, sağlık emekçilerinin 12 bin 489’unun fiziksel, 31 bin 513’ünün sözel saldırıya maruz kalırken, şiddete maruz kalan 27 bin 332’si hekim, 19 bin 29’u sağlık çalışanı oldu. 27 Haziran 2016-08 Şubat 2017 tarihleri arasında ise 6 bin 992 sağlık çalışanı şiddete maruz kaldı. Bu koşullarda 14 Mart Tıp Bayramı’nı karşılayacak olan hekimler güvencesiz çalışma ve sağlıkta şiddete karşı 16 Nisan’daki halk oylamasında “Hayır” oyunu vereceklerini ve bunun nedeni açıkladı.
‘HEKİMLER DEMOKRASİ OLMADAN SAĞLIĞIN DA OLMAYACAĞINI BİLİYOR’
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki görevinden KHK ile ihraç edilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, “Her 14 Mart’ta maalesef hem hekimlerin sorunları hem de ülkenin sorunları artarak devam ediyor. Bu seneye geldiğimiz zaman esas sorunumuzun demokrasi olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü bir hekimler olarak sağlıklı olmanın ön koşullarından birisi de barışçıl ve demokratik bir ortamda özgürlük içinde yaşanması gerektiğini düşünüyoruz. Şunu biliyoruz ki savaş bir halk sağlığı sorunudur. Hekimler savaş istemiyorlar. Hekimler demokrasi olmadan sağlığın da olmayacağını da biliyorlar. Bunun içinde mücadele ediyorlar. Ben de bu şekilde barış istediğim için, özgürlük istediğim için ve insan haklarına saygı istediğim için ihraç edilmiş bir akademisyenlerden birisiyim. Ama bu benim için sorun değil. Çünkü bunun için mücadele etmeye değer. Mücadele etmeye de devam edeceğiz. Üstelik de önümüzde ciddi bir referandum var. Bu referandumu, kalıntıları kalmış demokrasinin de geriye kalan kısmını da yok etmeye yönelik bir referandum olarak görünüyorum. Hep birlikte bu referandum da hayır için çalışmamız gerekiyor. Hayır, ile bu ülkeye demokrasinin biraz daha yerleşmesini, özgürlüklerin tekrar ağza alınıp en azından söylenebilir duruma gelmesine sağlayacaktır. Aksi halde şu anda sahip olduğumuz kırıntı halindeki özgürlükler ve demokrasi de elimizden gidecek gibi görünüyor. Hekimler olarak eğer özgürlük, demokrasi ve insan haklarına saygı istiyorsak hayır demeliyiz” diye vurguladı.
‘ÇÖZÜM DİRENMEK VE İLK ADIM DA HAYIR DEMEK GEREKİYOR’
TTB eski Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy ise, “Önümüzdeki günlerde kutlanacak 14 Mart Tıp Bayramı’nın adı bayram ama gerçek bayram mı tartışılabilir tabi. Kutlanacak. Dolayısıyla hekimliğin 100 yıllık 200 yıllık hatta 2 bin yıllık tarihinde bu ülkenin hekimleri bu sene de bu bayramı kutlayacaklar. Önemli bir sorunla yüz yüzeyiz. Türkiye, son bir yıl içinde birçok demokratik hakkını ve yargı bağımsızlığını kaybetmiş durumda. Dolayısıyla hekimlerin bu toplumda çok önemli bir görevi var. Siyasi görüşü ne olursa olsun, Türkiye’nin kaybettiği değerlere kavuşması için hekimlerin referandum da mutlaka hayır konusunda çaba göstermesi lazım. Bu bir varlık ve yokluk meselesidir. Aramızdaki görüş ayrılıkları ne olursa olsun, Türkiye barışa, demokrasiye ve insan haklarına muhtaç bir duruma getirilmiştir. Bunun çözümü ve çaresi ise direnmek ve onun ilk adımı önümüzdeki referandum da hayır oylarının öne çıkmasıdır. Şimdi şöyle eğilimler görüyorum. ‘Nasılsa referandumda sonuç değişmeyecek. Sandığa gitmeyelim’ diyenler var. Özellikle gençler arasında yaygın. Bu düşünceye bel bağlamamak lazım. Bu sorunların halledilmesi için toplu olarak bu iktidara demokrasi cevabını vermek lazım. Dolayısıyla sandık başına gitmek birinci görev, hayır vermek ikinci görev” diye kaydetti.
‘SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ BÜYÜTECEK UMUDUMUZ VAR’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Doktor Sezai Berber, “Sağlıkta şiddetin son bulduğu ortamda bütün Türkiye’de şiddetin son bulması talebiyle 14 Mart’a giriyoruz. Tıp Bayramı’na girerken temel olarak hekimlerin mutsuz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü hekimler iş güvencesinden mahrum. Hekimler, mecburi hizmete başlayamadan haklarındaki güvenlik soruşturmaları olumsuz çıktığı gerekçesiyle iş güvencesinden yoksun bir şekilde bırakıldığı 14 Mart Tıp Bayramı’nı karşılıyoruz. Hekimler olarak 14 Mart Tıp Bayramı’na girerken 4 temel talebimiz var. KHK’ler ile haksız ve hukuksuz bir şekilde işten atılan meslektaşlarımızın ve diğer kamu çalışanlarının işlerine geri alınması, hekimin hastaya yeterli süre ayırması, emekliliğe ve çalışma koşullarına yansıyacak tatmin edilebilir bir ücret talebi ve sağlıkta şiddetin son bulmasını istiyoruz. Bu dönemi mücadelenin arttığı bir dönem olarak değerlendirmek istiyoruz. Biz TTB ve hekimler olarak söyleyecek sözümüz, büyütecek umudumuz var diyerek referandum da hayır diyoruz” dedi.
‘BU KADAR ŞEY YAŞANMIŞKEN KESİNLİKLE HAYIR DİYECEĞİZ’
KHK ile kamudaki görevinden ihraç edilen Diyarbakır Tabip Odası Eşbaşkanı Doktor Semra Güzel ise, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bölge illerinde çok ciddi çatışmalı süreç yaşandığını hatırlatarak, “Biz hekimler olarak bu çatışmalı sürece sessiz kalamazdık. Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı yaşamı savunduk. Bunda da ısrarcı olduk. Biz hekimler olarak buna karşı 2 ay süren bir barış eylemi yaptık. Sonrasında gelen KHK’ler ile maalesef 2 bin 700’den fazla hekim arkadaşımız ve çok sayıda sağlık emekçisi kamudan ihraç edildi. Bu ihraçlara bakıldığında iktidarın istemediği muhalif kesimler ihraç edildi. Ben ve diğer hekim arkadaşlarımız bu nedenle ihraç edildik. Evet, ihraç edildik ama mücadelemize devam edeceğiz. Yine ölümlere karşı yaşamı savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz. Bu kadar şey yaşanmışken biz evet diyemeyiz. Kesinlikle hayır diyoruz. Biz iyi hekimliği savunacağız. Sağlıkta şiddete hayır diyeceğiz. Güvenceli bir iş için hayır diyeceğiz” dedi.
KHK ile meslekten ihraç edilen pratisyen hekim Mustafa Yaşa da, “Birçok alanda yaşanan baskıların yanında sağlık alanına da bir yönelme oldu. Maalesef birçok arkadaşım gibi bende sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı ihraç edildim. Bununla birlikte eğitim ve sağlık hakkım elimden alındı. Bir çok hekim arkadaşımla birlikte 14 Mart Tıp Bayramı’na hekimlik mesleğinden ihraç edilmiş bir şekilde giriyoruz. Binlerce hekim Tıp Bayramı’na işsiz olarak girecek. Biz bu bayramı kutlayamıyoruz. Biz hekimler 16 Nisan’daki referanduma ‘Hayır’ diyeceğiz” diye konuştu.