İSTANBUL - Bir kadının gerçek hayat hikayesinden yola çıkılarak yazılan “Bir Kadın Uyanıyor” adlı tek kişilik kadın tiyatro oyunu, Pazartesi günü sahnelenecek. Oyunun oyuncusu Aysel Yıldırım, tiyatronun alternatif bir toplumun oluşmasında çok önemli bir laboratuvar olduğunu belirtiyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırma Kulübü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Pazartesi gününden itibaren tiyatro, panel ve söyleşilerin yer aldığı bir dizi etkinlik düzenleyecek. Kadına yönelik şiddetin ve kadın sorunlarının tartışılacağı etkinliklerden biri de Sevilay Saral’ın yönetmenliğini yaptığı ve Aysel Yıldırım’ın oynadığı “Bir Kadın Uyanıyor” adlı tek kişilik 2 perdelik tiyatro oyunu.
Bir kadının gerçek hayat hikayesinden yola çıkılarak yazılan “Bir Kadın Uyanıyor” oyunu, Kemalist değerlerle yetiştirilmiş, asker baba ve öğretmen anneye sahip Alev adlı bir kadının ilk gençliğinden, evlilik hayatına, eşi ve çocuklarıyla ilişkisinden boşanma ve kendi ayakları üzerinde durma süreçlerine kadar kadın sorunlarına dikkat çekiyor.
İlki 2005 yılında oynanan oyun, 21 Kasım saat 19.00’da Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu’nda sahnelenecek. 2013’e kadar sadece kadınlara açık olan oyun, daha fazla seyirciye ulaşmak için şimdi erkekler de izleyebiliyor.
Oynadığı “Bir Kadın Uyanıyor”u, “feminist” bir oyun olarak tanımlayan oyuncu Aysel Yıldırım, oyuna, sanata, kadına yönelik şiddet ve Türkiye’de yaşanan güncel gelişmeleri dihaber’e anlattı.
Boğaziçi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü mezunu Yıldırım, arada kitap çevirmenliği yapsa da tercihini oyunculuktan yana kullanmış. Yıldırım, oyunda kendi yaşamından kesitler de sunuyor.
‘KAFALARDA MÜCADELECİ ANLAYIŞ OLUŞUYOR’
Bir kadının oyunu izlerken kafasında mücadeleci anlayışın oluştuğunu düşünen Yıldırım, bu durumu da şu sözlerle anlatıyor: “Pek çok kadın şiddete uğrayabilir. Ama ataerkil sistem bizi güçsüz hissettirdiği için çoğu zaman kendimizde o mücadele azmini bulamıyoruz. Oyun biraz da kadının mücadelesini gösteriyor. Ve bu mücadeleyle ‘kazandım, büyük işler başardım’ gibi bir şey değil. Aslında, kadın hayatına dair bir şeyler yapıyor, direniyor. Ufacık da olsa bir şeyler yapıyor ama hayatında çok önemli adımlar atıyor. Ama yeniden başka bir problemle karşılaşıyor. Çünkü, sistemle dertleri var kadınların. Oyunu izleyen bir kadın, ‘A evet bir kadın böyle mücadele ediyorsa, ben de böyle bir yoldan gidebilirim’ diyebilir. En çok da o yüzden seviliyor oyun.” Günümüzde yeni bir kadın tipolojisi ve erkekliğin şekillendiğini belirten Yıldırım, Türkiye’de kadın olarak kendini güvende hissetmediğini ifade ediyor. Yıldırım, güvensizlik hissinden de feminist ve kadın dayanışması ile kenetlenerek kurtulabileceğini dile getiriyor.
‘SANAT DİRENİŞ VE MUHALEFET BİÇİMİ’
Sanat ve tiyatroya dair de konuşan Yıldırım, sanatı “direniş ve muhalefet biçimi” olarak tanımlıyor. Kendisinin de muhalif bir sanatçı olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle devam devam ediyor: “Erke bağımlı olmayan bir topluluğuz. Bağımsız sanat yapıyoruz. Dolayısıyla, sistem karşıtı bir tipi de oynarım. Ermeni, feminist ve sürgün bir kadın olan Zebal Yaseyan üzerinde çalışıyoruz. Yaseyan, 1915 gecesi alınan aydınlar arasında, ancak bir şekilde yolunu bulup kurtuluyor ve ömrü boyunca sürgün olarak yaşıyor. 1915’te yaşanan mağduriyetleri raporluyor. En sonunda Sovyetler’deki Ermenistan’a gittiğinde Stalin faşizmine tosluyor ve içeriye alınıyor. Bugünden yorumluyoruz oyunu. Bugün baktığımızda Yaseyan, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın pozisyonuna çok yakın pozisyonunda. Oyun, Ocak ortalarında sergilenmeye başlayacak. Sistem tabii ki bizi zorlayacaktır o oyunu oynarken ama engel olamayacaktır.”
‘ALTERNATİF TOPLUM İÇİN ÖNEMLİ BİR LABORATUVAR’
Yıldırım’a göre, sanatın her zaman sistemle arası problemli. Bu yüzden de özgürlüğün olmadığı yerde sanattan bahsedilmeyeceğini belirten Yıldırım, tiyatroyu da sıkıntılarla mücadele etmek olarak niteliyor. Yıldırım, tiyatro ile ilgili düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Tiyatro alternatif bir toplumun oluşmasında çok önemli bir laboratuvar. Tiyatroda insanların bilinçaltına sesleniyorsunuz. Dolayısıyla bu da erk sahipleri ve faşistler için riskli bir durum. Çünkü tiyatroda anlatılanlardan insanlar etkileniyor. Ve birebir salon içindeki atmosfer başka bir şey yaratıyor.”
TİYATROYA EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN DÖNEM
Günümüzde insanların yaratılan güvensiz ortamdan dolayı evlerine çekildiğini ve bunu tiyatroya gelen seyirci düşüklüğünden de görebildiklerini ifade eden Yıldırım, aksine tiyatroya çok fazla ihtiyaç duyulan bir dönemde olunduğuna dikkat çekiyor. Yıldırım, bunun nedenini de şöyle ifade ediyor: “Bir salonda aynı havayı solumak da önemli. O anlamda tiyatronun çok dayanışmacı ve dönüştürücü bir gücü olduğunu düşünüyorum.”
‘OYUNU İZLEMEK ERKEKLERE DE İYİ GELECEKTİR’
Yıldırım, “Bir Kadın Uyanıyor” oyununun normalde iptal edilen Amed Tiyatro Festivali etkinlikleri kapsamında oynayacaklarını ancak Diyarbakır’da oynayamadığı için oyununu festival kapsamında İstanbul’da sahneleyeceklerini belirterek, son olarak oyunun neden izlenmesini gerektiğini şu sözlerle anlatıyor: “Oyunda, sıcak bir kadınlık hikayesi anlatılıyor. Kadınların çok ait hissettikleri bir oyun. Erkekler de genelde kadınlar hakkındaki ön yargıları çok güçlü olduğu için böyle bir hikayeyi izlemek onlara da iyi gelecektir. Bir kadının bir erkek jinekolog karşısında neler hissettiğini röntgenci bir gözle değil de anlamaya çalışarak izlemek iyi gelecektir.”
Öte yandan, oyunu izlemek isteyenler, https://www.facebook.com/events/1872915159604319/ adresinden oyun hakkında bilgilere ulaşabilir.
Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırma Kulübü’nün diğer etkinlikleri ise şöyle:
*22 Kasım Kadınların Gözünden Yeni Türkiye Paneli
*23 Kasım “Baskı Dönemine Yaşamış Müzisyen Kadınlar” adlı performans gösterimi
*24 Kasım Flört Şiddeti üzerine panel