İSTANBUL - Ressam Varol Öztorun ilk kişisel sergisi olan ve Cumartesi Anneleri'ni konu alan “Dokun(mak)” adlı ilk sergisini açtı. Öztorun, sergisini "Bu bakışları hissedebilen kişinin kendisi de Cumartesi Anneleri ile kaybedileni aramaya çıkmışsa, sanat amacına ulaştı demektir" şeklinde özetliyor.
Çalışmalarını “Toplum için sanat, insanlık için bilim, özgürlük için politika” ilkesi üzerine kuran Ressam Varol Öztorun, ilk kişisel sergisi olan “Dokun(mak)” adlı sergisini geçtiğimiz gün Beyoğlu Hazzopulo'da bulunan Kelepir Cafe'de sanat severlerle buluşturdu. Serginin ana konusu ise, gözaltında kaybedilen yakınlarını bulmak için yıllardır mücadele veren Cumartesi Anneleri. Öztorun, çizdiği resimlerde hayatın bütün renklerini barındıran ebru sanatını çizgilerle buluşturarak aşk ve özgürlük temalarını ele alıyor.
"Cumartesi Anneleri’nin gözleri, bakışları, kaybettiği çocukları, eşleri… Bunun için ne yapabilirim?" düşüncesi ile yola çıktığını belirten Öztorun'un tablolarında kaybedilenlerin yüzünün görünmemesi ise dikkat çekiyor. Öztorun, bunu ise şu sözlerle anlatıyor: "Kaybedilmeleri, resimde ifade etmeye çalıştım. Beyaz mozaikleme ise, kaybedilen yüzlerce kişiyi kurgulayarak yaptığım bir teknik. Oradan yola çıkarak bu sefer yüzleri oluşturarak yüzlerin bize anlattığı, ‘Kaybedilen insanları biz arıyoruz, sizlerin de aramasını istiyoruz’ mantığıyla yaklaştım. Her bakışa baktığınızda sizi sorgular nitelikte. Bu bakışları hissedebilen kişinin kendisi de Cumartesi Anneleri ile kaybedileni aramaya çıkmışsa, sanat amacına ulaştı demektir."
'EBRU SANATINI MODERN ÇİZGİLERLE BULUŞTURUYOR'
Eserlerinde geleneksel sanatın bir biçimi olan ebru sanatını modern tekniklerle yoğurarak renklerin inşasını ortaya koymaya çalıştığını dile getiren Öztorun, ebru sanatının renklerle buluştuğunda renklerin dans ettiğini belirtiyor. Öztorun geleneksel ebru sanatını modern çizgiler ile buluşturmasını ise, “Kumaş üzerine ebru basımı yaptıktan sonra kumaş üzerine akrilik boya ile figürler oluşturuyorum. Bunun çıkış noktası şu; geleneksel ebru tarzını beğenmiyorum ama renklerin ebru sanatında dans ettiği hissiyatına inanıyorum" şeklinde dile getiriyor.
'AŞK VE ÖZGÜRLÜĞÜ YANSITMAYA ÇALIŞTIM'
Tablonun temasının aşk ve özgürlük olduğunu söyleyen Öztorun, aşk ve özgürlüğü ise şöyle tanımlıyor: “Aşk dediğimiz şey; bir kişiye duyulan aşk değildir sadece. Yaşamın her alanında aşk vardır. Özgürlük de böyledir. Özgürlüğü istemek de aşktır. Çizgiler, renkler bunların bir araya gelmesi de özgürlüktür. Renklerin çizgileriyle, özgürlüğü buluşturup, aşk ve özgürlüğü yansıtmaya çalıştım. Ve insanların bu tablolarda kendilerine ait özgürlük ve aşk bulabileceklerine inanıyorum."
'RESMİN HALKLA BULUŞMASINI İSTEDİM'
Resim sanatının burjuvazinin sanatı gibi göründüğüne dikkat çeken Öztorun, “Resim sanatına baktığımız da geçmişten beri zengin insanlar her zaman için resimle uğraşmıştır. Paris’e gidip eğitim almışlardır. Ekonomik anlamda alt kesimlerin olduğu alanlarda galeriler yok. Ya da resim sanatı yok” sözleriyle kendisinin bu algıyı kırmak için sergisini Kelepir Cafe'de açtığını söylüyor. Kelepir Cafe'de burjuvazinin elinde olan plastik sanatların ve resmin halka inmesini, halkla buluşmasını isteyen Öztorun, şunları aktarıyor. "O yüzden eski bir galeri olan Hazzo Pulo Pasajı'nda Kelepir Cafe’de açmayı daha uygun buldum. Galerilere gittiğiniz de önce giyiminize bakarlar. Giyiminiz çok uygun değilse galeriye almazlar. Burada halkımız gelip istediği gibi giyinebilir ve resimlere bakabilir."