'Vicdanları sanıkla empati kurmaya yetiyor'

İSTANBUL - Feminist aktivist Berrin Sönmez, cinsel istismarda 12 yaş sınırını kabul eden tasarının ataerkil zihniyetin ürünü olduğunu belirterek, mahkemelerin mağdurla empati kurmadığını ve vicdanlarının sadece sanıkla empati kurmaya yettiğini söyledi.

İstismarı aklayan düzenlemenin geri çekilmesi ardından cinsel istismarda 12 yaş sınırını içeren "Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. Buna göre, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal ettiği "çocukların cinsel istismarı" başlıklı 103’üncü maddesi yeniden düzenlenirken, çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. 12 yaşından küçük çocuklarda ise ceza, istismar durumunda 10 yıldan, sarkıntılık durumunda 5 yıldan az olmayacak.

Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda 16 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunacak. Çocuğun 12 yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek ceza 18 yıldan az olmayacak. Feminist aktivist Berrin Sönmez, cinsel istismarda 12 yaş sınırı getiren tasarıyı dihaber'e değerlendirdi.

'VİCDANLARI SADECE SANIKLA EMPATİ KURMAYA YETİYOR'

Cinsel istismarın AK Parti'nin yaklaşımından ziyade genel ataerkil zihniyetin bir ürünü olduğunu belirten Sönmez, bu durumun CHP ve MHP’de de görüldüğünü kaydetti. “Çünkü, komisyonda 12 yaş ifadesi olan maddeyi çıkartmamak için bir çaba harcamadıklarını görüyoruz" diyen Sönmez, "CHP ana muhalefet olarak Anayasa Mahkemesi’ne götürecek mi? Ben kuşkuluyum. Anayasa Mahkemesi’ne götürecek tek güç CHP ve eğer bunu götürebilmeyi öne alsalardı komisyonda tartışırlar ve Genel Kurul’a gelmeden önce müdahale ederlerdi” dedi.

“Cinsel istismar tasarısı” ile ilgili birçok defa komisyon üyeleri ve başkanları ile görüştüklerini hatırlatan Sönmez, tasarının kadın ve çocuklar için sakıncalarını ise şöyle sıraladı: “Rıza hükmünün geçtiği fıkrada 12 yaş ifadesi geçmesi doğrudan doğruya hakimlerin zihninde 12 yaşa kadar 'rıza'yı çekme sonucunu getirecektir. Çünkü izlediğimiz çocuk istismarı davalarından biliyoruz ki yasa izin vermediği halde hakimlerin bakış açısı böyleydi. Bizim sorunumuz aslında mağdur çocuğun yaşından daha çok failin yaşı. Mahkemelerde failin yaşının 18’den küçük olması durumunda bu cezaları delmeye çalışıyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin iptal etme nedenlerinden biri de buydu. Biz istedik ki istismar yasasında bu sefer failin yaşı gündeme gelsin. Ve mağdurla fail arasındaki yaş farkı 3’ten fazla değilse yani akranlarsa şiddet de içermeyen davaları ceza kanunu kapsamının dışına çıkarılmasıydı. Ama 18 yaş altı fail için ayrı hükümler de olsun. Şimdi hakimler bakıyorlar çocuk da 18 yaşın altında ‘kızın da zaten gönlü varmış’ ve ‘ben buna 16 yıl ceza veriyorum’ deyip güya vicdan yapıyorlar. Vicdanları sadece sanıkla empati kurmaya yetiyor, hiç mağdurla empati kurmuyorlar hakimler. Bizim çocuk istismarı davalarında gördüğümüz en büyük sorunlardan birisi hakimlerin muhakeme usulünün sanığın savunma hakkına odaklanması şeklinde oluşu. Çocuk istismarı davalarında mağdur çocuğun üstün yararını korumak üzere odaklanmıyor.” Sönmez, Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’dan tasarıyı onanmamasını istedi.

‘ANNE VE BEBEK ÖLÜM ORANLARI ARTACAKTIR’

Kadına ve iradesine yönelik saldırılara değinen Sönmez, özgürlükleri kısıtlayan her olayın doğrudan kadınları da ilgilendirdiğini söyledi. Ülkenin içinde bulunan çatışma halinin kadın sorunlarını da doğrudan etkilediğini dile getiren Sönmez, kadın sorunlarını tersten okuyan bir ortamın oluşturulduğunu kaydetti.
Kadın sorunlarının erkek bakış açısıyla değerlendirildiğini ifade eden Sönmez, "Kürtaj olsun, sezaryen olsun bunlar aslında kadınların kendilerinin karar vermesi gereken konular olmasına rağmen bütün dünyada yükselen bir erkek algısıyla hareket görüyoruz. Mesele aslında biraz da kapitalizmin içinde bulunduğu durum ve devasa bir sağlık sigortası sektörü var. Devletler aslında şirketlerin taleplerine cevap veriyor, kadınların değil Kürtaj ya da sezaryen yasasıyla bunu çok daha iyi görüyoruz. Örneğin, 1970’lerden günümüze gelinceye kadar ülkemizde anne ve bebek ölümleri çok azalmıştı. Ama bundan sonra bunlar yükselecektir. Sezaryenle doğum yapılmadığı için ölen anneleri haberlerde okuyoruz. Bunlar önemli kadın sorunları. Çocuk istismarı ile ilgili tuttular hadım yasasını çıkardılar. Çok olumsuz etki yapacak bir şey bu. Neden? Çünkü çocuk istismarı bir suç. Kimyasal hadım yasası ise tıbbi bir uygulama ve çocuk istismarını hiç özel bir inceleme yapmadan doğrudan hastalıkmış gibi gösterecek. Suç kapsamından çıkartıp hastalık olarak lanse edildiği zaman çocukları istismardan korumak çok daha zor olacak” şeklinde konuştu.

'TOPLUMSAL MUTABAKAT SAĞLANMALI'

Ancak yaşanan saldırılara rağmen Türkiye toplumundaki kadınların güçlü olduğunu ifade eden Sönmez’e göre, barış gelecekse de bu kadınların eliyle, kadınların katıldığı müzakere masalarıyla olacak. Kadınların örgütlü olduğunu ancak bu örgütlülüğü güçlendirmek ve geliştirmek gerektiğini ifade eden Sönmez, “Çatışmacı değil de barış istiyorsak barış dilini kurarak işe başladığımız zamana karar mekanizmasındakilerin ikna etme şansımız da olabilir” diye belirtti.

Sönmez, toplumda yükselen tepki üzerine düzenlemenin geri çekildiğini ancak tasarının sessiz sedasız bir şekilde Meclis Genel Kurul'a getirilerek geçirildiğini hatırlattı. Yasama faaliyetlerinin anti-demokratik olduğunun altını çizen Sönmez, çocuk istismarı ya da kadına şiddet gibi toplumu kapsayan konuların siyasi rekabetin üstünde tutulması gerektiğini vurguladı. Sönmez, bu tür yasalar hazırlanırken, sadece muhalefetin değil toplumun tüm kesiminin görüşlerinin alınması gerektiğinin altını çizdi.