Iğdır'ın rengarenk köyü: Karakuyu

IĞDIR - Iğdır’ın Karakuyu köyünde yaşayan kadınlar, birçok parçadan oluşan kente özgü kıyafetin bir sonraki nesle taşınması için hazır giyimden uzak duruyor. Kadınlar, renkli kumaşlardan dikilen mêzer, elek, dêreleri, rengarenk işlediği kofî, bisk, şêr ve desmal ile tamamlıyor.

Iğdır’ın Karakuyu (Qerekeyn) köyünde yaşayan kadınlar, halen düğün, kına gecesi, Newroz ve özel günlerin dışında da bölgeye ait yöresel kıyafetleri giyiyor. Birçok parçadan oluşan kente özgü kıyafetin bir sonraki nesle taşınması için hazır giyimden uzak duran kadınlar, renkli kumaşlardan dikilen mêzer, elek, dêreleri (elbise), rengarenk işlediği kofî, bisk, şêr ve desmal ile tamamlıyor.

BONCUK VE RENKLİ İPLER KULLANILIYOR

Başlarına taktıkları kofîlere cam boncuk ve renkli ipler ile desenler işleyen kadınlar, her desende bir hikaye anlatıyor. Evli kadınların sade, bekar genç kadınların ise taktığı rengarenk kofiler, adeta göreni büyülüyor.

‘HİÇ VAZGEÇMEDİK’

Giydikleri kıyafetlerin bin 500 yıllık geçmişinin olduğunu ve kendilerine kalan miras olduğunu dile getiren 52 yaşındaki Fatma Çakmaz, ”Biz köy olarak bu kıyafetlerden hiç vazgeçmedik. Severek giyiyoruz. Bu yaşıma geldim giymeye devam ediyorum. Bu kıyafeti giymek demek aslına sahip çıkmak demektir. Gençlerimiz de tıpkı bizim gibi bu geleneği yaşatacak ve ardımızdan gelecekler” dedi.

AŞK, ÖZLEM VE ACILAR İŞLENİYOR

Kadınların kofîlerine işledikleri desenler ile duygularının ifade anlattığın söyleyen Çakmaz, “Eskiden kadın ayıptır, günahtır diye hep susturulurmuş. Kadınlar aşklarını simgeleyen desenleri boncuklarla ince ince işlerdi. Bir genç kızın taktığı kofîdeki desen ne kadar yoğunsa duyguları da o denli yoğun demekti. Bir kadın eğer yasta ise sade bir kofî takar, etrafına yası simgeleyen siyah bir şêr yani eşarp takardı. Eğer bir kadın evli ise kofîsi daha sade, bekar ise daha süslü kofi takardı. Yani annelerimiz toplum tarafından susturulmaya çalışılsa da aslında onların kofîleri hep dile gelmiş” diye anlattı.

ASKER EL KOYMASIN DİYE YILLARCA SAKLANIRDI

1990’lı yıllarda evlerine yapılan baskında askerlerin kıyafetlerine el koyduğunu dile getiren Habibe Çıkmaz, bu nedenden dolayı kadınların sürekli kıyafetlerini sakladığını söyledi. Çıkmaz, "Bu kıyafetleri anneannem ve babaannem giyerdi. Sonra annem giydi şimdi ben giyiyorum. Yani bu köyde gözümüzü açtığımız günden bu yana bu kıyafetler var. Ancak bu kıyafetleri çevre köyler çabuk unuttu. Devletin yoğun baskıları vardı köylere, bu kıyafetleri suç unsuru sayarlardı. Ellerine geçmesin diye sandıklarda saklardık. Sonra da devir değişti. Kadınlar bu kıyafetleri giymeyi bıraktı sonra biz de etkilenir gibi olduk ancak hemen yanlıştan döndük. Modernleşme uğruna bu kıyafetlerden vazgeçmeyeceğiz. Bu kıyafetler benden kızıma miras kalacak. İstiyoruz ki bu kültür kaybolmasın ve gelenek göreneklere dönülsün, yoksa bu miraslar yok olup gidecek. Bana göre bu kıyafeti giymek demek Kürt olmak demek çünkü Kürt kültürünün en önemli parçası bu kıyafetlerdir” ifadesinde bulundu.

‘BANA KALAN EN GÜZEL MİRAS’

Söz konusu kıyafetleri giydiği zaman kendisini daha özgür hissettiğini söyleyen Dilber Çakar (23), “Ben talihsiz bir nesilim. Çünkü bu kıyafetlerin giyildiği dönemde yaşamak isterdim. Bu kıyafetleri giyince ya da giyen bir kadın gördüğümde çok mutlu oluyorum. Ninemden anneme annemden bana benden de çocuklarıma kalacak en güzel mirastır” dedi.

‘BUNLAR BİZİM TARİHİMİZ’

Kültürün aynı zamanda bir halkın tarihi olduğuna dikkat çeken Çakar, “Biz yıllardır asimile olmamak için direniyoruz. Bunlar bizim tarihimizdir ve tarihsiz bir millet olamaz” diye konuştu.