Tarihi yok etme inadı sürüyor

BATMAN - Binlerce yıllık tarihi sular altında kalacak Hasankeyf’teki Ilısu Barajı yapımı sürerken, Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi aktivistleri, açılan onca dava ve uzman raporuna rağmen devletin ısrarını sürdürdüğünü, projeyi durdurmak için AİHM’e yaptıkları başvurunun sonuçlanmasını beklediklerini kaydetti.

Dicle Nehri üzerinde yapılan 18 milyon TL bütçeli Ilısu Baraj projesi yüzlerce köy ve binlerce yurttaşı yerinden edecek. Tarihi Hasankeyf’i sular altında bırakacak baraja karşı farklı platformlarda mücadele sürerken, ilçe sakinleri baraja harcanacak paranın Hasankeyf’in kültürel ve ekonomik gelişimi için kullanılması görüşünde. Bugüne kadar baraj projesinin iptali için 12 dava açılmasına, ilçenin sit alanı olması ve Dicle Vadisi’nin baraj projesi için uygun olmamasına dönük birçok uzmanın rapor yayınlamasına rağmen devlet projeden geri adım atmadı.

‘ILISU SİYASİ BİR PROJEDİR’

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, halkın çoğunluğunun baraja karşı olduğunu, baraj projesi için halkın görüşü ve beklentilerinin dikkate alınmadığını, bununla birlikte sadece barajla ilgili tanıtım bilgilendirme toplantıları yapıldığının altını çiziyor. Aktivistler, “2005 yılında barajın temeli atıldı ve 2008 yılında projenin bitmesi planlanıyordu ancak gelen tepkilerle birlikte proje duraksadı. Ilısu Baraj Projesi siyasi bir projedir. Devletin suya hakim olma anlayışı sonucu ortaya çıktı. Devlet Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ni yandaşlarına peşkeş çekme, ranta açma alanı olarak belirledi. Barajı elektrik ve sulama amaçlı yapacaklarını söylüyorlar. Ancak baraja harcanacak para barajın üreteceği enerjiden daha fazla maliyettedir. Üretilecek enerji de sadece büyük şirketler için kullanılacak. Devlet her defasında barajı Hasankeyf’i kurtarmak için yapıyoruz, zaten yıkılacaktı barajla birlikte onu restore ediyoruz diyerek halkı yanıltmaya ve propaganda yapmaya çalışıyor” görüşünde.

‘İHALE SÜREÇLERİ HUKUKA AYKIRI’

Kamulaştırma kararının tehdit ve zorla yapıldığını, bununla birlikte yerel halkın yerinden edilmesine yönelik politikalar uygulandığı vurgulayan girişimin aktivistleri, durumu şöyle özetliyor: “Halkın yeni Hasankeyf’e taşınmasıyla sorunlar çözülmeyecek, aksine kültürel ve ekonomik hayatın bittiği bir süreç yaşanacak. Şuana kadar yerel halkın ekonomik, kültürel hayatının devamını sağlayıcı politikalar da ortaya çıkarılmadı. Halkın çoğunluğu yerinden edinmeye karşı olduğu için yeni Hasankeyf’e taşınma konusunda başvuru yapmadı. Bakanlar Kurulu 2016 yılında bir genelge yayınlayarak zorla, tehditle halkı taşınma konusunda politikalar uyguladı. Devlet yurt dışından ihaleleri gerçekleştirmediği için yerli şirketlerle hukuka aykırı bir şekilde barajı yapmaya devam ediyor."

‘TARİHİ ESERLERİN TAŞINMA İHALESİ KANUNA AYKIRI’

Yetkililer tarafından, Hasankeyf'te başta Zeynel Bey Türbesi olmak üzere birçok tarihi eserin taşınacağı dillendirilirken, bu eserlerin taşınması için son olarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) izni gerekliydi. Ancak TMMOB eserler taşınmaya uygun olmadığından onay vermedi. Devlet yurtdışından “ERBU” isimli bir şirketle anlaşarak taşınma için anlaşma sağladı. Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi aktivistleri bunun için ise şu değerlendirmede bulunuyor: "Biz girişim olarak Zeynel Bey Türbesi ve diğer anıt eserlerin hukuka aykırı bir şekilde ihaleye verilmesi nedeniyle 2 dava açtık. Aynı zamanda şirkete açık bir mektup yazarak hem Zeynel Bey Türbesi’nin taşınmaya uygun olmadığını hem de Hasankeyf’in sular altında bırakılmasında onların da payı olacağı konusunda uyarılarda bulunduk. Hasankeyf’in sular altında kalmaması için davayı AİHM'e götürdük. Her şey bu davadan sonra belli olacaktır."