Mem û Zîn’in tercümesi ‘Reyâhin-i Aşk’ Fâik’in mi Nazmî’nin mi?

HABER MERKEZİ - Xanî’nin “Mem û Zîn”i birçok dile çevrildi. Tespit edilenler içerisinde en eski tercümesinin Türkçe “Reyâhin-i Aşk” olduğu biliniyor. Bugüne kadar edebi çalışmaların çoğunda tercümenin Ahmed Fâik’e ait olduğu belirtiliyordu. Ancak Mustafa Öztürk’ün inceleme-tenkitli metin çalışmasına göre bu tercüme Aşık-ı Sipkî’ye ait.

Ortaya konduğu dönemden bugüne dek büyük bir ilgi ile karşılanan ve bir aşk anlatısı olan Memê Alan destanından esinlenerek kaleme alınan Ehmedê Xanî’nin “Mem û Zîn” (1694) mesnevisi, aynı zamanda Xanî’nin sosyal, siyasal, felsefi, tasavvufi ve kültürel düşüncesinin bir muhassalasıdır. Xanî’nin, dönemin edebi anlayışının tam tersine beylere, padişahlara ve hüküm sahibi olanlara değil de, Kürt halkına armağan ettiği ve Kürt Edebiyatı adına Klasik İslam Edebiyatı literatürüne büyük katkılar sunan bu tahkiyeli eseri, bugüne dek Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, Rusça, Fransızca ve Felemenkçe gibi yirmiden fazla dile çevrildi. Kürt dili ve edebiyatı üzerine yapılan çalışmaların birçoğunda ilgi odağı olan “Mem û Zîn” mesnevisinin en eski tercümesinin Türkçe “Reyâhin-i Aşk” (1856) olduğu ve bu tercümenin Ahmed Fâik adlı kişiye ait olduğu biliniyordu.

Ancak Eski Türk Edebiyatı alanında yüksek lisans, doktora yapan ve şuan Mardin Artuklu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Mustafa Öztürk’ün Lis Yayınları’ndan çıkan “Reyâhin-i Aşk” İnceleme-Tenkitli Metin çalışmasında, bu tercümenin Nazmî mahlasıyla şiirler yazan Aşık-ı Sipkî (Aşık Osman Efendi) tarafından tercüme edildiği belirtiliyor. Öztürk’ün inceleme-tenkitli metin çalışması, Kitabhâne-yi-Şûra-yı Meclis-i Millî (İran-Tahran) ve Rusya St. Petersburg Bilimler Akademisi Kürtçe El Yazmaları (Aleksandre Jaba Koleksiyonu) arşivlerinde bulunan iki nüshadan hareketle hazırlanmış.

Öztürk’ün metin çalışması, giriş ve üç bölümden oluşuyor. Giriş kısmında eser sahibi Ehmedê Xanî ve Mem û Zîn’inden esas hatlarıyla bahsediliyor. Çalışmanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde Reyâhin-i Aşk’ın tenkitli metninin kurulmasında İran ve Rusya kütüphanelerinde kayıtlı bulunan ve Tahran-Jaba olarak adlandırılan iki el yazması nüshadan hareketle, bilimsel metotlar çerçevesinden eserin incelemesi yapılıyor. Tercümeye ilişkin bazı konulara açıklık getirilerek mevcut veriler ortaya konuluyor. Üçüncü bölümde de her iki nüshadan tenkitli metin oluşturulurken, çalışmanın sonuç kısmında ise ortaya konulan veri ve bulgular tespit bağlamında ele alınıyor.

ESER VE NÜSHALARA DAİR BAZI HUSUSLAR

Çalışmanın birinci bölümünde, Ehmedê Xanî’nin Mem û Zîn mesnevisinin Türkçe’ye kazandırıldığı Nazmî’nin Reyâhin-i Aşk’ına ait mevcut iki ayrı el yazması nüshadan hareketle, bugüne kadar tercüme esere ilişkin açıklığa kavuşmamış yargılar ve eksik bilgiler bilimsel bir perspektifle değerlendiriliyor. Bu bölümde, eserin ismi, eserin mütercimi, tercüme eserin ne zaman kaleme alındığı, nüshaların nitelikleri, nüshalardaki istinsah (kopyalama) hataları-farkları ve olası istinsah ilişkisi üzerinde duruluyor.

ESERİN ADI VE REYÂHİN-İ AŞK KAVRAMI

İnceleme-tenkitli metin çalışmasında, Xanî’nin Mem û Zîn mesnevisinin gerek orijinal dili olan Kürtçe ve gerek tercüme edildiği diğer dillerde aynı isimle yani “Mem û Zîn” isimlendirmesiyle ifade edildiği belirtilerek şu ifadelere yer veriliyor: “Nazmî’nin Türkçe’ye yaptığı Mem û Zîn tercümesinde ise eser için iki farklı isimlendirme mevcuttur. Bunlardan biri Mem û Zîn isminden küçük bir farklılık gösteren ‘Memî vü Zîn’ ve ‘Reyâhin-i Aşk’ şeklindeki isimlerdir.” Çalışmada “Mem û Zîn” ifadesinin tercüme nüshalarının hiçbir yerinde eserin müstakil başlığı olarak kullanılmadığı, ancak müstensihin (el yazması ile eserin kopyasını hazırlayan kişi) hattından çıkan Tahran nüshasının eserin başlangıç bölümü olan “Dibace-yi Kitab-ı Memî vü Zîn” alt başlığı dışında hiç bir kayıt olmadığı vurgulanıyor. Öte yandan bu alt başlığın Jaba olarak adlandırılan nüshada da bulunmadığı belirtiliyor.

Metin çalışmasında, gösterilen nüshalardan yola çıkılarak “Memî vü Zîn” isminin müstensihler (yazının kopyasını çıkaran) tarafından tercüme eserin başlığı olarak belirtilmediği, bu ismin müstensih dışındaki kişiler tarafından yapılan müdahalelerle nüshaların zahriyesine (kitabın cilt kapağının iç yüzü) eklendiği belirtilerek şu ifadelere yer veriliyor: “Tahran nüshasının zahriyesinde bulunan ‘Nazmî, Memî vü Zîn (i-Türki)’ şeklindeki yazı İran Millî Kütüphanesince yazılmıştır. Aynı şekilde Jaba nüshasında yer alan Fransızca notlarda geçen ‘Mem-ou Zin’ ifadesinin de Aleksandre Jaba tarafından yazılmış olduğu kesin bilgi olarak biliniyor.”

İnceleme-tenkitli metin çalışmasında, Nazmî’nin Mem û Zîn tercümesindeki diğer bir isimlendirme de Türkçe karşılığı Aşkın Reyhânları veya Aşkın Çiçekleri olan “Reyâhin-i Aşk”tır. Çalışmada eserin Jaba nüshasında, eser muhtevasının başlatıldığı varakta yer alan başlıkta “Reyâhin-i Aşk, Aşık-ı Sipki” şeklinde eserin hem ismi hem de mütercimin adı verildiği belirtilerek, ayrıca Aleksandre Jaba’nın Kürtçe el yazmaları koleksiyonu için hazırladığı katalogda eserin isminin Reyâhin-i Aşk” olarak belirttiği bilgisi veriliyor. Öte yandan çalışmada, Jaba koleksiyonunda Reyâhin-i Aşk başlığını taşıyan iki ayrı Mem û Zîn el yazması tercümesinin bulunduğu bilgisi de yer alıyor. Osmanlı Türkçesi ile yazılmış iki ayrı Mem û Zîn el yazması tercümenin; biri inceleme-tenkitli metin çalışmasına konu olan “Reyâhin-i Aşk, Aşık-ı Sipkî”, diğeri de “Reyâhin-i Aşk, Akif-i Vanî” ismini taşıyor. Çalışmada Jaba’nın kataloglarında “Reyâhin-i Aşk, Akif-i Vanî” el yazması hakkındaki yazdığı Fransızca notlara da şu sözlerle yer veriliyor: “Akif-i Van’in Aşkın Çiçekleri. Mem u Zin’in Türkçe manzum tercümesi sadece yirmi bir bölümü kapsar. Maalesef ölüm Akif Efendi adıyla bilinen Akif-i Vanî’nin çalışmaya devam etmesine izin vermedi…”

ESERİN MÜTERCİMİ VE NE ZAMAN KALEME ALINDIĞI

Çalışmada, Nazmî’nin Reyâhin-i Aşk adlı Mem û Zîn tercümesinin bugüne dek birçok çalışmada Ahmed Fâik’in bir tercüme eseri olarak ifade edildiği belirtilerek, şu ifadelere yer veriliyor: “Öyle ki, bu kabul birçok çalışmada, üzerinde hiçbir araştırma yapılmadan tekrar edilegelmiştir… Oysa bu tercümenin Ahmed Fâik’e ait olduğunu ispatlayan herhangi bir bilimsel veri ortaya konulmamıştır. Ahmed Fâik isminin yanlışlıkla bu tercümeye anılmasının sebebi, bu kişiye ait te’lif bir Mem û Zîn eserinin bulunuyor olmasından kaynaklandığı tahmin edilebilir.”

Ayrıca inceleme-tenkitli metin çalışmasında, metin içinde mahlas olarak kullanılan Nazmî isminin gerçekte Ahmed Fâik olduğuna dair de bir bilgi mevcut olmadığı vurgulanıyor ve şu bilgilere yer veriliyor: “Eserin tamamında ‘Fâik’ kelimesi üç ayrı yerde geçmekte ve o da isim olarak kullanılmaktan ziyade ‘üstün, değerli’ anlamına gelen sözlük anlamıyla kullanılmıştır… Eserin muhtevasına baktığımızda Nazmî kelimesinin mahlas olarak defaatle kullanıldığına tanık oluyoruz. Nazmî mahlası eserin tamamında sekiz defa kullanılmıştır…” Öte yandan çalışmada, eserin Ahmed Fâik tarafından değil de, Nazmî mahlasını kullanan Aşık-ı Sipkî tarafından tercüme edildiğini ve buna dair önemli bir veri olan Aleksandre Jaba’nın tuttuğu Fransızca notlarda belge niteliğinde verilerek, şöyle deniliyor: “Aşık-ı Sipkî’nin Aşk Çiçekleri. Bu, Mem û Zîn’in Aşık-ı Sipkî adıyla da tanınan Osman Aşık Efendi tarafından Türkçeye yapılan manzum tercümesidir. Eserin orijinalinden alınmış ve yazarın kendisi tarafından karşılaştırılması yapılmış yegane nüshadır.”

Çalışmada tercüme eserin ne zaman kaleme alındığı alt başlığında da şu bilgiler yer alıyor: “Tahran nüshasındaki istinsah kaydı miladi 1856/1857 tarihine denk gelir. Jaba nüshasının istinsah kaydı ise bundan 10 yıl sonrasına, yani 1866/1877 tarihine denk gelir… Sonuç itibariyle, Nazmî’nin bu tercümeyi 1856/1857 yılından önce yazmış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır…”

ALEKSANDRE JABA KİMDİR?

Aleksandre Auguste Jaba (1801-1894), Rusya'nın Yafa, Selanik ve Smyrna (İzmir) konsolosluklarında çalıştı. 1848'den 1866'ya kadar Rusya Çarlığı'nın Erzurum konsolosu olarak görev yaptı. Kırım Savaşı'na katıldıktan sonra tekrar Erzurum’a döndü. Asya müzesi müdürü Boris Andreyeviç Dorna'nın isteği üzerine Kürtçe öğrenerek Erzurum ve çevresinde Kürt dili, edebiyatı ve folkloru başta olmak üzere pek çok alanda saha çalışmaları yaptı. Bu çalışmalarında Mela Mehmûdê Bazidî gibi birçok Kürt alimiyle beraber çalıştı. Bu kişilerden topladığı Kürtçe el yazmalarını bir koleksiyon halinde toplayarak Rusya'ya götürdü. Böylece Jaba'nın söz konusu koleksiyonu Rusya'daki Kürdoloji çalışmalarının temelini oluşturdu. Erzurum'daki görevinden ayrıldıktan sonra İzmir'e yerleşti ve 1894 yılında burada öldü.


Rêdûr Dîjle - dihaber