Genç: Savaşlarda düşmanlaştırılmış ulusu yok etmenin hedefi kadınlardır 2016-12-16 17:00:57 DİYARBAKIR - “Savaş ortamında kadına yönelik şiddet” konulu panelde konuşan Gazeteci Yüksel Genç, savaşın kadınla kurduğu ilişkinin direkt etkilenmesine yol açtığını ifade ederek, “Savaşlarda kadınlar egemenlerin düşmanlaştırmış olduğu ulusu yok etmenin en başındaki hedeflerindendir” dedi. İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında Diyarbakır Barosu’nda Gazeteci Yüksel Genç ve İHD Kadın Komisyonu üyesi Hatice Demir’in sunumuyla “Savaş ortamında kadına yönelik şiddet” konulu panel düzenlendi. Panele Diyarbakır Barosu, İHD, Diyarbakır Tabipler Odası ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) üyeleri katıldı. Panelistler son 2 yıl içerisinde Türkiye’de yaşanan savaş sürecini ele alarak Cizre, Sur ve benzeri yerlerde yaşanan savaşların kadınlar üzerindeki etkilerinden bahsetti. Burada ilk olarak sunumunu yapan İHD Kadın Komisyonu üyesi Hatice Demir, savaş ve çatışmalı ortamda kadına yönelik şiddetin ciddi oranda artış gösterdiğini ifade ederek, şiddetten nasibini almayan kadın olmadığını söyledi. Kadınların gördükleri şiddeti ifade etmekten çekindiklerini dile getiren Demir, “Kadınlar çatışmaların devam etmesinden dolayı gördükleri işkenceyi anlatmıyorlar. Kimliklerinin teşhir edilmesi durumunda işkencenin devam edeceğini düşünüyorlar. Hukuka güven olmadığı için kadınlar ilgili mercilere de başvuruda bulunmuyor” dedi. ‘KADINA YÖNELİK CİNSEL SUÇLAR İŞLENDİ’ Savaş ve çatışmalı ortamın başlaması ile birlikte kadın bedenin sergilenmeye başlandığını dile getiren Demir, “İlk olarak Muş’ta, Ekin Wan’ın cansız bedeni teşhir edildi. Görgü tanıkları Ekin Wan’ın boynunda ip izi olduğunu beyan etti. Bu da Ekin Wan’a yönelik işkenceyi gözler önüne serdi. Nusaybin ve Cizre’de kadın bedeni teşhir edildi. 90’larda da Kürt kadınlarına yönelik cinsel işkence yaşandı. Özellikle gözaltı merkezlerinde yaşandı. Son bir buçuk yıllık çatışmalarda ve devam eden sıcak savaşta, kadına yönelik cinsel suçlar işlendi” diye konuştu. ‘KADIN BEDENİ ÜZERİNDEN ZAFER İLAN ETMEK İSTİYORLAR’ Savaş dönemlerinde kadın bedenin şiddete maruz kaldığı dönemler olduğunu ifade ederek, “Düşman zaferi kadın bedeni üzerinden ilan etmek istiyor” diyen Demir, kadın namusu üzerinde savaş ve çatışmaların yürütüldüğüne dikkat çekti. Demir, “Kürdistan’da cinsel işkence ve kadın üzerindeki politikaların nedeni, sadece Kürt erkeklerini yenilgiye uğratmak değil. Kürt kadınları savaşın öznesi. Kadını sindirme ve savaşan kadınları, özgürlük mücadelesi yürüten kadınları geri çektirmektir” şeklinde sıraladı. ‘İTİRAZ EDEN KADINLAR İŞKENCEYE UĞRUYOR’ Savaş döneminde sınır hatlarında kadına yönelik hak ihlallerinin de artış gösterdiğine dikkat çeken Demir, Suriye sınır hattında kadınların katledildiğini, tecavüzüne uğradığını söyledi. IŞİD saldırılarının hedefinde kadın olduğuna işaret eden Demir, “Çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları sırasında gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde kadına yönelik şiddet vahimleşti. Kadınlara ince arama ve çıplak arama dayatılıyor. Buna itiraz eden kadınlara işkence uygulanıyor. Tecrit ve keyfi uygulamalar had safhaya ulaştı” diyerek kadınlara yönelik şiddet ve işkence uygulamalarına değindi. ‘KAYYUM İLE KADIN EŞBAŞKANLAR KRİMİNALİZE EDİLİYOR’ Kayyum atanan belediyelerde kadın eşbaşkanların kriminalize edildiğinin altını çizen Demir, Kürt kadınların kazanımlarının hedef alındığını söyledi. Kadına yönelik şiddet, hak ihlali ve işkencelerin hukuki boyutuna değinen Demir, “Savaş suçlarını işleyenlere yönelik adalet sistemi, kadın bedeninin dokunulmazlığına yönelik işlemiyor. Hukuk erkek koruması ile işliyor. Adalete olan inanç Türkiye’de en dip seviyede. Çatışma ortamında hak ihlallerinin tespiti için başvurulara rağmen, halen soruşturma dosyalarında tek bir işlem yapılmadı. Kadınlara yönelik hak ihlalleri araştırılmalı” diye belirtti. ‘SUR’DA YAŞANAN SAVAŞIN SURLA SINIRLI KALDIĞINI KİM SÖYLEYEBİLİR’ Daha sonra konuşan Yüksel Genç, savaşın tanımını yapmak gerektiğini ifade ederek, meşrulaşmış şiddet halinin normal hayata sirayet etmesinin kendisinin inşa edilmesinden bahsettiklerini söyledi. Bütün yaşamın kendisinin şiddet atmosferi içerisinde vuku bulduğunu kaydeden Genç, “Sur’da yaşanan savaş biçiminin sadece Sur ile sınırlı kaldığını kim söyleyebilir. Bütün Diyarbakır bu şiddetin hedefiydi. Savaş dönemlerinde şiddet tartışmalarında şiddeti ayrıştırmak yerine tüm hayat alanlarını dahil ederek tartışmak gerekiyor. Bütün savaşlar kadınların yaşamlarını direk etkileyen, dönüştüren yanları var. Savaşın kadınla kurduğu ilişki direk etkilenmesine yol açıyor. Savaşlar egemenlerin düşmanlaştırmış olduğu ulusu yok etmenin en başındaki hedeflerindendir” diye konuştu. ‘İKİ YILLIK SAVAŞTA İNSANLAR GÖÇE KARŞI DİRENİŞE GEÇTİ’ Kürt kadınları, göç ve savaşla birlikte açığa çıkan pozisyonlara dair değerlendirmelerde bulunan Genç, göçün bu tip zamanlarda bir savaş metodu olarak dayatıldığına işaret etti. Göçün kendisinin bir savaş aracının ele alınması noktasında şimdiye kadar eksiklik olduğunu ifade eden Genç, “Zorunlu göçün kendisi bir savaş yöntemidir. Bu baştan planlanıyor ve savaşın bir aracı haline getiriliyor. Nasıl tecavüz savaşlarda bir metod olarak kullanılıyorsa yerinden sökmeye dönük yaşatılan bir göç hakikati var. Araştırılması gereken en ciddi göç biçimi bu iki yıl içerisinde yaşandı. Şimdiki göçlerde insanlar metropollere taşınma çok daha güvenli yerlere taşınma yeni bir hayat kurma, Kürt sorununu oradan dönüştürme, bir alan yaratma gibi bir pozisyona değil de yakın yerlere giderek geri dönüşü sağlamayı hedefledi. Bir savaş aracı olarak dayatılmış göçün kendisine karşı insanlar bir direniş sergiledi” şeklinde konuştu. Panel sunumlardan sonra katılımcıların da kısa değerlendirmeleri ile sona erdi.