Dersim'in bitki türlerini fotoğrafla kayıt altına alıyor 2017-03-29 09:05:29 DERSİM - Kayıt altına alınan 43'ü endemik, bin 518 bitki türünü içinde barındıran Dersim coğrafyasında bitki florası üzerine çalışma yürüten çevreci Haydar Çetinkaya, yapılması planlanan baraj, maden ve taş ocaklarının bitki florasına ciddi zarar verdiğine dikkat çekti. Bitki florası açısından derya gibi olan Dersim’de baharın müjdeleyicisi çiğdemler açmaya başladı. Özellikle Munzur Vadisi çok sayıda çiçek türünü barındırıyor. Araştırmalar da bunu doğruluyor. Dersim coğrafyasının bitki türü bakımından Hollanda’dan fazla, İngiltere ile eş değerde bitki türünü barındırdığı tespiti yıllar önce yapıldı. Munzur Vadisi’nin “milli park” ilan edildiği dönemde yapılan araştırmada bin 518 bitki türünün bulunduğu, bunlardan 223 türün Türkiye’deki bitkiler ve 43’ünün ise endemik olduğu resmi olarak tespit edildi. Dersim’de yaptığı doğa gezileri ve çevre mücadelesiyle tanınan, KHK ile kapatılan Munzur Doğal Yaşama Koruma Derneği Başkanı Haydar Çetinkaya, son 2 yıldır yaptığı doğa gezileriyle bitki çeşitliliğini kadrajlayıp kayıt altına alıyor. Yakın zamanda Dersim florası adlı kitabını da fotoğraflarıyla çıkaracak olan Çetinkaya, açan çiğdem çiçeklerinin baharın ilk müjdeleyicisi olduğunu söyledi. ‘BİTKİ AÇISINDAN GENİŞ BİR ARAŞTIRMA YAPILMADI’ Dersim coğrafyasının hem Anadolu hem de dünya ölçeğinde botanik flora açısından önemli zenginliklere sahip olduğunu aktaran Çetinkaya, bu flora zenginliğinin botanikçiler ve resmi kurumlarca kayıt altına alındığını kaydetti. Çetinkaya, “2 yıl önce burada Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından çok dar kapsamda bir araştırma yapıldı. Bin 503 bitki türü tespit edildi. Türkiye endemiği bitki sayısı ise 264 olarak tescillendi. Yani sayının 40 civarında arttığı görülüyor. Yine Dersim’in endemik türlerinin de 43 değil de 60’ın üzerinde olduğu birçok uzman tarafından yapılan araştırmalarla ortaya konuldu” dedi. Yapılan çalışmaların bütün zamanları kapsamadığını söyleyen Çetinkaya, çiçeklenme dönemine uygun bir çalışma yapılmadığını aktararak şunları söyledi: “Bu çalışmalar yeterince bütün alanlara ulaşmış durumda değil. Bütün dönemlere denk gelmiyor. Çiçeklenme dönemlerine uygun yapılan araştırmaların tamamını kapsamamaktadır. Belli bir süreleri kapsamaktadır. Biliyoruz ki bölgede bahardan itibaren yani Mart ayından itibaren bitkiler açar, ta 11’inci aya kadar. Güz çiğdemleri dediğimiz çiğdemlerle son bulur.” ‘TUBİTAK’TA KAYIT ALTINDA OLMAYAN ÇOK SAYIDA BİTKİ VAR’ Yıllardır yaptığı doğa gezileriyle bitkileri kayıt altına aldığını aktaran Çetinkaya, “Son 4-5 yıldır ayrı bir merak salmaya başladım. Son 2 yıldır da kayıt altına aldığım bitki fotoğraflarından yaklaşık 650 türe ya da alt türe ait bitki fotoğrafına ulaştım. Son iki yıldır da bunların isimlendirilmesini yapmak için çaba harcıyorum. Bu alanda da Türkiye’de uzman kişilerden, önemli botanikçilerden destek alıyorum. Bu isimlendirmeleri bunların sayesinde yapıyorum” dedi. TUBİTAK’a bağlı kayıt sisteminde çok sayıda bitkinin kayıt altına alınmadığını fark ettiğini söyleyen Çetinkaya, Hakkâri, Afyon ya da Karadeniz bölgesindeki bir bitkinin Dersim’de de bulunduğunu ve bunu fotoğraflarla belgelemesine rağmen TÜBİTAK’ın kayıt sisteminde kayıt altına alınmadığını tespit ettiğini dile getirdi. Çetinkaya, “Bir sürü zengin türe rastladık. Dersim’de endemik olan türler var. Bir de dünya ölçeğinde çok önemli olan ve korunması gereken türler var. Doğa harikası olan bitkileri korumak, ticaretini yasaklamak gerekiyor. Buraya özgü olan türler kaçakçılar tarafından götürülerek tohumlarıyla yayılıyor” dedi. ‘BİTKİ FLORASI, BARAJ, MADEN VE TAŞ OCAKLARI TEHLİKESİ ALTINDA’ Dersim’in önemli bir tabiat parçası olduğunun altını çizen Çetinkaya, bitki çeşitliliği tarafından da zenginlikler barındırdığını söyleyerek baraj, taş ocakları ve madencilik faaliyetleri ile birlikte doğanın tahribatına göz yumulduğunu kaydetti. Çetinkaya, “Bu kadar önemli bir tabiat parçası ve bitki zenginliğine sahip olmak açısından özellikle sermayenin buraya müdahale etmesi ile birlikte yapılan barajlar, madencilik projeleri, taş ocakları yüzünden bu zengin flora tehlikeye düşüyor. Yapılacak olan baraj projeleri başta olmak üzere madencilik faaliyetleri doğal ortamda neslinin tükenmesine ya da birçok bölgede yok olmasına neden olacaktır. Bu açıdan bizlerde bu bitkiler ve doğanın korunmasını dile getiriyoruz. Bu doğal güzelliği ve zenginliği korumamız gerekiyor. Özellikle bu ülkenin doğal güzelliği ve milli serveti koruması gerekirken çeşitli projelerle yok edildiğini görerek önlemiyorlar. Bu bitkilerin yok olması milli servetin yok olmasıdır. Burada herkesi doğamıza davet ediyoruz. Sadece fotoğrafını çekip bunları sergilemekle olmuyor. Bunların önemini de dile getirmek gerekiyor. Fakat Türkiye bu önemli zenginliği dikkate almadan bu projeleri hayata geçirmek için her şeyi yapıyor. Bu açıdan biz devleti hem kendi mevzuatı, hem uluslararası sözleşmeleri hem de doğanın kendi kanununu ihlal ettiğini düşünüyoruz. Doğanın korunması gerektiğinden yana tekrardan görüşümüzü belirtmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. Müjdat Can - dihaber