DENİZLİ - Milattan Sonra 11. yüzyılda inşa edilen tarihi Kaleiçi Çarşısı’nda, Antik Yunan ve eski Anadolu uygarlıklarından günümüze miras kalan bakır rölyef sanatını Şefik Demirel, 37 yıldır bakıra aşkla vurduğu çekiçle devam ettiriyor.
Denizli’de M.S. 11. yüz yılda inşa edilen tarihi Kaleiçi Çarşısı’nda, Antik Yunan ve eski Anadolu uygarlıklarından günümüze miras kalan bakır rölyef sanatını devam ettiren emekli resim öğretmeni Şefik Demirel, 37 yıldır çekici aşkla bakıra vurarak rölyef sanatını icra ediyor. Halk tarafından “Bakırcılar Çarşısı” olarak anılan tarihi Kaleiçi Çarşısı’nda bakırcılık mesleğinin zamana yenilmesine karşı, Demirel’in rölyef sanatını icra ederken tarihi Kaleiçi Çarşısı’nın sokaklarında yankılanan çekiç sesi adeta zamana meydan okuyor.
‘SANATTA AVANTAJ YARATIYOR’
Bakır üzerine rölyef çalışmasını üniversite yıllarında öğrendiğini aktaran Demirel, “Duygu ve düşüncelerimi ifade edebilmek için en uygun malzeme olarak bakırı seçtim. Bakır aynı zamanda plastik değerlere hakim olmasından kaynaklı da sanatta bir avantaj yaratıyor” dedi. Türkiye’nin bir çok ilinde öğretmenlik yaptığını belirten Demirel, öğretmenlik yaptığı her okula ve ilde kendi duygusunu anlatan bakır rölyef çalışmaları yaptığını söyledi.
‘BAKIR SERTLŞTİKÇE ŞEKİL VERMEKTE ZOR OLUYOR’
Bakırın dayanıklılık gücünün diğer metallere oranla çok daha iyi olduğunun altını çizen Demirel, “Demir 20 yılda yok ediliyorsa, bakır 2 bin yıla yakın dayanıyor” dedi. Bakırı çekiç ile dövmeden önce üzerine çizgisel anlamda her iki yüzüne de desen çizdiğini belirten Demirel, “Yarım milimlik olan bakırı döverek 4 cm kabarta biliyoruz. Bu kabartma işlemini 3 katına dahi çıkartabiliriz. Ayrıca inceldikçe genişlemesi, genişledikçe sağlamlaşması ve sertleşmesine olanak sağlıyor. Deseni çizdikten sonra bakırın arka kısmına çekici vurarak şekillendiriyoruz. Bakırı kabartmanın çok zorlu yanları var fakat öğrendikten sonra bakır rölyef sana çok kolay geliyor” diye konuştu.
‘GÜNÜMÜZDE BAKIR RÖLYEF TERCİH EDİLMİYOR’
Bakır rölyef çalışmalarının avantajlı yönleri olduğu kadar dezavantajlı yönlerinin olduğunu da belirten Demirel, “Bakıra çekiç ile sürekli vurduğumuzdan kaynaklı çok gürültü çıkartıyor. Bundan dolayı diğer sanatçı arkadaşlarımız gibi bir atölye ortamında çalışamıyoruz. Sanayi bölgelerinde ya da bakırcıların olduğu caddelerde çalışmak zorundayız.” dedi. Bakırın hem çok gürültü çıkartmasından kaynaklı hem de plastik değerlere hakim olan kil, silikon gibi diğer malzemelerinde sanatta yaygınlaşmasından kaynaklı bakır rölyefin pek tercih edilmediğine dikkat çeken Demirel, aynı zamanda bakırın çok pahalı olmasından kaynaklı da ilginin çok az olduğunu söyledi.
‘BİR AİLE GEÇİNEMEZ’
Bir bakır rölyef çalışmasına en az 2 gününü verdiğini ve bu iki günlük zorlu emek sonunda 100-200 TL arasında bir ücret kazandığını dile getiren Demirel, şunları söyledi: “Genç nesiller bakır rölyefi beğeniyor. Fakat teknolojinin gelişmesinden kaynaklı genç nesiller bunu sanal ortamda bir kaç saniye içerisinde yapıyor. Ekmek parası kazanmak açısından bakır rölyefi değerlendiren hiç kimse yok. Para kazanmak açısından bakarsak genç nesile yeterli gelmiyor. El emeği ile yapılan bu çalışma şuan bir aileyi geçindirmez. İlgi oldukça zayıf ama bakır rölyefi öğrenen öğrencilerim de var. Sanayi ve piyasa ne isterlerse onu yapıyorlar. Bizim gibi 2 çekiç bir demir kalemle bu işi yapmıyorlar. Sanayileşmiş bir çerçeve de bu işi icra ediyorlar.”
AŞKLA GEÇEN 37 YIL
“Çekiçi bakıra vurduğumda çok mutlu oluyorum” diyen Demirel, “Dünyada en mutlu olduğum yer şu atölyenin içerisi. Burada duyduğum hazı hiç bir yerden alamıyorum. Uyumak gibi yemek, yemek gibi zevk veriyor bana. Çoğu zaman evime ayırdığım zamandan çok buraya vakit ayırdığımdan kaynaklı ailemden tepki görüyorum. Çalışırken çekiç sesi beni hiç rahatsız etmiyor aksine o ses benim için artık bir müzik. Sevgi her şeyin önüne geçtiğinden kaynaklı aşkla yapıyorum bakır rölyef işini” diyerek duygularını anlattı.