'Kürt kadınları 40 yıllık mücadelelerinin doruk noktasında' 2016-12-30 10:33:09 DİYARBAKIR - Kürt kadınlarının bir yıllık mücadelesini değerlendiren DBP Kadın Meclisi Sözcüsü Fatma Gül, erkekliğe büründürülen siyasetin rengini mücadeleleriyle değiştirdiklerini belirterek, "Eşbaşkanlık büyük bir kazanımdır. 40 yıllık kadın mücadelesinin doruk noktasıdır. Siyasette Kürt kadınının yükselişi, gücü ve kazandığı mevzilerin doruk noktasıdır" dedi. Son bir yılda ölüm, savaş ve yıkımın eksik olmadığı Kürt illerinde saldırıların hedefinde ise kadınlar oldu. 2016 yılına tıpkı 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinin bir benzeri ile girildi ve DBP PM üyesi Seve Demir, Silopi Halk Meclisi üyesi Pakize Nayır ile KJA üyesi Fatma Uyar Silopi’de katledildi. Ardından ise Kürt siyasetinde aktif rol alarak siyasetin rengini değiştiren kadınlar, geliştirilen operasyonlar kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. 2016 yılını kadın açısından değerlendiren DBP Kadın Meclisi Sözcüsü Fatma Gül, Kürt kadınlarının hiçbir zaman biat etmeyeceğini belirtti. 'BİR YILA TANIKLIK ETTİK' Kürt kadınlarını yok etme, yaşamdan, mücadeleden kopararak örgütsüz, iradesiz bırakma ve teslim alma politikalarının 2016 yılı içerisinde sürekli devem ettiğini kaydeden Gül, operasyonların da Kürt kadınları şahsında devam ettiğini söyledi. Alanlara çıkan kadınların tüm toplumun gözü önünde darp edilip, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmasına şahit olduklarını ifade eden Gül, “Bir yıl boyunca bu manzaralara tanıklık ettik. Bir kadın tarih boyunca bütün egemen erkek devlete karşı en fazla direnen en fazla mücadele eden hakikattir ve kadınlar üzerinden tarih boyunca da bu hakikati yok etmeye dönük bir politika geliştirilmiştir. Bugün yaşananların bununla bağlantısı vardır. Özellikle savaşı derinleştirerek şiddeti ve baskıyı derinleştirerek bu gözaltı ve tutuklamalarla kadınlara aynı mesaj veriliyor” dedi. ‘DAYATILAN KÖLE YAŞAMDIR’ Kadınların teslim alınmaya çalışıldığının altını çizen Gül, şöyle devam etti: “İradesi kırılarak, teslim alınarak halklara bütün farklılıklara şu mesaj verilmek isteniyor; ‘Biz sizi kadınlarınız şahsında vuracağız. Kadınlarınız şahsında sizi yok edeceğiz. Kadınlarınız şahsında iradenizi kıracağız. Size her türlü hakareti reva görüyoruz ve siz de buna itaat edeceksiniz’ Bu bir kültürdür. Aslında taciz ve tecavüz politikası da biraz bununla bağlantılıdır. Bu kölece bir yaşamdır. Kadın üzerinden gelişen kölece bir yaşam dayatmasıdır. Kürt kadını özgürlük mücadelesiyle zihniyetten başlayarak düşünceden başlayarak duygu ve ruhsal dünyasında gerçekten yepyeni bir yaklaşım geliştirdi. Bu coğrafyada kadının özellikle özne olduğu, belirleyen olduğu ve siyasetin rengini değiştirdiğini söylemek gerekiyor.” ‘SİYASETİN RENGİ DEĞİŞTİRİLDİ' “Siyasetin rengi erkekliğin gri rengiydi” diyen Gül, kadınların mücadelesiyle her anlamda siyasetin rengini değiştirdiğini kaydetti. Gül, “Siyaseti kadının rengine bürüdü. Bu anlamda önemlidir. Eş başkanlık büyük bir kazanımdır. Eşbaşkanlık şu anda 40 yıllık kadın mücadelesi geleneğinde doruk noktasıdır. Siyasette Kürt kadının yükselişi Kürt kadının gücünü, Kürt kadının kazandığı mevzilerin doruk noktasıdır. Türk devletinin hedef göstererek geliştirdiği savaş konsepti, siyasi soykırım operasyonları sadece direnen kadınlar üzerinden değil, bir bütün Türkiye coğrafyasında yaşayan kadınlar üzerinden geliştirdiği bir topyekun savaş konseptidir. Mesela çıkardığı ve taciz, tecavüzü teşvik eden, cinsel istismara yol açan kanunlar, Ensar Vakfı şahsında ortaya çıkan devlet politikası iflasın ve çürümüşlüğün ta kendisidir. Çocuklardan tutalım kadınlara kadar özellikle yozlaştırma çürüme politikasının dayatmasıdır” şeklinde konuştu. ‘SOLUK OLMAYA ÇALIŞTIK’ Sadece siyaset alanında örgütlü olan kadınların hedef alınmadığına vurgu yapan Gül, bütün kadınların hedef alındığını söyledi. Sokak ortasında her gün şiddete tanık olduklarını belirten Gül, "Katledilmeler, yaralanmalar, hunharca yakma örnekleri, parçalara bölme örneklerini gördük. Bu devletle bütünleşen erkekliğin pervasızlaşması, sınır tanımama düzeyinin göstergesidir. Bu kadın üzerinden geliştirilen ideolojik bir politikadır. Tüm bunlara rağmen bir yıl içerisinde geliştirilen tüm gözaltı ve tutuklama furyalarına, kadınların katledilmesine, kadınların özellikle şiddete maruz bırakılmalarına, sokak ortalarında katledilmelerine, sindirme politikalarına rağmen Kürt kadınları mücadelesine sarıldı. Asla taviz vermedik. Taviz vermiş olsaydık bugün belki kadınlar olarak hiç bir alanda olmayacaktık. Bu süreçte özellikle yeni bir yıla girerken çok büyük acılar, çok büyük katliamlar bize dayatıldı. Çok büyük bir baskı ve şiddet politikası taciz ve tecavüz gibi cinsiyetçi politikalar bize dayatıldı. Ama bizde bir yıl boyunca tıpkı tarihsel mücadele geleneğimizde olduğu gibi bugüne kadar daha fazla örgütlenerek, daha fazla mücadelemizi büyüterek, ses olmaya çalıştık, soluk olmaya çalıştık” diye belirtti. ‘KADINLARIN ÖNCÜLÜK ETTİĞİ MUAZZAM BİR MÜCADELE VAR’ DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in gözaltına alındığı sırada yerlerde sürüklenerek darp edilmesini hatırlatan Gül, Kürt kadınlarının alanlarda ve siyasette direndiğini dile getirdi. 40 yıllık mücadelenin getirdiği kazanımların asla yok edilemeyeceğini kaydeden Gül, şunları aktardı: "Türk devletinin bütün tarih boyunca egemen devletlerle bağlantılı kadın üzerinden geliştirdiği baskı politikası erkek politikasıdır. Bu anlamda yasalarla da buna kılıf uydurulmaya çalışılıyor. Demokratik siyaset zemini ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bunun karşısında direnen tek güç Kürt hareketidir, Kürt kadınlarıdır. Şengal’de yaşanan devrim, Kürt kadınları açısından büyük bir mevzidir. Yine Rojava’da kadının öncülük ettiği, görünür kıldığı, başını çektiği muazzam bir mücadele var. Bu mücadele devam ediyor. Ve kadınla gelişiyor.” 'TAYBET ANAYI UNUTMAYACAĞIZ' Kadınların her zaman alanlarda ve sokaklarda direndiğini ifade eden Gül, “Özyönetim sürecinde gördük ki alanlarda direnen örgütlü kadınlardı. Devletin tüm çirkin, barbar, acımasız katliamcı politikalarına karşı sokağı bırakmayan kadınlardı, analardı. Devrimci kadınlardı. Mesela Taybet anayı Kürt kadınları hiç bir zaman unutmayacak. Kadınları katlederek, sokak ortasında şiddete maruz bırakarak sindireceğine inanıyorlarsa nafiledir. Kürt kadınları hiç bir zaman boyun eğmedi. Biat etmeyeceğiz. Bu bir dönemdir. Bu alanda her dönemin mücadelenin getirdiği zor dönemler vardır. Bizde bu dönemi böyle görüyoruz. Bu dönemi atlatacağımızı bütün dünya biliyor. Bunun öncülüğünü yine biz kadınlar yapacağız. Daha fazla örgütlülüğümüzü büyüterek bunu atlatabiliriz” dedi. ‘TARİHSEL SORUMLULUĞUN YÜKÜ OMUZLARIMIZDA’ Tarihsel sorumluluğun yükünün kadınların omuzlarında olduğunu söyleyen Gül, bunun bilincinde olduklarını belirterek, şöyle devam etti: “Daha fazla mücadele etmek gerekiyor. Bu tarihsel sorumluluğumuzu önümüzdeki yıla girişle birlikte daha canlı koruyacağımızı belirtmek istiyoruz. Kürt kadını, toplumun her alanında 40 yıla varan mücadele geleneğiyle ortaya çıkardığı kazanımları, özgürlüğe her zamankinden daha yakın oluşunu kesinlikle Sayın Abdullah Öcalan’a borçludur. Çünkü Önderliğimiz 40 yıldır belki en fazla kadını özgürleştirmeye dair büyük bir emeğin fedakarlığın sahibi olmuştur. Büyük kadın projeleri ile kadın mücadelesinin önünü açan düşünceleriyle gerçekten bizim için büyük bir yol gösterici olmuştur. Bu anlamda Kürt kadınları Önderliğe daha fazla borçludur. Özellikle önderliğin geliştirdiği halklara dair çözüm projesinin bu yeni yılla birlikte daha fazla hayat bulması için en başta biz Kürt kadınları olarak daha fazla örgütlenerek direneceğimizi, mücadelemizi yükselteceğimizi ve bu çözüm projesinin hayat bulması için tarihsel sorumluluğumuzun iki katını yerine getirmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum.”