Subaşı halkı 'Göç Müzesi' ile kültürlerini yaşatıyor

YALOVA - 1935’te Romanya'dan Türkiye'ye göç ederek Subaşı beldesine yerleşen halk, kültürünü yaşatmak için "Göç Müzesi" kurdu. Müze'de göç döneminden günümüze kadarki belde halkının kültürü yer alıyor.

1930’ların başından itibaren Balkanlardaki ekonomik ve sosyal bunalımlar Bulgaristan ve Romanya’daki Türkiyelilerin Türkiye’ye dönmelerini beraberinde getirdi. Bu nedenle hükümet, 1934 yılı sonu ve 1935 yılı başı itibariyle Bulgaristan ve Romanya’dan hükümetin denetim ve kontrolü altında kitlesel göçler başlattı. Türkiye'ye göç eden yurttaşlar, Yalova'nın Subaşı beldesine yerleştirildi. 1938 yılında Subaşı beldesine yerleşen halk, yıllar geçmesine rağmen kültürlerini yaşatmaya devam ederken, diğer yandan da kendi çabaları ile kolektif bir şekilde beldeye “Göç Müzesi” kurdu. 2012 yılında Zeki Gürsu'nun öncülüğünde kurulan müzede, göç ettikleri döneme ait malzemeler bulunuyor. Müzeye konulan malzemelerin hikayeleri, kullanım biçimi ile gelen ziyaretçilerini bekliyor.

'MÜZEDEKİ HER MALZEME GÖÇ DÖNEMİNE AİT'

Müzenin kuruluş amacını ve öyküsünü anlatan Subaşı Sözlü Tarih Çalışma Grup Başkanı ve Müze kurucusu Zeki Gürsu, müzenin beldede yaşayan son demir ustası Mahmut Fidan'ın önerisi üzerine kurulduğunu belirterek, “Köyümüzün son demirci ustası Mahmut Fidan'ın oğlu Erdemir Fidan'ın adına onarım yaptığı ilk okulun bir bölümünü bize bağışladı. 1935 göçüyle Türkiye'ye gelen Mahmut Fidan, oğlunun adının bu topraklarda yaşaması için yıkılmak üzere olan köy okulunu tadilat etmiş ve bir alanını da bize vererek, hizmet alanı açmıştır” dedi. Müzenin imece usulü kurulduğunu vurgulayan Gürsu, Galatasaray Üniversitesi’nin ve Türk Tarih Kurumu'nun da destekleri ile bugünkü haline kavuştuğunu belirti. Müzede sergilenen malzemelerin göç dönemine ait malzemeler olduğunu vurgulayan Gürsu, “Burada kullanılan bütün malzemeler göç ile birlikte gelen halkın kendi eşyaları. Her malzeme göç hikayesini anlatıyor. Sergilediğimiz malzemeler ile birlikte Subaşı köyünün gelenekleri, görenekleri, kültürü ve yaşam şeklini anlatmaya çalıştık. Göçün yıl dönümü olan 9 Kasım ile Romanya'dan başlayarak bu topraklara kadar gelen halkın köyü kurduğu günde, biz de müzenin açılışını yaptık” diye konuştu.

'MÜZE GÖNÜLLÜLÜK ESASINDA KURULDU'

Müze kurulmadan önce Subaşı Sözlü Tarih Grubu'nu kurduklarını aktaran Gürsu, “İlk olarak yaşlılarımızdan geleneklerimiz ve kültürümüzle ilgili bilgi toplamaya başladık. Neler giyilirdi? Neler pişirilirdi? Hangi oyunlar oynanırdı? Bunun üzerinde geniş çalışma yürüttük. Daha sonra başta Demirci Mahmut usta olmak üzere köyde yaşayanların da gönüllülük esasına dayanan desteği ile Göç Müzesi projesini başlattık. Herkes elinde yadigar kalan eşyalarını bizimle paylaştı. Müzeye bağışta bulundu” diye belirti. Müzede Osmanlı dönemine ait not defterlerinin de bulunduğunu kaydeden Gürsu, notlarda yazılanları aktarmak için dil kursuna gittiğini de belirterek, “Müze’de göç ile gelen halkın tuttuğu günlükler var. Romanya'dan göç eden halkın neden göç ettiği, göç yollarında yaşadığı olaylar, gazete küpürleri, göç belgeleri, iki devlet arasında yapılan resmi yazışmalar ve sözleşmeler yer almakta. En ciddi çalışmamız da sözlü olarak kalan gelenekleri toplamak oldu. Elimizde o döneme ait 20 not defteri var” dedi.

GELENEKLERİNİ CANLI TUTMAYA ÇALIŞIYORLAR

Gürsu, ilk zamanlar topladıkları malzemeleri onarmak ve bakımını yapmakla uğraştıklarını ifade ederek, "İki bakır sitilimizi Ankara'ya gönderdik ki iyi onarılsın. Kıyafetleri doğal bir şekilde ilaçlayarak korumaya aldık. Galatasaray Üniversitesi, bize ilk destek verenler arasında yer aldı. Bize malzemelerin korunmasından, sıralanmasına ve yerleşimine kadar yardımcı oldular. Envanter sistemi kurularak tarihçeleri oluşturuldu. Müze'de 1930 yılından itibaren tarih başlıyor. Romanya'dan göç ettiğimiz mahallenin yaşam biçimini araştırdık ve bu güne gelene kadar bir sürece yer verdik" diye belirti.

Müzenin açıldığı tarihten itibaren her yıl farklı bir konseptle tarihi dokuyu özellikle gençlerle buluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Gürsu, "Çeyiz sandıkları beldemizde yaşayan kadınların kendi çeyiz sandıkları ile bugüne kadar sandıkta sakladıkları malzemeleri ile sergiliyoruz. Bizim temamız göç; ama biliyoruz ki her kadın bir şekilde göç yaşar. Kadın göçten en çok etkilenendir. Sandıklar ile birlikte sandıkların sahiplerinin hikayelerini de anlattık" dedi. Yıllardır yaşadıkları gelenekleri unutmamak için büyük çaba sarf ettiklerini kaydeden Gürsu, düzenledikleri etkinliklerle geleneklerini canlı tutmaya çalıştıklarını söyledi.

Elif Çetiner - dihaber