Öcalan kampanyasında ikinci aşama

DİYARBAKIR - Başkanlık sistemi ile birlikte tek renkli bir otoriter sistemin kurulacağını belirten TJA, "Diktatörlüğe Hayır" kampanyasını başlattıklarını açıklayıp "Önderliğe, Toprağıma ve Özgürlüğüme Sahip Çıkıyorum" kampanyasının ikinci aşamasını "Önderlikle mutlaka kazanacağız" ismi ile devam ettireceklerini duyurdu.

Tevgera Jinên Azad (TJA), yaşanan son gelişmelere ilişkin “Önderlikle mutlaka kazanacağız” sloganı ile hazırladıkları deklarasyonu, DBP Diyarbakır İl binasında bulunan Vedat Aydın Konferans Salonu’nda gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla duyurdu. Salona, “Önderliğime, toprağıma, özgürlüğüme sahip çıkıyorum” yazılı pankart asılırken, toplantıya DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, HDP milletvekilleri, Barış Anneleri Meclisi ve çok sayıda TJA aktivisti katıldı. Saygı duruşuyla başlayan toplantıda, deklarasyon Kürtçe ve Türkçe KJA aktivisti Ayşe Gökkan tarafından okundu. Toplantıda açıklanan deklarasyon şu şekilde:

“Karanlık asla daim değildir. Karanlığın kör edici gerçekliği sanıldığının aksine güçsüzdür, çünkü karanlık aydınlığın vakti geldiğinde son bulmaya mahkûmdur. Ama karanlığın aldatıcılığının gücü vardır. Karanlık sistemlerin tüm mücadelesi hakikat yerine yalanı ikame ettirme ve istedikleri biçimde düşünmemizi sağlamak üzerine kuruludur. Bu nedenle karanlığa karşı aydınlığın mücadelesini verenler hakikat savaşçısıdırlar. Aldanmama ve aldatmama ilkesi bu savaşçılığın yegâne kuralıdır ve bu kurala bağlılık ile gerçekliği başarılı kılarlar.

TÜRKİYE KANLI BİR KOMEDİ OYUNUNUN İÇİNE SÜRÜKLENMİŞTİR

Ne yazık ki günümüz Türkiye’sinde faşizm, korkudan çok, aldanan ve aldatan bir politik anlayış ile yükselmektedir. Milliyetçilik bu aldatıcılığın ortak değeri olmaktadır ve faşizmin açık ittifaklarından çok gizli ittifaklarını sağlayarak ömrünü uzatır. Başkanlık sistemi ile otoriter devlet sistemini yeniden restore etmek isteyen faşizm iki büyük yalana dayanmaktadır. Birincisi, Türkiye’nin 2’nci bir İstiklal Savaşı ile karşı karşıya olduğu yalanıdır. İkincisi, merkezileşmiş ve sınırsız yetkiler kazandırılmış bir rejim kurulmadığı takdirde, ülkenin bölüneceği yalandır. Eğer yalanınıza siz daha çok inanıyorsanız durumunuz trajedya değil, komedyadır. Türkiye son derece kanlı ve acımasız bir komedya oyunu içine sürüklenmiş bulunmaktadır. AKP-MHP-Aydınlıkçıların açık faşizm ittifakı ve CHP’nin derin eğiliminin gizli ittifakı ile Kürt halkının özgürlük talep ve kazanımlarına karşı ilan edilen 2’nci sözde İstiklal Savaşı, tekerrür eden trajedya olduğu için tam bir komedyadır. 'Yeni kapı buluşması', OHAL ilanları, Kürdistan belediyelerine atanan kayyımlar, vekillerin tutuklanması ve on binlerce gözaltı ve tutuklanmaların gerçekleştirilmesi ile Kürt halkına karşı bir 'milli cephe' oluşturan bu partilerin ahlaki ve politik çöküşlerinin göstergesidir. Türklüğün istiklali yok edilmiş Kürtlükle sağlayacağını düşünecek kadar zalim ve cahil bir kıyım siyasetidir bu.

AKILDIŞI BİR POLİTİK YAPI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ

1. Dünya Savaşı’nın konjonktürü ve paradigması ile Kürt halkının bölgesel gelişmeler ve mücadelelerinin politik statü ile sonuçlanmasını engellemeye çalışan bir akıldışı politik yapı ile karşı karşıya bulunmaktayız. İmhacı ve inkârcı ulus devleti 21. yy dünyasına kabul ettireceğini düşünen bir köhnemişlikle yüz yüzeyiz. Ortada ne bir İstiklal Savaşı ne de bölünme durumu vardır. Halkların, kültürlerin, kadınların, emekçilerin, aydınların, sanatçıların, inançların demokratik ulusunu kendisi için tehdit gören iktidar tekellerinin, bölgesel yayılma hayallerini ifade eden yeni Osmanlıcılık ile tahakkümü sağlama amacı vardır. Günümüz ittihatçıları Kürt halkının soykırımı ile varlıklarını sürdürmek istemektedirler. ‘6 ayda Kürt sorununu çözeriz’ iradesini ortaya koyan Sayın Abdullah Öcalan ile yürütülen müzakere masasının hükümet tarafından devrilmesinin amacı budur.

DEMOKRATİK TÜRKİYE’YE KARŞI BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

Bu süreç, Kürt Halk Önderliği Sayın Abdullah Öcalan’a dönük İmralı tecrit sisteminin devreye sokulması, Kürt kentlerinin yıkılması ve katliamlar ile başlatılmıştır. Sayın Abdullah Öcalan’ın mimarı olduğu Demokratik Çözüm Müzakere sürecinin ortaya koyduğu umutlu, başarılı, ahlaki, kardeşlik dolu demokratik Türkiye tablosuna ve yaşa-yaşat felsefesinin halklar nezdinde yarattığı ikna ediciliğe karşı bir savaş verilmektedir. Demokratik çözüme karşı verilen savaşın enkazı siyasi, ekonomik, sosyal krizler, kan ve gözyaşı, öl ve öldür kültürünün yozlaşmaları ve en önemlisi de toplumun büyük bir umutsuzluğa sürüklenmesidir. Bu durumu ikinci sözde İstiklal Savaşı ile örterek hakikat çarpıtılmaktadır. Aksine Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın yürüttüğü müzakere süreci Türkiye’nin bölünmemesinin tek çözümünün demokratik cumhuriyet ve barışın en büyük istiklal mücadelesi olduğunu kanıtlamıştır. Anaların ağlamadığı, gençlerin umutlu olduğu, kadınların cesurca yaşadığı ve halkların gönül bağı kurduğu bu süreç AKP hükümeti tarafından katledilmiştir. Tükenen iktidar ömürlerini dayandırdıkları ‘bölüneceğiz’ yalanı ile uzatmaya çalışmaktadırlar. Bir yandan varlığını tek bir kişinin kanı dökülmesin diye büyük ahlaki çözüme yani barışa adamış Sayın Abdullah Öcalan, diğer yandan iktidarını diktatörlük ile kurtarmak için tabur tabur gençleri ölüme adayan bir hükümet gerçeği bulunmaktadır. Bu bir paradoks değildir, aksine mücadele ile aşılacak temel bir çelişkidir.

FAŞİZM ERKEK İKTİDARININ ÇILGINLIK HALİNDE DELİRMESİDİR

Diktatörlük rejimi olan başkanlık sistemi söylenenin tam tersine Türkiye’nin iç bölünmelerinin çoğaltılmasıdır, iç savaşa ve her tür müdahaleye açık bir ülkeye hazırlıktır. Bu şartlarda yaşanacak olan bir kadın kıyımı olacaktır. 15 Temmuz süreci ile başlayan darbeler süreci OHAL ile yönetilmekte ve asıl darbe referandum ile tamamlanmak istenmektedir. Bu süreç içinde kentlerin yıkımı ile yüz binlerce Kürt kadını göçertilmiş, binlerce kadın emekçi işten atılmış, kayyımlar ile kadın seçilmişler ve yüzlerce kadın kurumu kapatılmış, barış için mücadele eden kadın akademisyen ve aydınlar, kadın parlamenterler ve binlerce kadın gözaltında taciz, işkenceye uğramış ve tutuklanmıştır. Kadınların infaz görüntülerini yayınlayarak cinsel saldırı ahlaksızca sergilenmekte, kadın katliamlarında yükseliş yaşanmakta, organizeli biçimde kadınların yaşam tarzına yönelik saldırılar gerçekleştirilmektedir. Faşizm aile ve sosyal yaşamın her alanında saldırgan ataerkil kültürü egemen kılmadan, egemen erkekliği cinsellikte yüceltmeden ve tahrik etmeden savaşın ideolojisi olan milliyetçiliği geliştiremez. Toplumun her alanında militarize edilmiş erkeklik ile işgal, talan ve gasp mümkündür. Bu anlamda faşizm kadın katliamı demektir. Faşizm erkek iktidarının çılgınlık halinde delirmesidir.

ÖCALAN’IN ÇÖZÜM ANLAYIŞINA EN ÇOK KADINLAR İHTİYAÇ DUYMAKTADIR

Paradigmasını kadın özgürlük ilkesine dayandırmış, özgür eş yaşam felsefesi ile toplumsal sistemi kadın özgürlüğü ile yapılandırmış ve demokratik çözüm sürecinde kadın iradesini temel muhatap güçlerinden biri olarak temsiliyet şartına bağlamış Sayın Abdullah Öcalan’a ve geliştirdiği çözüm anlayışına en çok biz kadınlar ihtiyaç duymaktayız. Bu biz kadınlar için bir mücadele ve özgürlük savunması demektir. Nasıl yaşamak ve nasıl var olmak istediğimizle ilgili aldığımız yanıtlar olmaktadır. Nasıl bir dünyayı seçtiğimize ilişkin aldığımız kararları ifade etmektedir. Demokratik ulus birliğine dayanan demokratik cumhuriyet de yaşamak istiyoruz. Bunun gerçekleşmesinin tek yolu ise Kürt halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt halkının temel haklarının tanınması olmaktadır. Bu anlamda tüm kadınları bu onurlu mücadeleye davet ediyoruz.

BAŞKANLIK İLE DİKTATÖRLÜK SİSTEMİ KURULMAKTADIR

Türkiye kamuoyuna çağrımızdır; şuan AKP iktidarının gündeme getirdiği başkanlık sisteminin tek gerekçesi Kürt halkına karşı yeni bir savaş konsepti olmaktadır. Kürt halkına karşı yürütülen haksız ve kirli savaşın kaynaklık ettiği suçlar, yolsuzluk ve hırsızlığı yargılamanın önünü kapatmak için diktatörlük rejimi kurulmaktadır. Kürt halkının mücadelesinin doğası gereği bölgesel ve ülke sınırlarında geliştirdiği demokratikleştirme özelliğini engellemek için tüm değerler yok edilmektedir. 1930’lu yıllarda Kürtlerin özgürlük talepleri nasıl ki Tek Şef ve Tek Parti rejimi ile imha edilip inkâr sürecine alındıysa, şimdide AKP faşizminin Tek Adam ve Tek Partisi ile halklara soykırım rejimi uygulayacak otoriter devlet restorasyonuna gidilmektedir. Bu bir yüzyıl kaybına neden olurken, savaşın sonsuz bir kader gibi gelecek nesillere aktarımından başka bir sonuç vermeyecektir.

Bu nedenle, diktatörlük rejimini engellemenin ve demokratik cumhuriyet değerlerinde yaşamın güvenceye alınmasının temel yolu Kürt sorununu doğru temellerde çözüme kavuşmasıdır. Diktatörlük anayasasına karşı demokratik cumhuriyet anayasası tüm sorunların temel çözümüdür ve Kürt halkının kurucu üyeliğine dayalı bir anlayış dışında başka bir kurtuluş yolu bulunmamaktadır. Yeni bir yaşamın, yeni bir insanlığın ve yeni bir barışın inşası için Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne, fikirlerine ve ahlakına duyulan ihtiyacı gündeme almak gerekmektedir. Ne yazık ki bazı parti ve oluşum, Başkanlık rejimine karşı bir karşı milliyetçilik dili ve bölünme paranoyası ile karşı durmaktadır. Ana sütüne zehir katmak olan bu anlayışın faşizmin başka bir denklemi olduğu açıktır. Halkaların varlığını ve özgürlüğünü görmezden gelen her rejimin bize cehennemden başka bir vaadi olamaz. Kadınlara ve halklara katliama HAYIR cephesi ile bu diktatörlük engellenebilir. Bu temelde, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt sorununa Demokratik Çözüm talebi ile TJA mücadelesini yükseltecektir. Biz kadınlar uğradığımız her tür katliam, esaret, işkence ve saldırıya rağmen hakikatin mutlaka kazanacağına inanıyoruz. Unutulmamalıdır ki özgürlük bir güzellik kuralı olarak çirkinliğe karşı mücadele ile mümkündür. Serhıldanlarda, zindanlarda, dağlarda ve sokaklarda büyüttüğümüz özgürlüğümüzü hiçbir güç bizden alamaz. Bu temelde ‘Önderliğe, Toprağıma ve Özgürlüğüme Sahip Çıkıyorum’ kampanyamızın ikinci aşamasını ‘Önderlikle Mutlaka Kazanacağız’ ismi ile devam ettireceğiz.

Çünkü biz kadınlar, Kürt halkının özgürlük çağının karartılmasının güneşin karartılamayacağı gibi mümkün olmadığını biliyoruz. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet paradigmasının mutlaka kazanacağının farkındayız. Hakikat inatçıdır ve asla imal edilmiş yalanlarla çarpıtılamaz diyor ve haykırıyoruz:

ÖNDERLİKLE MUTLAKA KAZANACAĞIZ

Kadın uygarlığı, tarihe ‘özgürlük mutlaka kazanır’ ilkesini kazandırmış bir duruştur ve çok içten biliyoruz ki efendiler, zalimler, diktatörler mutlaka kaybedecektir. Biz TJA’lı kadınlar ‘Diktatörlüğe Hayır’ kampanyasını başlatıyor ve ‘Özgürlük mutlaka kazanacak’ diyoruz. Bunun için tek renge karşı çok renkliliğin dilini, tek sese karşı çok sesliliği, tek düşünceye karşı çoklu fikirleri, tek tipliliğe karşı farklılığın birliğini haykıracağız. Çünkü yaşam mutlaka kendi gerçekliğini başarıyla gerçekleştirir diyor ve haykırıyoruz: Sevgili kadınlar, bu çağ bizim, bu özgürlük bizim, onurlu yaşam bizim, adalet biz, biz direnişiz. Hepinizin bu onurlu mücadelesini bir daha kutluyor ve mücadelenizde başarılar diliyoruz.”

Deklarasyon dinleyiciler tarafından sık sık çekilen zılgıtlar, atılan sloganlar ve alkışlar ile karşılandı.