'Boşanma Komisyonu kurulduktan sonra bin 162 kadın öldürüldü'

İZMİR - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Sanem Deniz Kural, Meclis Boşanmaları Önleme Komisyonu'nun kurulduğu 14 Ocak 2016 tarihinden bu yana bin 162 kadın cinayetinin işlendiğini belirtti.

Olağanüstü Hâl (OHAL) ile birlikte toplumda artan hak ihlallerine paralel kadın katliamları da dur durak bilmeden devam ediyor. Sadece Ege Bölgesi'nde 11 Mayıs'tan bu yana 5 kadın öldürülürken, 4 kadının ise intihar ettiği iddia edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Sanem Deniz Kural, toplumsal ve siyasal gelişmelerle birlikte kadın cinayetlerinde yaşanan artışı değerlendirdi.

İktidarın kadın politikaları ve sarf ettiği cinsiyetçi söylemler nedeniyle büyük bir düşmanlık ile karşı karşıya olduklarını vurgulayan Kural, "Bunun örneğini geçtiğimiz zamanlarda otobüste şiddete uğrayan Ayşegül'de gördük. Ardından Başbakan'ın 'Hoşuna gitmiyorsa mırıldanırsın' demesi. Bu politikaların yürütülmesinde Cumhurbaşkanı'nın etkili olduğunu ifade edebiliriz" dedi.

'BİN 162 KADIN CİNAYETİ İŞLENDİ'

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bünyesinde kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu”nun boşanmak isteyen çiftlerin 38'ini engellediklerine dair açıklamasına işaret eden Kural, komisyonun 14 Ocak 2016 tarihinde işleve geçmesinden bu yana bin 162 kadın cinayetinin işlendiğinin altını çizdi. Bunların 557'sinin "Boşanmak istediği" eşi tarafından katledildiğine dikkat çeken Kural, sorunun kadınların boşanma isteği olmadığını dile getirdi. Bakanlığın çözmesi gereken asıl sorunun boşanmaları engellemek olmadığını kaydeden Kural, "Boşanmak istediği" söyleminin ölümlere gerekçe yapıldığını aktardı.

Kural, Bakanlığın görevinin boşanma isteğinden vazgeçirme değil kadınların sorunlarını çözmek olduğunu vurguladı.

Kadına yönelik şiddet ve cinayetin köklü bir sorun olduğunu ifade eden Kural, yeni sistemle oluşturulmak istenilen muhafazakar toplumun kadınlara yönelik politikalarla hayata geçirileceğini aktardı. 2012 yılında Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun yasalaşmasını sağladıklarını ancak uygulanmadığını ifade eden Kural, şunları aktardı: “Neden çünkü politik bakış açısı bu değil. İktidar koruma kanunun kadınları daha çok boşanmaya teşvik ettiğini, ev ve iş yerlerinde huzursuzluğa yol açacaklarını düşünüyor. Aile birliğini korumaya çalışırken kadını öldürülmesinin önünü açan bazı mantıklar geliştiriliyor. Koruma kanunun kağıt üzerinde ve uygulanmadığını düşünüyoruz."

'HAKİMLERİN CİNSİYETÇİ YAKLAŞIMLARINA TANIKLIK ETTİK'

Kadın katliamlarında faillerin de aklandığını ve yargının adaletli davranmadığını belirten Kural, “Kadın cinayetinde failler 'Erkekliğime hakaret etti, beni aldattı' gibi gerekçeler ile ceza indirimi almanın yollarını arıyor. Bir diğer konu ise, sanığın duruşmada 'İyi hal'inden dolayı 'Gelecek indirimi' adı altında karşımıza çıkabiliyor. Küçük toplumda saygın görülebilecek bir mesleği olan sanık için indirim türü uygulanabiliyor. Karşılaştığımız adaletsizlikler bunlar. Çeşitli hakimler karşısında cinsiyetçi yaklaşımlara da tanıklık ettik. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda olması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle kadına yönelik, çocuk istismarı suçlarında daha pozitif ayrımcı yollar sergilemeleri gerekirken sanığı, faili koruyan, yada ceza indirimi uygulayan yaklaşımları kesinlikle olmaması gerekiyor. Bunlar kabul edilir durumlar değil. Bunlar karşısında da Türkiye’de kadınlar olarak mücadelemizi sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

'ÇOCUKLAR KALIPLARA KOYULMADAN YETİŞTİRİLMELİ'

Psikolog Özgül Özcan ise, toplumun ve ailenin feodal yapısının kadını baskı altına aldığını kaydederek, "Namus" algısıyla sürekli kadınları hapsettiğini dile getirdi. Özcan, “Namus, evliliğe dair her türlü sorumluluk toplumda kadına yükleniyor. Ters giden bir durumda kadın haklı olsa bile suçluluk psikolojisi yaşıyor. Bu da toplumu muhafazakarlaştıran politikalardan kaynaklanıyor.

Kadın ve erkek üzerinde aileler çocukluktan başlayarak gelişime kadar kalıplara koymadan yetiştirmeleri gerek. O zaman ne cinayet olur ne de intiharlar” dedi.