Beko: İş cinayetleri asla kabul edilemez

İSTANBUL - DİSK Genel Başkanı Kani Beko, bu yıl içerisinde bin 750 işçinin yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, "Zonguldak'tan Balıkesir'e, Maraş'tan Soma'ya, İstanbul'dan Ermenek'e, son olarak da Şirvan bakır madenine kadar kitlesel iş cinayetlerine tanık olduk. Bu tablo asla kabul edilemez” dedi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından İstanbul’da düzenlenen 1. Uluslararası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konferansı, Taksim Elite World Otel’de başladı. İki gün sürecek ve ana sloganı “Hayatımızı kazanırken kaybetmemek için bir örgütlenme alanı olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği” olan konferansın ilk gününde "Türkiye'de işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ekonomi-politiği", "İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde sendikaların ve meslek örgütlerinin görevleri, deneyimleri", ikinci gün ise; "İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde uluslararası sendikal deneyimler" ile "İşçi sağlığı ve iş güvenliği; ne yapmalı-nasıl yapmalı" başlıkları altında tartışmalar yürütülecek.

İş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler anısına saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan konferansın açılış konuşmasını ev sahibi olarak DİSK Genel Başkanı Kani Beko yaptı.

Konuşmasına bugün yaşamını yitiren Küba'nın efsanevi lideri Fidel Castro'yu anarak başlayan Beko, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ülkede siyasal, toplumsal ve ekonomik travma yaşandığını söyledi. AKP-Saray iktidarının çözümü OHAL kararnameleri ile darbe girişiminde bulunanların tasfiyesinin ötesinde baskıcı uygulamaların demokratik muhalefete ve dahası bütün bir topluma yönelmesinin kabul edilemez olduğunu kaydeden Beko, "KHK'ler ile ülkeyi yönetmek cebir ve cendere siyasetini kalıcı hale getirmekle eş anlamlıdır. Derhal bu tarz bir yönetim anlayışı terk edilmelidir" dedi.

'6715 SAYILI YASA İŞÇİ SINIFINA DÖNÜK EN BÜYÜK SALDIRI'

Çalışanlar açısından taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygın hale getirilmesi, özellikle de 6715 sayılı özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurabilmesinin yasal düzenlemesinin Meclis'te kabul edilmesi ile işçi sınıfının örgütlü yapısına son dönemde yapılan en büyük saldırı olduğunu vurgulayan Beko, "Kayıtlı çalışan nüfusun nerdeyse yarıya yakını bu kapsam içine alınmış durumdadır" diye konuştu.

OHAL ile birlikte, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Türkiye Varlık Fonu'nun yasalaştığını söyleyen Beko, kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışmalarının ise yeniden gündeme geldiğini hatırlattı.

İç tasarrufları artırmak gayesiyle yapılacak zorunlu kesintilerin, çalışanların zaten yetersiz olan ücretlerini daha da aşağıya çekerek yoksulluğu derinleştireceğini ve asgari ücretin fiili olarak aşağıya çekilmesine neden olacağının altını çizen Beko, "Varlık Fonu’nun ise işsizlik fonuna göz dikme ihtimali büyük bir olasılıktır ve böyle bir durum gerçekleşirse bunu asla kabul edemeyiz" diye belirtti. Türkiye'nin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyleyen Beko, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Zonguldak'tan Balıkesir'e, Maraş'tan Soma'ya; İstanbul'dan Ermenek'e ve son olarak da Siirt/Şirvan bakır madeninde kitlesel iş cinayetlerine tanık olduk. Bu tablo asla kabul edilemez. Madenlerde, inşaatlarda, barajlarda, hastanelerde, nakliye işlerinde canlarımızı kaybediyoruz. Yüzyılın faciası ne yazık ki, Manisa-Soma'da yaşandı. 301 madenci bu faciada hayatını kaybetti. 2005 ve 2011 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ve Devlet Denetleme Kurulunun yapmış olduğu çalışmalar ve yayınladığı raporlar hiç dikkate alınmamış ve katliam göz göre göre gelmiştir."

'DAYIBAŞILIK KABUL EDİLEMEZ'

Madenlerde uygulanan ‘dayıbaşılık sistemi’nin kabul edilemez olduğunu da söyleyen Beko, "Evrensel düzeyde 2001 yılında kabul edilip 2003 yılında yürürlüğe giren Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) '184 Nolu Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Sözleşmesi' tarım çalışanlarına ilişkin önemli düzenlemeler getirmiştir. Türkiye tarafından henüz onaylanmayan bu sözleşmenin 21. maddesine göre tarım işçileri iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruma kapsamı alınmalı, mesleki risk ve kazalara karşı sigorta veya sosyal güvenlik rejimine dahil edilmelidir. Yani, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal güvenlik, ücret ve çalışma koşulları hızla iyileştirilmelidir. Özel İstihdam Büroları’nın insafına terk edilmesi yerine İŞKUR kamusal niteliği kapsamında kayıtlı hale getirilmelidir" dedi.

'TÜRKİYE'DE İŞ SAĞLIĞI ÇÖKMÜŞ DURUMDA'

Konuşmasının devamında Türkiye'de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının çökmüş durumda olduğunu söyleyen Beko, "Çökmüş sistem üzerine yeni bir yasa çıkarmak, mevzuat düzenlemeleri yapmak hiçbir işe yaramamaktadır" diye kaydetti. Beko, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Bakınız, 2012'de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarıldı. Kanun tamamen piyasa aktörlerinin beklentilerine uygun halde düzenlendi. Bu alan piyasaya açılarak yaşanan devasa olumsuzlukların giderileceği sanıldı. İşçi sağlığı iş güvenliği alanının ekonomi-politiği, mevcut sermaye birikim rejiminin önünde engel teşkil etmeyen, aksine kendisi de birikim sağlanacak bir yapı olarak düzenlenmiştir. Çünkü bu üretim biçimlerinin kendisi zaten bu uygulamaların reddi üzerinde yükselmektedir. Zaten rakamlara bakıldığında da bu durum açıkça görünmektedir."

'İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLÜMLER ARTTI'

DİSK Başkanı Beko, 2004-2012 dönemine, yani iki temel ILO sözleşmesinin kabulünden sonra her yıl ortalama 1316 çalışan yaşamını yitirdiğini, 6331 sayılı yasanın kabulünden 2 yıl sonra ise bu ortalamanın yıllık 1377 sayısına ulaştığını da belirtti.

2015 yılında 1730 çalışan iş cinayetlerinde yaşamını kaybederken, 2016 yılının 11 ayında ölümler 1750 sayısına yaklaştığına dikkat çeken Beko, "Yani, 1970'lerden günümüze kalkınma modelinin yapısı değişirken, o dönem yıllık ortalama 1000 olan iş cinayeti sayısı, 2000'li yıllara yaklaşırken 1200'e çıkmış; günümüzde ise bu ortalama 1400'e ulaşmıştır. Bütün bu kabul edilemez tablo karşısında biz DİSK olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının, bir örgütlenme ve mücadele alanı haline geldiği tespitini yaptık, yapıyoruz" dedi.

İnsanca bir yaşam, insana onuruna yakışır bir iş isteniyorsa artık bu alanda da örgütlenme ve mücadelenin yükseltmesi gerektiğini vurgulayan Beko, "Bu nedenle, bu yıl ve bundan sonraki yıllar açısından çalışanlarımız için bir bilinç yaratılması, etkin bir kültürün oluşturulması çabasındayız. Sendikalarımızın işyerlerinde, fabrikalarda, işletmelerde etkin hale gelmesi, toplumsal bir denetim mekanizması işlevi kazanmasını sağlayacaktır. ‘Kader’ diyen, ‘Fıtrat’ diyen, işçilerin güvensiz davranışlarından dem vuran yetkililere, bütün bu iş cinayetlerinden onların bu çökmüş sistemlerinin sorumlu olduğunu her yerde en etkin bir şekilde vurgulayacağız ve kamusal bir sistemin yaratılması için her türlü çabayı göstereceğiz" diye konuştu.

ÜZERLERİNE DÜŞEN GÖREVLERİ SIRALADI

Yaşanan süreci, çalışanlar için mutlak olarak yaşanması gereken bir süreç olarak ele almak, tamamen kaderci, boğun eğen ve teslim olan bir anlayışla malul olma anlamını taşıdığını ifade eden Beko, bu sürecin tersine çevrilmesinin mümkün olduğunu da söyledi. Bunun gerçekleştirebilmesi için belirli görevlerin ele alınması gerektiğini kaydeden Beko, şöyle devam etti:

"Birincisi; sendikal hareketin kendi örgütlenmesinin önündeki engelleri kaldırmak ve işletme düzeyinde etkin bir rol oynayabilmek için samimi bir mücadele vermesinin zorunluluğunun yanı sıra İSG alanını temel örgütlenme alanı olarak ele almalarını sağlayacak bilincin geliştirilmesi çabası içine girmelidir.

İkincisi; taşeron ve güvencesiz üretim sisteminin tamamen yasaklanması ve/veya ciddi denetim ve sınırlama getirilmesi için yine samimi, etkin bir mücadele çabasının ortaya konulmasıdır.

Üçüncüsü; sağlık, güvenlik ve çevreyle ilgili özerk-demokratik bir kurumsal yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversiteler ile oluşturulmasının politikasının yaratılması ve ısrarcı bir çabanın gösterilmesi gerekmektedir."

Taleplerinin tek bir amacı olduğunun altını çizen Beko, bunun da işçilerin hayatlarını kazanmaya çalışırken kaybetmesini önlemek olduğunu söyledi.Beko’nun bu sözlerle konuşmasını noktalaması sonrası konferans diğer katılımcıların konuşmaları ile devam ediyor.