KESK: Emekçilerin satın alma gücü eriyor

ANKARA - KESK Eşbaşkanı Şaziye Köse, emekçilerin satın olma gücünün OHAL ilanından bu yana düştüğü ve bu düşünün 2017 yılında da devam edeceğini belirterek, “15 Temmuz 2016 yılı itibariyle bir öğretmenin ortalama maaşı 2 bin 628 TL’dir. 15 Temmuz tarihinde bir öğretmen maaşı ile 906 ABD doları alabiliyorken, 12 Ocak 2017 itibariyle maaşının karşılığı 684 dolara gerilemiştir” dedi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), OHAL ilanı ardından yapılan zam, dolardaki yükseliş ve gelir vergilerinde yaşanan kesintilerin alım gücüne ektilerine dair KESK Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda konuşan KESK Eşbaşkanı Şaziye Köse, hem sendikal-demokratik haklarda yaşanan saldırıları hem de emekçilerin gelirindeki erimeye dikkat çekti. Köse, 2016 yılının yüzde 8,53 oranında resmi enflasyon ile kapatıldığını ancak hükümet ile Memur-Sen'in yüzde 3 oranında maaş artışında anlaşmalarını hatırlattı.

'ENFLASYONA İNANMAK MÜMKÜN DEĞİL'

2016 yılının hemen başında 0,75 kuruş olan ekmeğin fiyatının yüzde 33 zamla 1 TL’ye çıktığını ifade eden Köse, şöyle devam etti: "Dolar kuruna göre değişen doğalgaz, elektriğe, ulaşım zamlarının otomatiğe bağlandığı, köprü ve otoyollara yüzde 20 ile yüzde 48 muayene katılım paylarına yüzde 20 ile yüzde 60 arasında zam yapıldığı, son bir ay içinde yumurtanın fiyatının yüzde 100 arttığı, sebze fiyatlarının el yaktığı koşullarda enflasyonunun yüzde 8,53 olduğuna inanmak mümkün değildir."

'YOKSUL İLE ZENGİNİN ENFLASYONU AYNI DEĞİL'

Emekçilerin maaş artışına gelinen dönemlerde enflasyon rakamlarının birden bire düşüşe geçtiğini kaydeden Köse, TÜİK'in hesaplama yönetmelerine işaret ederek, "Her şeyden önce TÜİK’in resmi enflasyonu toplumun alt ve üst gelir grupları arasındaki farkı görmezden geliyor. 12 ana harcama grubunda, dört yüzden fazla ürüne-maddeye yer verilen sepetin temel alındığı hesaplamada enflasyonun multi milyarder için de asgari ücretli için de aynı oranda olduğu varsayılıyor. Öte yandan alt gelir grupları TÜİK’in enflasyon sepetinde, gıda ve alkolsüz içki ana harcama grubunda yer alan 120 maddenin tümünü tüketmiyor. Olanaklarına göre ağırlıklı olarak 10-15 maddeyi tüketiyor. Bunlar da ekmek, peynir, zeytin, yumurta, yoğurt, süt, baklagiller, patates ve özellikle bugünlerde fiyatları en çok artan sebzelerdir. Üst gelir grupları ise alt gelir grupları için öncelikli olan kalemlere daha az harcama yapmaktadır. Kısacası yoksul ile zenginin yaşadığı enflasyon aynı değildir" şeklinde konuştu.

'EMEKÇİLER AÇLIK SINIRINA YAKLAŞIYOR'

Köse, KESK Araştırma Birimi'nin (KESK-AR) 2016 yılına dair açlık ve yoksulluk verilerini de açıkladı. Buna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken rakam yani açlık sınırı bin 563 TL. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ihtiyaçları için zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 4 bin 694 TL. Bir çalışanın (bekar) aylık yaşam maliyeti ise bin 783 TL. Bu rakamlara dair Köse, "Ortalama 2 bin 700 TL maaş alan kamu emekçileri olarak yoksulluk sınırından uzaklaşıp açlık sınırına daha yakınlaştığımızı göstermektedir" dedi.

'SATIN ALMA GÜCÜ ERİYOR’

Köse, emekçilerin satın alma gücüne dair ise şu verileri paylaştı: "Kamu emekçilerinin satın alma gücünün ciddi şekilde eridiği görülecektir. Bir örnekle açıklayacak olursak 15 Temmuz 2016 yılı itibariyle bir öğretmenin ortalama maaşı 2 bin 628 TL’dir. 15 Temmuz tarihinde bir öğretmen maaşı ile 906 ABD doları (1 $ = 2,90 TL) alabiliyorken, 12 Ocak 2016 itibariyle maaşının karşılığı 684 ABD dolarına (1$ =3,84 TL) gerilemiştir. Sadece son 7 ay içinde ortalama maaş alan bir öğretmenin ABD doları bazındaki net kaybı cari olarak 852,5 TL’dir. Bu rakamlara vergi artışları ve enflasyondan kaynaklanan kayıpları da eklediğimizde satın alım gücündeki azalmanın daha fazla olduğu görülmektedir."

Köse, 2017 yılı bütçesine dair de eleştirilerini de aktardı. 598 milyar TL olarak açıklanan 2017 bütçesi gelirlerinin yüzde 85,5’ine tekabül eden 511 milyar TL’lik kısmı halktan toplanan vergilerden karşılanacağını açıklayan Köse, "2017 büyüme hedefini yüzde 4,4, enflasyon hedefini yüzde 6,5 olarak belirleyen siyasi iktidar büyük bölümünü emekçi kesimlere yıktığı vergileri ise geçen yıla göre yüzde 13,5 artırmıştır. Bu yaklaşık 15 milyar liralık ek vergi zammı demektir" dedi.

‘ÜST GELİR VERGİSİ DİLİMİNE BU YIL ERKEN GİRECEĞİZ’

2017 yılı Gelir Vergisi Tarifesi ile yükün yine işçilere ve emekçilerin sırtına yıkılacağının netleştiğine dikkat çeken Köse, şunları aktardı: “Buna göre yüzde 15 oranında gelir vergisi kesilen brüt kazanç dilimi üst sınırı sadece 400 TL artırılarak 12 bin 600 TL’den 13 bin TL’ye çıkarılmıştır. Böylece kamu emekçileri olarak bir üst gelir vergisi dilimine bu yıl daha erken gireceğiz. Dolayısıyla maaşlarımızdan kesilen gelir vergisi de artacaktır.”

'MAAŞLARDAKİ YÜZDE 4 ARTIŞ CEBE GİRMEDEN VERGİYE GİDECEK’

Köse, 2017 yılının ikinci ayında maaşlara yapılacak yüzde 4 artışın, emekçinin cebine girmeden vergiye gideceğini hatta bazı kamu işçilerinin maaşını düşüreceğini dile getirdi. Köse, “Buna göre düşük maaş alan kamu emekçileri Eylül, ortalama maaş alanlar Temmuz, göreceli yüksek maaş alanlar ise Nisan ayından itibaren bir üst vergi dilimine girecektir. Bunun için 2017 yılı Temmuz ayında yapılacak yüzde 4 artış kamu emekçilerinin büyük bölümüne yüzde 0,5 ile yüzde 1,7 arasında yansıyacaktır” dedi.

Köse, ileriki süreçte emekçinin gelirini düşürecek diğer etkenleri de şöyle sıraladı:

* Gelir vergisine esas kazançları yüksek olan kamu emekçileri, özellikle 399 sayılı KHK’ye tabii personel gelir vergisi bakımından en mağdur kesim olacak. Diğer kamu emekçilerine nazaran yan ödemeler, özel hizmet tazminatları gibi gelir vergisine esas kazancı yükseltici geliri olan söz konusu çalışanların büyük bölümü en geç dördüncü ayda yüzde 20’lik dilime girecek ve Temmuz 2017’de yapılacak yüzde 4 artışa rağmen maaşları düşecek.

* Üstelik maaşlarından, ücretlerinden kaynakta kesinti yapılan işçiler, emekçiler olarak sadece gelir vergisi yükümüz artmayacak. Vergi gelirlerinin yüzde 70'ini oluşturan KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin yükü de yine bizim omuzlarımıza yıkılmış durumdadır.

* Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) kalanların prime esas kazancından yani giydirilmiş brüt maaşından (brüt maaş + varsa ikramiye ve sosyal haklar tutarı toplamı) yüzde 3’ü oranında kesinti yapılacak.

Köse, son olarak BES'in özel sigorta şirketlerine kazandıran bir sistem olduğunu belirterek, tüm emekçileri BES'ten cayma hakkını kullanmaya davet etti.