İSTANBUL - Kürt sorununda izlenen askeri yöntemler sonrası hayata geçirileceği ilan edilen “Cazibe Merkezleri” projesini değerlendiren Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu programın referandum öncesi şirin görünme açılımları olduğunu söyleyerek, “OHAL koşullarında zorla yatırımlar yapmak sonuç vermez” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, 24 Temmuz tarihinde Kürt sorununda izlenen askeri yöntemler sonrası Kürt illerinde hayata geçirileceği belirtilen Cazibe Merkezleri Programı Başlangıç Lansmanı’nı 24 Ocak tarihinde açıkladı.
Bu tarih aynı zamanda 1980 darbesi öncesi Türkiye işçi sınıfının kazanımlarını bertaraf eden ve 24 Ocak’ta devreye konulan “İstikrar programı” ile benzerlik göstermesi dikkat çekti. Bölgenin 21 il ve 23 ilçesini kapsayan projenin 19 milyar 600 milyon TL tutarında olması planlanırken, program “büyük bir atılım” olarak nitelendirildi. Ayrıca program ile bölgeler arası “eşitsizliğin” ortadan kalkacağı savunularak, “ekonomik istikrarın” devamı olarak duyuruldu.
1980 öncesi açıklanan “İstikrar programı” ile “Cazibe Merkezleri" programını karşılaştırarak hedeflenmek istenenin ne olduğuna ilişkin Prof. Dr. İktisatçı Hayri Kozanoğlu değerlendirmede bulundu.
‘REFERANDUM ÖNCESİ ŞİRİN GÖRÜNME AÇILIMLARI’
Daha önce bölgeye yönelik “yatırım hamleleri” diye açıklanan programların hükümetin kendilerine yakın müteahhitlere bir kısım ihaleler vermeye dayalı olduğunu belirten Kozanoğlu, “Bu hükümetin müteahhitler yoluyla sermaye birikimi dışında perspektifi olmuyor. İnşaata dayalı, bölge insanının ihtiyaçlarına, sorunlarına cevap veremeyecek bir hamle gibi görünüyor ama bir şekilde referandum öncesinde şirin görünme açılımlarının bir parçası olarak değerlendirmek gerekiyor” şeklinde yorumladı.
‘SERMAYE GİDİŞATI TÜRKİYE’Yİ FELAKETE SÜRÜKLÜYOR’
24 Ocak 1980 "İstikrar programı"nın bir yönüyle emek kesimini baskı altına alarak, sendikal örgütlenmeleri dağıtan bir örgütlenme olduğunu söyleyen Kozanoğlu, bir yönüyle de burjuvazi açısından sermaye kesiminin taleplerini ve ihtiyaçlarını dillendiren, uygulamaya sokan IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları tarafından desteklenen bir program olduğunu hatırlatarak, şu noktalara dikkat çekti: "Şimdiki hükümetin gidişatı, Türkiye’yi sermaye gidişatı açısından da bir felakete sürüklüyor, sermaye açısından da bir çözüm içermiyor. O açıdan da 24 Ocak ile benzerlik gösteriyor. Emek kesimlerini, örgütlü kesimleri baskı altına almak, Olağanüstü Hal (OHAL) çerçevesinde yönetmek anlamında öbür tarafıyla da burjuvazi açısından bir çözüm içermiyor. En açık göstergesi turizm gelirlerinin yüzde 35-40 düşmesi, ülkeye yabancı sermaye girişlerine bağımlı hale getiren sistemin tıkanması olarak görülüyor. Bu referandumda halk tarafından sadece başkanlık sistemi değil, uygulanan ekonomik politika da reddedilmezse Türkiye’nin ne emekçi kesimleri tarafından ne de sermaye kesimi açısından bir çıkar yol olmayacak. Ülke giderek çürümeye doğru sürüklenecek diye düşünüyorum.”
‘OHAL KOŞULLARINDA YATIRIMLAR YAPMAK SONUÇ VERMEZ’
Kozanoğlu, “ekonomik istikrarın” devamı olarak nitelendirilen ve Doğu-Batı arasındaki refah farkının giderilmesi öngörülen programa ilişkin de eleştirilerde bulundu. Kozanoğlu, “Bu bir dilek olarak bölge halkının kendi yaşam alanı içerisinde ailesinin geçimini sağlama olanağına kavuşması, güvenlik ortamı içerisinde hayatını sürdürmesi ve bir iş olanağı ile eğitim, sağlık fırsatlarına kavuşması herkes tarafından istenen bir durumdur. Batıya olan yığılmayı da ortadan kaldırması açısından, batıda yaşayan yurttaşların da desteklemesi gereken bir anlayıştır. Ama bu OHAL koşulları içerisinde bir barış ortamı sağlanmaksızın yapılacak ekonomik hamlelerin bir sonuç vermesi zaten mümkün değildir. Öncelikle insanlar önünü görebilmek, güvenlik ortamının sağlanması, belirsizliklerin giderilmesini beklerler, bu bir ön koşuldur. O ön koşul sağlandıktan sonra doğru veya yanlış ekonomik hamleler yapılabilir. Şuan da bunun koşulları politik açıdan, güvenlik açısından sağlanmamıştır. O bakımdan OHAL rejim koşullarında baskı altında zorla yatırımlar yaptırmak da bir sonuç vermeyecektir” diye belirtti.
Bölgede barış yönünde adım atılmadan ekonomik anlamda da doğru adımlar atılmasının mümkün olmayacağını ifade eden Kozanoğlu, insanların ihtiyacı olmayan inşaat yatırımlarıyla o koşullar sağlansa da bir çözüm içermeyeceğini söyledi.
‘AÇILIMLAR POLİTİK KOŞULLAR SAĞLANDIĞINDA BAŞARIYA ULAŞIR’
Ekonomik krizin baş gösterdiği böylesi bir süreçte 19 milyar 600 liralık yatırımın nasıl yapılacağını da soran Kozanoğlu, bölgedeki nüfus ve potansiyel göz önüne alındığında bunun çok büyük bir rakam olmadığını ve rahatlıkla kaynak bulunabileceğini belirtti. Hükümetin mali istikrarla, bütçe açığı vermemekle övündüğü vurgusu yapan Kozanoğlu, ekonominin daraldığı dönemlerde insanların harcama kapasitesini arttıran, sosyal programları genişleten açılımların bir taraftan ekonomiyi hızlandırıcı yanı olduğunu söyledi. Kozanoğlu, ayrıca bu açılımların yaşamı ve çıkarı zarar gören insanların nefes almasını sağlayacağını da belirtirken, bunun ancak politik koşullar sağlandığı takdirde başarıya ulaşacağını ve harcanacak paranın çok daha az maliyetli olacağını kaydetti.
‘SOSYAL, EKONOMİK, POLİTİK ORTAM BÖLGEDE EKSİK’
Kozanoğlu son olarak, “İnsanlar güvenlik olmaksızın sabit sermaye yapmayı hem öngöremezler hem de yaptıkları yatırımların güvenliğini sağlamakta ciddi bir maliyet unsuru görmekte ve projeleri rant olmaktan çıkarırlar. O bakımdan önemli olan kaynağın bulunması değil, kaynak bir şekilde bulunur. Ama o kaynakların verimli bir şekilde kullanılabileceği bir sosyal, ekonomik, politik ortamın sağlanmasıdır ki bu üç unsur da şuanda eksiktir bölgede”
Necla Demir - dihaber