Ahmet Kaya’sız 16 yıl

İSTANBUL - Özgün ve protest müziğin usta ismi Ahmet Kaya’nın aramızdan ayrılışının ardından 16 yıl geçse de hala milyonlar onun şarkılarını dinliyor. Eşi Gülten Kaya, “Bize tanıklık ettiği hayatı anlatan muhteşem şarkılar ve kimliğine sahip çıkarak da koca bir onur bıraktı” sözleriyle Ahmet Kaya’yı tanımlıyor.

Türkiye’de, tarihe damgasını vuran birçok devrimci ve demokrat aydın, düşüncelerinden dolayı yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kaldı. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın diğer ülkelerinde sürgün bir yaşama mecbur bırakılan aydınlar, son nefeslerine kadar, “memleket hasretini” dile getirdi. Kimi yazdığı şiirde, kimi yazdığı yazıda kimi söylediği şarkıda doğup büyüdüğü toprakları andı. İşte Ahmet Kaya da bunlardan biriydi… Sürgün edildiği Paris’te “Ya beni sararsa memleket hasreti” sözleriyle her geçen gün artan hasretini anlatıyordu… Ahmet Kaya’nın linç edilmesiyle birlikte sürgün olarak yaşamına devam ettiği Fransa’da hayata gözlerini yummasının ardından tam 16 yıl geçti.

‘KÜRTÇE ŞARKI SÖYLEYECEĞİM’ DEDİĞİ İÇİN LİNÇ EDİLDİ

Şarkılarında ağırlıklı olarak toplumsal meseleleri işleyen Ahmet Kaya, 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel Kongre Salonu’nda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı. Taşıdığı Kürt kimliğini, "Diyarbakırlıymış kod adı Bahtiyar" dizeleriyle milyonlara açık açık ilan eden Ahmet Kaya'nın linç edilmesinin asıl nedeni ise, "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını biliyorum” sözleri idi. Bu sözler üzerine davetlilerin bir kısmı Ahmet Kaya’ya hakaret etmeye, çatal ve bıçak fırlatmaya hatta bununla yetinmeyip “vatan haini” diyerek linç etti.

ÇOK SEVDİĞİ TOPRAKLARINI TERK ETTİ

Yaşanan olayın ardından Mart 1999’da Ordu Valiliği Ahmet Kaya’nın kasetlerinin satılmasını ve bulundurmasını yasakladı. Kaya, ana akım medyada da hedef haline geldi. Ertuğrul Özkök, Hürriyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde Ahmet Kaya'ya hakaret içeren "Vay şerefsiz" manşetini atmıştı. Hakkında birçok dava açılan Ahmet Kaya, 16 Haziran 1999'da çok sevdiği topraklarından ayrılmak zorunda kaldı.

DOSTLARINA SİTEM DOLU MESAJLA AYRILDI

Ahmet Kaya sürgünde yaşadığı özlemi ve sitemi, “Siz yanmayın-Sürgün” adlı şarkısında şu sözlerle ifade ediyor: “Burada, bu şarkımı söylerken, benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde, bir merhabasını istediğim, fakat o merhabayı benden esirgeyen ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım, bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma ince bir sitemdir. Umarım, beni anlarlar.”

‘HOŞÇAKALIN GÖZÜM’

Memleket hasreti ağır geldi Ahmet Kaya’ya, 16 Kasım 2000'de, “Hoşçakalın Gözüm” isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü'nde yapıldı. 17 Kasım 2000'de 30.000'in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris'in Père Lachaise Mezarlığı 71. bölüme defnedildi.

MİLYONLAR HALA ONU DİNLİYOR

“Öldüğümde değil yaşarken anlayın beni” diyen Ahmet Kaya, hakkında yaşamını yitirilişine kadar bir linç kampanyası yürütülürken, yaşamını yitirdikten sonra ise kendisine yüzlerce ödül verildi. Kaya’nın ölümünün ardından 16 yıl geçse de milyonlarca kişi hala onun şarkılarını dinliyor ve onun müziğinden etkileniyor.

‘KOCA BİR ONUR BIRAKTI’

Ahmet Kaya’nın en çok yanında durduğu eşi Gülten Kaya onu, “Bize tanıklık ettiği hayatı anlatan muhteşem şarkılar ve kimliğine sahip çıkarak da koca bir onur bıraktı” sözleriyle tanımlıyor. Bir sanatçının yokluğundan söz etmenin mümkün olmadığını dile getiren Gülten Kaya, eşi Ahmet Kaya’ya özlemini ise şu sözlerle dile getiriyor: “Hayata ve çağına tanıklık etmiş ve öyle üretmiş bir sanatçı, tüm varlığı ile hayatın içindedir aslında. Fiziki yokluk başka bir şey tabi."

‘SÜREÇ SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL’

“Her bakımdan zorlu geçen 16 yılın sonunda, Ahmet Kaya'nın uğruna sürgünlere gittiği dili ve kimliği konusunda başucunda oturup ona iyi haberler vermek isterdim ama maalesef bunu yapamayacağım” diyen Gülten Kaya, içinde bulunulan süreçle ilgili ise şunları belirtti: “Türkiye ve Ortadoğu'da olan bitenler, halkların çektiği acılar, demokratik haklar ve özgürlükler açısından bakıldığında içinden geçtiğimiz zaman dilimi ve birçok bakımdan iç açıcı gelişmeler olmasa da, bu aynı zamanda sürdürülebilir bir süreç de değil. Tarihsel diyalektik bakımından da, ezilen ve yok sayılan halkların ve kültürlerin haklılığı bakımından da hayat hep ileriye doğru gidecek ve değişim kaçınılmaz olacaktır. Ahmet bunu en iyi bilen ve bu konuda öngörüye de sahip bir insandı. 16 yıl önceki cümlelerine baktığımızda da bunu görebiliriz.

‘BAŞIMIN TACI OLACAK’

Gülen Kaya, son olarak şunları dile getirdi: “Sadece yaratıcı insanlar, sanatçılar bu hayatın konuğu değildir. Onun için, zamanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, onların bıraktıkları izler kalıcı ve değerli oluyor. O onur da benim başımın tacı olacak hep.”