HABER MERKEZİ - Kadına yönelik şiddet haberlerinde medyanın rolüne dikkat çeken cinsomedya.org editörü Aspurçe Gizem Kılınç, "3. sayfa haberi diye küçümsediğimiz haberlerin doğrudan muhatabıyız. Biz kadınlar için onlar inanılmaz gerçek. Bu haberler katillere bahane hazırlıyor ve bu dil ile suç ortaklığı yapılıyor” dedi.
İstatistiklere göre, günde en az 5 kadının katledildiği, onlarca kadın ve çocuğun cinsel saldırıya uğradığı Türkiye'de medya, kadına yönelik şiddeti "üçüncü sayfa" haberlerinden ibaret görüyor.
Neredeyse kadına yönelik her şiddet haberinde, "Boşandığı eşini telle boğarak öldürdü", "Boşandığı eşini başına çekiç vurarak öldürdü", "Yasak aşk ölümle bitti", "Otobüste kadını cinsel organını göstererek taciz etti", "22 yaşındaki kadına tecavüz edip boğazını kesti" gibi başlık ve cümlelerle şiddet ve cinsel saldırı suçları tüm ayrıntılarıyla sunulurken, fail erkek ise aklanmaya çalışılıyor.
Söz konusu dil, anlayış ve cinsiyetçiliği teşhir etmek isteyen Cinsiyetçi Medya Takip sitesi CinsoMedya, okurlarını da bu çabaya dahil etmek amacı taşıyor.
cinsomedya.org editörü Aspurçe Gizem Kılınç, medyanın kadına yönelik şiddet haberlerinde rolünü ve haberlerin nasıl yazılması gerektiğini dihaber’e anlattı.
* Öncelikle kadın cinayetleri ve cinsel istismar haberleri nasıl yazılmalı? Şu anki medyanın özellikle ana akım medyanın kadın cinayetlerindeki haber dilini nasıl görüyorsunuz?
Kadın cinayetleri, cinsel istismar haberleri mağduru temsilen kadın fotoğrafı kullanılmadan, magazinleştirmeden ve en önemlisi mağdur ya da mağdur yerine kendini koyabilecek bireylere kendini suçlu hissettirecek ifadeler içermeden hazırlanmalıdır. Mesela “yasak aşka cinayet şoku” gibi başlıklar otomatikman katili yüceltip maktulü suçlar. Oysa hikayenin ne olduğundan bağımsız bir şiddet suçuymuş gibi haber yapılmalı. Medya böyle haberler yapmaya devam ettikçe, şiddet “zaten hak eden kadınların başına gelen münferit bir olay” olmaya devam edecek. Bundan bahsettiğimiz “Kadın cinayeti haberi nasıl yapılmaz” başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz. (http://www.cinsomedya.org/kadin-cinayeti-haberi-nasil-yapilmaz-101/)
* Kadın cinayetleri haberleri genelde pornografik bir dille, tüm detaylarıyla veriliyor. Bu tarz haberciliği nasıl yorumluyorsunuz? Tüm detaylar verilmeli mi?
Hayır, verilmemeli. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi bu detaylar, okuyanlar mağdurla değil katille dayanışsın diye veriliyor. Haber ile kendimizi öldürülen kadının yerine değil, öldüren ama neden öldürdüğü çok ayrıntılı bir şekilde verilen katilin yerine koymamız öngörülüyor. Ve detaylandırdıkça insanlar magazin haberiymiş gibi okuyor ve geçiyor. Cinayet sanki bir şiddet suçu işlenmiş bir kadının hayatına mal olmamış da bir roman/dizi figürü ölmüşçesine aktarılıyor. Okuyanlar için gerçekliği detaylarda saklı değil oysa. “Kocası iş seyahatindeydi...” “Sevgilisiyle birlikteyken öldürüldü” çok alıştığımız başlık biçimleri olduğu için kulağımızı tırmalamıyor; ama bu tarz kullanımlar öleni değil, öldüreni aklıyor ve biz günün sonunda eşini, sevgilisini, annesini öldürme bahaneleri olan yüzbinlerce erkekle baş başa kalıyoruz. Bu haberler katillere bahane hazırlıyor ve bu dil ile suç ortaklığı yapılıyor.
* Kadına yönelik şiddet haberlerine bakıldığında genelde kadın hep "suçlu" ve "ölümü hak ediyormuş" gibi veriliyor. Bu tarz yazım dili kadına yönelik şiddeti meşrulaştırır mı?
Evet meşrulaştırır. Çünkü sadece o an haberi yapılan cinayete değil, sonrası için de yüzlerce bahane hazırlayıp erkeklere sunmuş oluyor. “Bak gördün mü kadın ne yapmış kocası da onu doğramış.” Bizler o 3. Sayfa haberi diye küçümsediğimiz haberlerin hepsinin doğrudan muhatabıyız. Biz kadınlar için onlar inanılmaz gerçek. Ve o haberleri okuyan erkekler için bilinçaltı oluşturuyor. Bugün şiddetten uzak bir erkek bile kendisini “Bak ben böyle şeyler yapmam” diye aklıyor bize. Sanki olması gereken yapılmaması değil de yapılması imiş. Yapmayanlar iyi erkek yapanlar kötü erkekmiş gibi. Zaten yapılmaması gereken “şiddet” için bile alkış bekliyorlar. Bu da medyanın sürekli şiddet ile sonuçlanan haberleri veriş tarzının kanıksanması ile ilgili. Ataerkinin yanında bir de “normali aldatan kadının öldürülmesiymiş” gibi gösteren bir ana akım medyayla da savaşıyoruz. Çok yorucu.
* Medya neden bu kadar cinsiyetçi bir dil kullanmayı tercih ediyor? Bu dil toplumu nasıl etkiler?
İnanın bu sorunun çok çeşitli varyantları var. Bir kere medyayı yapanlar “erkek” ataerkiden uzaklaşmış bireyler değil. Haberci olmak isteyen kadınların önü çok net kapatılıyor. Veya haberi kadın bakışıyla vermenin makyaj, kıyafet, magazin yazmak olduğunu düşünen patronlarla mücadele ediyorlar. Spor yazarı kadınlara bile hala sanki olmaması gereken bir şey yapıyorlarmış gibi davranılıyor. Yani medyanın mensupları erkek, cinsiyetçi bireyler. Bunda kadın medya emekçilerinin kadın kardeşleriyle dayanışarak haber yazmalarına izin vermeyen patronlar, editörlerin ve yazarların belki psikolojik olarak hiçbir zaman mağdurlarla empati yapmayı tercih etmemesinin de payı var. Genel olarak erkek yazarlar haberi kurdukları için istemeden sanırım şiddeti uygulayan güçlü pozisyondaki bireyle empati kuruyorlar. Bu dil işte bize şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir toplum bırakıyor. Çünkü kadın bireyler bile öldürülen ya da şiddete uğrayan kadın için “zavallı, şiddetten bile kaçamayan, aman o da polise gitseymiş, bilmiyor muymuş adamın böyle olduğunu, benim başıma gelmez çünkü ben o kadar aptal değilim vs... ” gibi düşüncelere medya sayesinde kapılıyor. Medya bir kadına değil, binlerce kadına aynı mesajı veriyor. “Başına ne geliyorsa bu senin suçun.”
* Medyanın yaygın olarak kullandığı "vahşice öldürüldü", "cinsel organını gösterdi", "yasak aşk cinayeti", "namusum için öldürdüm" gibi kalıpları nasıl yorumluyorsunuz?
“Masumiyet”ten bahsedeyim öyleyse. Hepimizin binlerce insanla beraber yürüdüğü “Özgecan Aslan” cinayeti. “Bakire, bekar, genç, okuldan eve giderken, Türk, ortalamanın üzerinde güzel, masum, suçsuz, vahşice, yakıldı,...” Çok büyük kitlelerce çok büyük tepkiler verildi. Biz de verdik. Elbette vereceğiz. Fakat kendim de dahil herkesin iki yüzlü olmasının sebebi. Bu tarz habercilik “Evli, güzel olmayan etnik kökeni Türk olmayan, Sünni olmayan, okula giderken değil de bara giderken öldürülen, gece yarısı öldürülen, sabah tayt giyip koşuya çıktığında öldürülen, eşiyle kavga ederken eşi tarafından öldürülen, sevgilisi olan, sevgilisi tarafından öldürülen, çirkin, seks işçiliği yaparken öldürülen, sadece 1 bıçak darbesiyle ölen, ya da balkondan atılan...” kadınlarla dayanışmamızın önüne geçiyor. O günden beri yüzlerce kadın yüzlerce vahşetle öldürüldü. Sanki öldürmenin vahşi olmayan bir tarzı varmış gibi yazılıyor. Nasıl hissetmeliyiz? Yakılarak öldürülünce kocasının boğarak öldürdüğü kadından daha mı yazık oluyor. Ha bir de anneliği var kadının “3 çocuk annesi kadın öyle bir şey yaptı ki kocası öldürdü.” Bakın öldürme eylemi kadının yaptığının ne kadar arkasında. Çünkü bir kere 3 çocuğu var bu kadının, hareketlerine dikkat etmeli. Bu yazım dilini korkunç ayrımcı ve teşvik edici buluyorum. Suçlu insanlar sırf kendilerini galip gibi gösteren şu yazılar için bile tekrar tekrar cinayet işleyebilir. Adam karısını öldürmüş çıkmış ikinci karısını öldürmüş, üçüncüyü TV programında arıyor. Pişkinliğe bakın. Neden? Çünkü medya onu övüyor.
* Medyanın kadına yönelik şiddeti azaltmada bir rolü olabilir mi? Yazım diliyle şiddet azalır mı?
Elbette azalır. Her gün milyonlarca tiraj yapan gazeteler kadın yanlısı pozitif haberler yaparsa katilleri, şiddet uygulayıcılarını yerin dibine sokarsa, bu sefer ters bir empati yapma durumu gelişir bireylerde. Biraz da gözlerine cinayetin, şiddetin yıkıcılığı sokulmuş olsa, cinayet magazin değil, cinayet gibi verilse; öldürenle değil, ölenle empati yapılmaya başlansa, bu bir kişiye gönderdiğimiz bir yazı olmaz. Medya çok çok büyük kitleleri yönlendirebilen bir araç. Toplumun en genç bireylerinden en yaşlı bireylerine herkese aynı anda ulaşabilen bir aygıt. Şiddet azalır. Çünkü gazete, TV, toplumun onay mekanizmasını oluşturuyor ne yazık ki. Onay mekanizmasındaki çatlaklar, bir de adalet sistemiyle desteklenirse elbette şiddetin azalmasında etkili olacaktır.
* Kadına yönelik şiddet haberlerinde CinsoMedya ya da erktolia gibi cinsiyetçi dili deşifre eden sitelerin şiddeti azaltmada rolleri var mı? Bu tarz siteler çoğaltılmalı mı?
Hayır yok. Maalesef yok. Erktolia daha eylem odaklı bir oluşum ve çok şükür çoğunlukla tepki verdiğimiz şeylerde geri adım attırıcı bir mekanizma. Maalesef henüz şiddet konusunda bir adım attıramadık. Öyle bir yaptırım gücümüz yok. Çünkü çoğu zaten belli bir bilince sahip kişiler tarafından takip ediliyoruz. Örneğin Ensar ve Batman çocukları için verdiğimiz tepkiye rağmen tecavüzcülerin varlıklarının önünde bir yaptırım gücümüz yok. Desteğimiz az. Ana akım medya kadar büyük kitleleri etkileyemiyoruz. Ulaştığımız kitle bu bilincin dışında değil. Yapabildiğimiz en önemli şey eskiden gizli kalabileceği için yapanların aymazlığını biraz törpülüyoruz. İfşa bu yüzden önemli. Şiddeti azaltmada değil, belki şiddet dilinin görünür olmasında katkımız vardır. Şiddeti azaltmak için her kadın cinayeti davasında fiziksel olarak bulunan güçlü kadınların yaptığının yanında bizimki devede kulak. Hak temelli davalarda koşturan kadınların yanında ben kendimizi o kadar önemli görmüyorum.
* Kadına yönelik şiddet haberlerinin erkek dili nasıl önlenebilir?
Asıl olması gereken onlara ses olmak. Çilem’e ses olduğumuz gibi. O kadınların ellerinden tutmak, adalet sisteminin tepesine kadınlar olarak kabus gibi çökmemiz gerek. Hala nasıl evlerimizde huzurlu uyuyoruz bilmiyorum. Savaşta ölen asker kadar, her yıl kadınlar aile içi şiddet yüzünden ölüyor. Fakat biz sessiz sakin oturuyoruz. Oturmasak keşke. Sadece dijital olarak şiddeti azaltmaya gücümüz belki yetmez, görünür kılıp bu görünen şeyler için adalet sağlayıcılarla göze göz bir mücadele de vermemiz gerekiyor.
Ne kadar çok cinsiyetçi, homofobik, transfobik haberi, diziyi, reklamı görünür kılarsak bir kamuoyu oluşturuyoruz. Sadece kadınlar değil bizimle beraber cinsel, fiziksel, duygusal şiddete uğrayan çocukların, LGBTİ+ bireylerin de hakları için mücadele etmeli, onların uğradıkları şiddet biçimlerini de ifşa etmeliyiz. Asla yalnız değiliz. Birlikte güçlüyüz. Varız, vardık, Var olacağız...
Ve özellikle kadın medya çalışanlarından yaşadıkları ayrımcılık ve hissettikleri cinsiyetçiliğe dair mailler bekliyoruz. Onları ne kadar güçlendirirsek, ne kadar yalnız hissetmezlerse medyaya dair o kadar umudumuz olabilir. Kadın medya emekçilerine ses olmalıyız.
Zuhal Atlan - dihaber