Yükler: Jineoloji eksenli gazetecilikle eril dilden sıyrılıyoruz

ANKARA - Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu üyesi Gazete Şûjin editörü Sibel Yükler, kadını parçalara bölmeyen, üçüncü sayfa ve magazin haberleri gibi nesneleştirmeyen, kadını bir bütün ele alarak odaklanan habercilik yaptıklarını belirtti. Yükler, jineoloji ve feminist eksenli gazetecilikle eril dilden sıyrılmaya çalıştıklarını vurguladı.

Kadını ve doğayı her alanda sömürmeye, yok etmeye çalışan ataerkil sistem, hakimiyeti altına almaya çalıştığı kadını medya alanında da nesneleştirmeye devam ediyor. Bu nedenle yaygın medyada kadınlara genel olarak üçüncü sayfa veya magazin haberlerinde yer veriliyor. Kadınlar medyada eril bir dil ve erkek bakış açısıyla görülüyor.

Gazete Şûjin editörü ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu üyesi Sibel Yükler, medya organlarında hakim olan eril dili, kadın haberciliğini ve jineoloji eksenli bakış açısını değerlendirdi.

‘ATAERKİL SİSTEM ÖLDÜRMEKTEN BESLENEN BİR SİSTEM’

Dilde ve özde yok etme, görmezden gelme ve sömürme üzerine kurulu bir ataerkil sistem yapısı olduğuna dikkat çeken Yükler, medyayı da bu yapıdan ve toplumdaki yaygın söylemden bağımsız düşünmemek gerektiğinin altını çizdi. Yükler, “Ataerkil sistem sömürmekten, talan etmekten ve öldürmekten beslenen bir sistem. Öldürmenin ve avcılık kültürünün hâkim olduğu bu toplumsal yapı, doğal bir sonuç olarak medyadaki dile de yansımış durumda. Böyle olduğu için de ana akım medyada karşımıza çıkan ve adeta gözümüze sokulan şey kadın cinayetleri haberinde kullanılan dil üzerine oluyor. Bununla sınırlı değil elbette” diye konuştu.

‘KADINI GÖRMEZDEN GELMEK DE ERİL BAKIŞ AÇISI’

Medyaya hâkim olan eril dilin, yalnızca kadın cinayetlerinde ya da cinsel istismar haberlerin de kullanılan sıfatlarla sınırlı olmadığını vurgulayan Yükler, haberlerde kadını görmezlikten gelmenin, kadın kimliği yerine "makul görülen" özelliklerle yer vermenin veya temsiliyet oluşturmanın da eril bakış açısının ürünü olduğunu dile getirdi.

Yükler, şöyle dedi: “Medyadaki eril dilin neden oluştuğu, nasıl oluştuğu ve neden bu kadar yaygın olduğu ile ilgili temeldeki sorunlar ataerkil sistemin varlığından kaynaklanıyor. Ve bu erkek egemen dünya medya diline yansıyor. Kadın cinayetinden başka bir şey de konuşmak lazım. Ama medyanın kadını gördüğü yer üçüncü sayfa haberi ve magazin sayfası haberi oluyor. Toplumda kadına dair nasıl bir bakış açısı varsa, yaygın medyada da o haberleri görüyoruz. Nedeni de ataerkil sistemin medya alanında da hakim olması.”

Yükler, medyada hayvan katliamlarının çok normal görülmesinin ya da doğaya zarar verecek herhangi bir olayın görmezden gelinmesinin de ayı eril hakimiyetin ve dilin ürünü olduğuna işaret etti.

‘KARAR MERCİİNİN ERKEK OLMASI BİR SORUN’

Medyanın üretim merciinden karar merciine kadar yoğunlukla erkeklerin hâkim olduğu çalışma alanının olduğunu söyleyen Yükler, “Genellikle kadınların çalıştıkları yer de üretim merkezi oluyor. Yani muhabirler, editör kısmında çalışıyor. Yazı işleri müdürü, haber müdürü, genel yayın yönetmeni gibi alanlarda kadınların sayısının oldukça az olduğunu görüyoruz. Düşünün alandan haber yapmak isteyen muhabirsiniz. Kadınlarla ilgili bir haber yapmak istiyorsunuz ama bu habere karar verecek olan kişi erkek oluyor. Erkek müdürünüzün, erkek editörünüzün inisiyatifine kalmış bir şey. Beğenirse o haber yapılır, beğenmezse yapılmaz. Ya da görmek istediği şeklinde yapılır” dedi.

‘ŞİDDETİN AYRINTISI VE GÖRSELİ KULLANILIYOR’

Muhalif medya alanlarında da eril dilin yansımalarını gördüklerine dikkat çeken Yükler, şöyle devam etti: “Ana akım medya kadın cinayetine, cinsel istismar haberlerine nasıl yaklaşıyorsa alternatif medya dediğimiz yayın organlarında da aynı dili ya da benzer yaklaşımı görüyoruz. Şiddet zaten dille ve görsellikle üretiliyor. Bıçakla öldürülmüşse bıçaklı fotoğrafını, hemen ardından da kadının nasıl öldürüldüğünü, kadının nasıl tecavüze uğratıldığının anlatıldığını görüyoruz.”

Medyada genellik "tek taraflı" haber metinleri yazıldığını söyleyen Yükler, “Bu tek taraflı haberlerde failin iddialarını, failin gerekçelerini okuyoruz. Şiddetin anlatısını yapmak, mahremiyet ilkesini ihlal etmek demek. Toplumsal sistemde şiddetin anlatılması topluma zevk veren ve şehvet getiren bir unsur olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

JİNEOLOJİ EKSENLİ BİR HABERCİLİK

Yükler, tam da bu erkek egemen medyaya karşı yapılan kadın haberciliğinin büyük bir mücadele alanı olduğunu ifade etti. Kadın haberciliğinin kadının söylemini üretmek olduğunu kaydeden Yükler, jineolojinin nasıl yansıtıldığını aktardı. Yükler, “Kadınlar binlerce yıl önce edindikleri birikimleriyle yollarına devam ediyordu. Kadının şifacılığı, şifalı bitkiler kendi tıbbi yöntemlerini bulması bu birikimlerdendi. Bir müddet sonra kadının birikimi erkek kültür tarafından büyük bir tehlike olarak görüldü. Cadı avları bunlardan biridir. Daha sonra erkek kültürü bu kadınların birikimini almaya çalıştı. Jineoloji ise kadını parçalara bölmeden ve ayırmadan ele alan bir kadın bilimi. Biz de jineoloji ve feminist eksenli habercilik yapıyoruz” diye belirtti.

‘ZİHNİYETİ İFŞA ETMEK KADIN HABERCİLİĞİDİR’

Kadını parçalara bölmeyen, üçüncü sayfa haberi, magazin haberi gibi nesneleştirmeyen; kadını bir bütünen ele alarak odaklanan haberler yaptıklarını vurgulayan Yükler, “Kadın gazeteciliği eril dilden sıyrılmaya çalıştığımız bir habercilik. Kadın cinayetlerinde sadece cinayetin ayrıntısını anlatmamak değil; faili ifşa etmek, fail üzerinden haberi kurgulamak, faili ve faili tetikleyen zihniyeti ifşa etmek kadın haberciliğidir. Ama yaygın medyanın yaptığı sadece başarılı olmuş, güçlü olmuş ya da annelik gibi ‘kutsal’ görevleri olmuş kadınları ön plana almak. Oysa boncuk satan kadınla siyasetçi kadın arasında hiçbir fark görmemek de kadın haberciliğin temel noktalarından bir tanesi” diye altını çizdi.

‘ERKEK KÜLTÜRÜN HAKİM OLDUĞU DÜZENE BAŞKALDIRIDIR’

Kadın haberciliğinde astlık-üstlük, makam ve rütbe gibi önem sırasının olmadığını ifade eden Yükler, kadını hayatın her alanında görünür kılmak gerektiğini belirtti. Kadın haberciliğinin, görmezden gelinen her nokta kadını bulmaya çalıştığına vurgu yapan Yükler, “Toplumsal bir olay vardır ve sen kadını bulmaya çalışırsın. Seçim gelir ve hep büyük, kravatlı erkeklere mikrofon uzatıldığını görürüz. Sen sokaktaki kadına, yem satan kadına, akademideki kadına, öğrenci kadına mikrofon tutarsın. Erkek kültürün hâkim olduğu düzene bir başkaldırıdır. Kadının kadın kimliği ile gösterilmesidir” dedi.

Yükler, şöyle dedi: “Siyasetçi kadınlar ana akım medya da gösterilirken ‘4 çocuk annesi olmasına rağmen ne kadar başarılı’ olduğundan bahsedilir. Medyada kadın 4 çocuk annesidir sonra kimliği gelir. Ataerkil sistemin kadına yüklediği ‘makul kadın’ çizgisini, ‘kutsal anne’ çizgisini yerle bir etmen gerekir. O kadındır, bir kimliği vardır. Sonraki kimlikler onun bir parçasıdır. Kadın gazeteciliğinin sistemin kendi içerisine hapsettiği kadını alıp çıkarmak ve görünür kılmak ilgili bir derdi var.”