İSTANBUL – “Tek tip elbise” dayatmasını değerlendiren 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, “Bütün diktatörlerin yaptığını Tayyip Erdoğan bir şekilde üretiyor. Bu üretimi aşamasında cezaevlerindeki tüm tutsaklar üzerinde tek tipleştirme politikası geliştiriyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “tek tip elbise” açıklamasına tepkiler gelmeye devam ediyor. 12 Eylül sürecinde 19 yıl hapis cezası alan ve 1999 yılına kadar cezaevinde kalan 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, hem 12 Eylül sürecinde karşılaştıkları tek tip elbise dayatmasını hem de aynı tartışmanın yeniden gündeme getirilmesini değerlendirdi.
'TEK TİP ELBİSE KONUSUNDA YENİLDİLER'
12 Eylül’de cezaevlerinin rolünün vahşi bir toplum mühendisliği olduğunu ve tek tipleştirme stratejisi izlendiğini belirten Celalettin Can, “Kendi geleceğine sahip çıkan ve plan yapan insanların iradesini kırma hareketidir 12 Eylül operasyonu. Kürtlere iki katını yapmaya çalıştılar. Ama bunlara karşı çok büyük direnişler oldu. Özellikle Metris, İzmir, Elazığ ve Diyarbakır’da birçok cezaevinde çok büyük direnişler oldu. Kademeli geliniyordu. Bir yaptırımı kabul etsen başka bir yaptırım gündeme geliyordu. Ama özellikle 1983-1984 yılları geldiğinde artık ülkenin batısında bir ölçüde iradesi teslim alınan cezaevleri vardı. Örneğin; bir 'Mamaklaşma' örneği ortaya çıkmıştı. Ülkenin batısında 1983’lü yıllarda, aslında bir çok yaptırıma karşı direnen devrimci sol kitlenin ve kadroların yeniden tek tip elbise ile denetim altına alınması, iradelerinin kırılması ve tek tipleştirilmesi politikası izlendi.
Önce İstanbul Sağmalcılardan başlandı, Şirinyer’e ondan sonra Adana cezaevleri, Erzurum, Elazığ, Antep cezaevlerine ve bütün Türkiye’deki cezaevlerine tek tipleştirme yaygınlaştırıldı. Diyarbakır’da çok vahşi politikalar uygulanıyordu. Diyarbakır’da tek tip elbise uygulaması 1983’ün Eylül’ünde gündeme getiriliyor ama 1983 Eylül direnişi ortaya çıkınca bu uygulama 1984 Ocak ayına ertelendi. Ocak ayında tek tip elbise insanların önüne konuldu. Çok ciddi direnişler oldu. İnsanlar kendilerini yaktılar, kendilerini astılar, açlık grevlerinde ölüm oruçlarında insanlarımız öldü. Necmettin Büyükkaya, Orhan Keskin, Celal Arat, Remzi Aytürk, Yılmaz Demir gibi devrimciler işkencelerde, ölüm oruçlarında, kendilerini asarak öldüler. Ama sonuç ne oldu? Sonuç olarak İstanbul cezaevleri tek tip elbise giymedi ve Türkiye’nin tüm büyük cezaevleri tek tip elbise giymedi. Diyarbakır’da o kadar vahşete rağmen tek tip elbise çıkarılıp atıldı. Ve tek tip elbise politikası konusunda yenildiler” dedi.
'ERDOĞAN TEKÇİ BİR TOPLUM HEDEFLİYOR'
Can, Erdoğan’ın tekçi bir toplum hedeflediğini belirterek, “Benzeri bir anlayış 12 Eylülcülerde de vardı. Mesela işçiler, memurlar Kemalist olsun Atatürkçü olsun, öğrenciler, cezaevlerine düşen bütün tutsaklara işkence, baskı ve terör uyguladılar. Ve toplumu da tek tipleştirmeye çalıştılar. Bütün diktatörlerin ve dikta eğilimlerin, otorite eğilimli insanların, tekçiliğe özen duyan insanların yaptığını Tayyip Erdoğan da bir şekilde üretiyor. Bu üretimi aşamasında ise cezaevlerindeki tüm tutsaklar üzerinde tek tipleştirme politikası geliştiriyor” diye konuştu.
TEK TİP DEVRİMCİLERE PATLAR
Tek tip elbise uygulamasının hedefinde daha çok devrimci ve muhaliflerin olduğunu belirten Can, “Bu uygulama FETÖ hareketine patlamaz. FETÖ hareketi çok rahat tek tip elbiseyi giyer. 1970’lerde oldu yani sağcılar çok rahat giydiler. Devrimcilerden ise giyenler çok uzun direnişler sonucu giydiler. 'Tek bayrak', 'tek devlet' FETÖ hareketinin aleyhine değil. Tayyip Erdoğan’ın dayattığı değerler FETÖ hareketinin de dayattığı değerlerdir. Bu uygulama daha çok devrimciler, sosyalistler, demokratlar ve yurtseverlere patlar. Tek tip elbiseyi bir onur meselesi haline getirirler, bir kimlik meselesi haline getirirler, ki öyledir, bunu giymezler ve bu yük bizim sırtımızda kalır. Ve bizim üzerimizden FETÖ hareketi ‘bırakalım da solcular hükümet ile birbirini yesin, bizim yerimize onları zayıflatsınlar’ halini alacak bir süre sonra” dedi.
'DİRENİŞ GELENEĞİ KALDI GERİDE'
Tek tip elbise uygulamasının geçmişte yaşanan örneklerinden de yola çıkarak asla kabul edilmeyeceğini belirten Can, “Seni mahkemeye götürmek zorunda, giymediğin takdirde ya 'giy ya da seni mahkemeye götürmeyeceğim' derler. Sen bunu reddedince seni bir kez olsun bile mahkemeye götürmeyecekler. Sonra mahkeme gıyabi yargılama kararı alacak. Çünkü mahkemenin düzenine aykırı diyecekler. Ya tek tipi giyersin ya da sana adil yargılama hakkı tanınmaz. Yani tek tipi giymen için bütün haklar sana şantaj olarak kullanılacak. Tüm bu adaletsizliğe ve şiddete biz 1980'li yıllarda direndik, hatta 1990'lı yıllarda bile direndik. Bu konuda büyük bir direniş geleneği kaldı aslında” dedi.
ONLAR YANLIŞ, BİZ DOĞRU
AKP milletvekillerinin tek tip elbise uygulaması hakkındaki söylemlerini de eleştiren Can, “Tamam, diyelim ki 12 Eylül’de cuntacıların yaptığı yanlış, ama biz yapınca doğru. AKP milletvekilinin söyledikleri bunu işaret ediyor. Uygulama el değiştirmiş ama yöntem aynı yöntem. Çünkü biz Müslümanız demeye getiriyorlar. Mantıkları bu. Ama unuttukları şey şudur; o günde bu uygulama yanlıştı bugün de yanlıştır. İnsanlar kendi kıyafetlerini seçme özgürlüğüne sahiptirler. Ve insanlar istediği gibi düşünme özgürlüğüne sahiptirler” ifadesinde bulundu.
DİRENİŞ GERÇEKLEŞECEKTİR
Türkiye toplumunun bir geçiş süreci ve bir rejim değişikliği yaşadığını ve bu süreçte de hedeflenenin toplumun tüm muhalif kesimlerini tek tipleştirmek ve pasifize etmek olduğunu belirten Can, “Bizim büyük bir mücadele geleneğimiz ve direniş geleneğimiz var. Tüm bunlardan dolayı benim kanaatim, bütün siyasi tutsaklar tek tip elbise uygulamasına karşı müthiş bir direniş gerçekleştirecek. Buna karşı bir tutum içerisine gireceklerdir. Eğer direnmezsek Diyarbakır Cezaevini yok sayarız. Kemal Pir’i yok saymış oluruz. Veya batıda sen Abdullah Meral’ı yok saymış olursun. Dolayısıyla geçmişin de bir parçası olarak ben direnişin gerçekleşeceğine inanıyorum. Ve bunun çok büyük kitlelere ulaşacağına inanıyorum” dedi.