Hızla boşaltılmak istenen Sur'da uyuşturucu ve hırsızlık yaygınlaştırılıyor 2017-08-06 09:08:11 DİYARBAKIR - Sur'da binbir emekle kendi elleriyle yaptıkları evlerin yıkım sırasının gelmesini endişeli gözlerle bekleyen mahalle sakinleri, yuvalarını bırakmamakta kararlı. İlçe sakinleri, bazı komşularının bırakıp gittiği evlerinin uyuşturucu, hırsızlık işlerinin merkezi haline getirildiğini, şikayet ettikleri polislerin ise dalga geçer gibi cevaplar verdiğini anlattı. Sur’da “acele kamulaştırma” adı altında yıkım kararı verilen Lalebey ve Alipaşa mahallelerinde bütün tepkilere rağmen yıkım devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Sur için acele kamulaştırma kararı almasından sonra her iki mahallede birçok ev yıkıldı. Yıkım sürecinin en başından beri evlerinden çıkmak istemeyen, evlerinin bedeli olarak teklif edilen parayı kabul etmeyen mahalleli, rızalarıyla vermedikleri evlerinin kamulaştırma bahanesiyle zorla ellerinden alındığına dikkat çekiyor. Şimdilik daha önce boşaltılmış evlerin yıkılması, evlerinden çıkmayan mahalle sakinlerini tedirgin ediyor. Yıkım kararı alınan evler bittikten sonra sıranın kendilerine geleceğini bilen mahallelinin endişesi de bu yüzden. ‘SUR BANA VATAN OLDU’ Mardin’in Mahsert köyünden 40 yıl önce çıkıp Sur’a yerleşen Gudla Ökmen, henüz yıkım için kendilerine herhangi bir tebligatın gelmediğini; ancak yıkımın bütün Sur’u kapsadığını, bu yüzden sırayla bütün sokakları yıkılacağına yönelik söylentilerin kendilerini kaygılandırdığını ifade etti. Çocuklarını bu evde doğurduğunu, büyüttüğünü anlatan Ökmen, çocuklarının evlenip gittiğini, eşiyle yalnız yaşadığını söyledi. Karton toplayarak geçimlerini sağlayan Ökmen, “Bu bizim tercihimiz. Elimiz ayağımız tutana kadar eşimle birlikte yaşamımızı sürdüreceğiz. Çocuklarımız ‘Gelin bizde kalın’ diyorlar, ama biz buradaki yaşama alıştık. Sur’daki insanlar çok fedakardır. Sur fakirlerin yeridir” ifadelerini kullandı. Şu an 84 yaşında olduğunu, ömrünün son demlerini geçirdiğini söyleyen Ökmen, “Bu yaşımda ikinci bir göçü kaldıramam. Sur bana vatan oldu, yar oldu. Eskiden gece geç saatlere kadar yan yana oturup çaylarımızı yudumlarken, bizden öncekilerin yaşamış olduğu hikayeleri anlatırdık. Bazen çok uzun sürerdi, diğer gece devam ederdik. Gece geç saatlere kadar süren kapı sohbetlerimizin tadı hiçbir yerde yok. Şimdi sokaklardan geçen insanların gölgelerden korkar olduk” dedi. 'BURAYA BİR ÖMÜR ADADIK’ Yeni dünya düzenine bir türlü alışamadığını dile getiren Ökmen, şöyle devam etti: “Belki maddi anlamda daha kötüydü durumumuz; ama tadımız tuzumuz vardı. Dünya değişmedi aslında insanlar değişti. Her şey bir yana, giden komşularım… Onlar benden hiç gitmeyecek. Birbirimizin derdini, sevincini, paylaşırdık herkes bir yana savruldu. Bizim de sonumuz onlarınki gibi biliyorum. Biz elimizden geldiği kadar gitmeyeceğiz; ama bizi zorla çıkaracaklar. Buraya bir ömür adadık. Bir hayat geçti bu sokaklarda. Başka bir yerde ne yaparız bilmiyorum.” ‘ÖLÜRÜM DE BAŞKA YERE GİTMEM’ Lice depreminin ardından evlerini ve akrabalarını kaybettikten sonra hayatın bütün zorluklarına tek başına direnmeye çalışan Emine Çakır (70) Sur’un Ortaca mahallesinde yaşıyor. Sur’da 42 yılı geçen Çakır, yıkımla gelen kara günleri şu sözlerle anlatıyor: “42 yıldır bu evde yaşıyorum. Şu gördüğünüz koca avlulu ev benim evim. 15 çocuk büyüttüm ben bu evde. Ölenler öldü, kalanlar kaldı. Acı ve kederimin tek tanığı bu evi nasıl vereyim. Ben açıkça söylüyorum, asla evimi vermem! Kiraya verecek bir gelirim zaten yok. Ben yemin ettim ya ölürüm ya buradan başka bir yere gitmem. Bunu herkes bilsin. Bir keçi düşün onu bir yere koyuyorsunuz, bulunduğu yeri kazıp güvenliğini sağladıktan sonra orada yatıyor. Ben bir insanım, başka bir yerde kendimi güvende hissetmem. Burada güvende hissediyorum. İnsanları zorla evlerinden etmek hakarettir.” ‘MAHALLEDE UYUŞTURUCU ALMIŞ BAŞINI GİDİYOR’ Komşularından boşalan sokakları kötü niyetli insanların sardığını, mahallelerde hırsızlık, uyuşturucu ve buna benzer olayların arttığını belirten Çakır, “Polise söylüyoruz, bize ‘Sizin komşularınız yapıyor hırsızlığı. Uyuşturucuyu kullanan da buradan kişiler, tanıdığınız insanlar. Onları şikayet ederseniz gelip alırız, aksi halde yapacağımız bir şey yok’ diyorlar. Ben ne kimseyi şikayet ederim ne de okuma yazmam var dedim. Anlayacağınız huzurumuz yok; ama yine de elimiz evimizden, komşularımızdan yaşanmışlıklardan olmuyor” diye konuştu. ‘BEN BU EVİ KENDİ ELLERİMLE YAPTIM' Yıllar önce eşiyle birlikte evlerini yaptıklarını anlatan Çakır, “Ben emek verdim bu eve, her taşında emeğim var kendim onardım kendim boyadım. Aradan geçen yıllar her şeyi değiştirdiği gibi bu evi de değiştirdi. Şimdi ben kala kaldım tek başıma. Şimdi siz söyleyin bin bir emekle yaptığınız, hatıralarla dolu bu ev sizin olsa siz verir miydiniz? Bakmayın şimdi böyle yıkık dökük olduğuna, ilk yaptığımda konağa benziyordu. Ben kaza geçirince kendime bile zor bakar oldum. Evime gereken bakımı yapamıyorum. Ben buraya ilk geldiğimde sadece üç haneli bir yerdi. Sonra şehrin sayılı insanları buraya yerleşti. Her şeyiyle güzel benim evim, kimseye vermeyeceğim evimi” diyerek, tepki gösterdi.