'Türkiye ekonomisi için kısa ve orta vadede umut ışığı yok'

ANKARA - Türkiye-AB arasındaki ekonomik ilişkilere dikkat çeken Eleştirel iktisatçı Gaye Yılmaz, süren mevcut gerginliklerden Türkiye'nin tek taraflı olarak etkileneceğini söyledi. Yılmaz, kısa ve orta vadede Türkiye ekonomisinin toparlanacağına dair hiçbir umut ışığının olmadığını da vurguladı.

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye'ye dair aldığı "müzakereler durdurulsun" kararı ardındın Avrupa Birliği (AB)-Türkiye arasındaki ilişkiler daha da gerginleşti. Türkiye hükümeti, en üst perdeden AB ile ilişkileri sonlandırma mesajları içeren açıklamalar yaptı.

Türkiye, AB ülkeleri ile 2015 yılında 63 milyon 998 bin dolar ihracat, 78 milyon 681 bin dolar da ithalat yaptı. AB ülkeleriyle ortalama 14 milyon dış ticaret açığı yaşandı. Türkiye’nin toplam ihracatı içinde AB üyesi ülkelerin payı yüzde 44,5, toplam ithalat içindeki payı ise yüzde 34.

Bu tablo içerisinde Türkiye-AB ilişkilerindeki gerginliğin önümüzdeki dönemde ekonomiye yansımalarının nasıl olacağı ise merak konusu.

TİCARET SİLAHI YERİNE GÖÇ SİLAHI

Eleştirel iktisatçı Gaye Yılmaz, Avrupa tarafına bakıldığında, Türkiye'ye yapılan satışların, AB'nin toplam ihracatı payının sadece yüzde 4,4'ünü; AB'nin Türkiye'den yaptığı ithalatın ise AB'nin toplam ithalatının yüzde 3,6'sını oluşturduğunu dikkat çekti. Böyle bir tablo karşısında Yılmaz, Türkiye'nin AB'ye "ticaret silahını çekebilecek" durumda olmadığını ifade etti.

Yılmaz, hükümetin tam da bu nedenle "kapılar açılır" tehdidiyle, "göç silahını çekmeyi" tercih ettiğini söyledi.

HANGİ TARAF ETKİLENECEK?

Türkiye'nin mülteci krizi üzerinden AB'yi dize getirmeye çalıştığını, ancak bunun da etkisinin son günlerde azalmaya başladığını belirten Yılmaz, "Türkiye, AB'ye ticaret silahını çekecek bir durumda değilken, AB ile ilişkileri germek, üyelik müzakerelerinin askıya alınmasına kadar uzanabilecek tehditkar söylemlerde bulunmak, ticaret ilişkileri açısından tek taraflı olarak Türkiye’yi vuracak bir durumdur" dedi.

'AB İLE GERGİNLİK DIŞ BORÇ YÜKÜNÜ ARTIRACAK'

Uzmanlara göre, Türkiye ekonomisinin zayıf karnı; dış borç. Hali hazırda Türkiye'nin 422 milyar dolar dış borcu var. Döviz kurundaki 1 yıllık artış ile ise söz konusu borca 220 milyar TL daha ekledi. Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımlar arasında en büyük payın, AB sermayesi olduğunun altını çizen Yılmaz’a göre, yine AB-Türkiye ilişkilerindeki herhangi olası bir gerilme, Türkiye’nin dış borç yükünü daha da arttıracak.

Yılmaz, AB ile ilişkilerin gerginleşmesinin kesinlikle yatırımları caydıracağını ve ticaret hacmini daraltacağını da söyledi.

Yine son bir kaç yıldır dış borç yükünün, gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının yükseldiğine işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: "Bunu yalnızca Suriye’den gelen göç ile açıklamak mümkün değildir. Türkiye’nin kendi içinde demokrasi ve barış süreçlerinden geri dönüş yapmış olması, üyeliğe giden yoldaki en başat kriterleri oluşturan AB müktesebatı açısından kaygı ve soru işaretlerine yol açmıştır. Bu durum, Türkiye’ye AB’den giriş yapan doğrudan yabancı yatırımları caydırmakta, dış borç finansmanı giderek yeni borçlar üzerinden sağlanmaya çalışılmaktadır."

TÜRKİYE'NİN ÇİN İHRACATINDAKİ YERİ YÜZDE 1,7

AB ile kriz sürerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, AB'ye alternatif olarak Şangay İşbirliği Örgütü'nü (ŞİÖ) işaret etti. 2015 verileriyle Türkiye, ŞİÖ içerisinde yer alan ülkelerle 8 milyon 638 bin dolar ihracat yaparken, buna karşın 53 milyon 323 bin dolar ithalat yaptı. Yani ŞİÖ ile yaklaşık 44 milyon dolar dış ticaret açığa yaşandı. Erdoğan krize çözüm olarak, dövizdeki artış üzerine Rusya, Çin ve ŞİÖ içerisinde yer almayan İran ile TL üzerinden ticaret yapılacağını da açıkladı. Erdoğan'ın açıklamalarının aksine, Türkiye'nin ŞİÖ'nün en güçlü ekonomisi Çin'e yaptığı ihracatın toplam ihracatı içindeki payı yalnızca yüzde 1,7.

Yılmaz, Türkiye'nin Çin ile yaptığı ihracatı arttırmak isteyebileceği ancak Çin'deki maliyet avantajlarıyla rekabet edebilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

'KAYBEDİLEN DIŞ PAZAR ŞİÖ İLE KAPATILAMAZ'

Türkiye'nin, AB ülkelerinden kaybedeceği dış pazarı ŞİÖ ülkeleri ile kapatamayacağını ifade eden Yılmaz, bunu şu sözlerle açıkladı: "Çin’e yapılacak ihracat, -yakın Avrupa ülkelerine yapılan ihracattan farklı olarak- ulaşım mesafelerinin uzaklığı nedeniyle de pahalılaşacağı için Çin piyasasında yer bulamayacaktır. İkincisi, güçlü ekonomi Rusya’dır, fakat Türkiye-Rusya ilişkilerinin kısa ve orta vadede istikrara kavuşacağını beklemek zor görünmektedir. Bu iki dev ekonomi dışında kalan üyeler ise dünya ekonomisindeki yerleri son derece küçük olan ekonomilerdir, bu anlamda AB ile ilişkileri germek suretiyle kaybedilecek yüzde 50 oranındaki dış pazarın Şanghay ittifakı içinde geri kazanılması her açıdan imkânsızdır."

'UMUT IŞIĞI YOK'

Yılmaz, ekonomideki bu iç karartıcı tablo karşısında hükümet yanlısı isimlerin aksine birçok ekonomist isim gibi yaşanan krizin "ekonomik değil, politik" olduğu görüşünde ısrarlı.

Yılmaz, bu duruma ilişkin ise "AB'ye 'sen kim oluyorsun da…' tarzı çıkışların ertesi günü 'gelin müzakerelere yeniden başlayalım' ya da 'biz Suriye’ye sadece Esad rejimini devirmek için girdik' dedikten bir gün sonra 'yok yok, biz aslında Suriye’ye terörü bitirmek için girdik' gibi 180 derece zıt yanıtların üretilmesi Türkiye yönetiminin istikrarsız ve dengesizliğine dair düşüncelerin daha da kökleşip, yerleşmesine yol açıyor. Bu tutarsız söylemler devam ederken bir yandan da idam cezasının yeniden getirilmesine dönük tartışmalar, OHAL’in yeniden uzatılması, seçilmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının tutuklu yargılanıyor olmaları, demokratik değerlere sahip çıkan akademisyenlerin sırf bu nedenle görevlerinden alınması, bu kadar derin sorunlar içinde debelenen bir ülkenin hükümetinin Başkanlık gibi bu sorunların çözümüne hiçbir şekilde cevap olamayacak ısrarını, üstelik OHAL koşullarında referandum yapma pahasına gündemde tutuyor olması kısa ve orta vadede Türkiye ekonomisinin toparlanacağına dair hiçbir umut ışığının olmadığını düşündürüyor" dedi.