Türmen: Hayır rüzgarını ekranda göremezsek de enselerde hissediyoruz 2017-03-31 14:24:39 İSTANBUL - “Hayır” kampanyası yapanlara yönelik saldırılara değinen DİB kurucularından Rıza Türmen, “Bu halk hareketini medyada göremiyorsunuz. Sokaklarda da bildirileri yok. Bu halk hareketinin rüzgarını hissediyoruz. Bu rüzgarı ekranlarda göremezsek de enselerde hissediyoruz” dedi. Demokrasi İçin Birlik (DİB), Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında referanduma gidilmesine ilişkin Taksim Hill Otel'de basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekilleri Hasip Kaplan ve Levent Tüzel, DİB kurucularından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen ve Hayır Meclisi üyeleri ile çok sayıda kişi katıldı. Toplantının olduğu salonda “Hayır” şarkıları dinletilirken, “Neşeyle, yaratıcılıkla, cesaretle ‘HAYIR’ sokakta!” yazılı pankart asıldı. Salonun çeşitli yerlerine ise “Hayır biz varız” dövizleri asılırken, “Hayır”a dair sinevizyon gösterildi. ‘HAYIR’IN RÜZGARI ENSELERDE HİSSEDİLİYOR’ Toplantıda ilk olarak; DİB kurucularından Rıza Türmen söz aldı. Referandum sürecine büyük baskılar altında girildiğini söyleyen Türmen, “Fiziki saldırılar söz konusu. OHAL koşulları geçerli. Bütün özgürlükler kaldırılmış. Öyle anlaşıyor ki ‘Evet’çiler ‘Evet’in içeriğini anlatmak yerine ‘Hayır’a saldırıyor. Çareyi burada buluyorlar” dedi. “Hayır” çalışmalarına değinen Türmen, “Bu halk demokrasi içinde yaşamak ister. Bu halk hareketi, bastırılan buharın fışkırılması oldu. Bugün ortaya çıkan halk hareketinin özelliği budur. Bu halk hareketini medyada göremiyorsunuz. Sokaklarda da bildirileri yok. Bakanları, polisleri de yok, ama bu halk hareketinin rüzgarını hissediyoruz. Halkın getirdiği bu rüzgarı ekranlarda göremezsek de enselerde hissediyoruz” diye konuştu. ‘ANAYASALARI HALK YAPAR’ Anayasaları hükümet ve meclislerin değil, halkın yaptığını dile getiren Türmen, “Bugün yapılan Anayasa değişikliği içinde halk yoktur. Bu halk hareketine karşı yapılan bir Anayasa’dır. Referandumda oylanan hükümet değişikliği değil, Türkiye’nin geleceğidir” dedi. Türmen, “Hayır” için sokakta çalışma yürüten halk hareketinin referandum sonrası da devam etmesi gerektiğine vurgu yaptı. Referandumda “Hayır” çıkması durumunda yeni bir Anayasa yapmak gerektiğini aktaran Türmen, “Düzeltilmiş Anayasa da yeni bir toplumsal sözleşmeyi beraberinde getirmelidir. Herkesi içine kapsayacak olan ve çoğulcu bir anayasa olması gerekir. Böyle bir anayasa için ‘Hayır’ çıkması gerekir” dedi. Var olan anayasadan hükümetin de razı olmadığını ve değiştirilmesi gerektiğini kaydeden Türmen, “Hayır’ kampanyası böyle bir Türkiye’nin habercisi olacaktır. Bu referandum ile birlikte güneş battıktan sonra yeni bir güne başlamış olacağız” diye konuştu. ‘ŞEFFAF BİR ANAYASA DEĞİL’ KHK ile ihraç edilen ve Anayasa Hukuk Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu da değiştirilmek istenen Anayasa’ya ilişkin bölgede halkın “Kürtler bunun neresinde?” sorusu yönelttiklerini söyleyerek, “Kimse bu anayasanın içinde yok. Batıda da bu soru soruluyor” dedi. “Hayır” diyenlerin “terörist” ilan edildiğini kaydeden Kaboğlu, medyada anayasanın şeffaf bir şekilde tartışılmaya açılmadığını ve açıldığı takdirde ise her şeyin ortaya çıkacağını aktardı. Getirilmek istenen Anayasa’nın çelişkiler ile dolu olduğuna vurgu yapan Kaboğlu, “Bir anayasa metni değil, sonradan eklemeler ile yapılmış bir metindir” dedi. Kaboğlu, “Türkiye’nin bütün teşkilatı ‘Evet’ için çalışma yürütüyor” derken “Hayır”a ilişkin ise, “Anadolu halkı, Van’dan Edirne’ye kadar çok canlı, benim hiç görmediğim kadar bir sahiplenme söz konusu. Bir tür Anadolu isyanı süreci içerisindeyiz” diye konuştu. Kaboğlu, “Anayasa bilgilendirme hakkı çok önemli. Daha geniş ittifaklar kurmak gerekir. Bunu bir barış projesi olarak ele almak gerekir. 16 Nisan sonrası barış projesi genişleyecektir. Türkiye barışı, bugünden geleceğe dönük bir projedir. Savaş projesinin kırılması barış projesinin açılmasına neden olur” dedi. MHP-AKP TABANI DA RAHATSIZ AKP-MHP tabanının da Anayasa değişikliğinden rahatsız olduğuna vurgu yapan Kaboğlu, “Bugünkü ortam kesinlikle referandum ortamı değildir. Devletin bütün güçleri ile yaptığı bir savaş projesidir. Nereye gitsem salonlar iptal ediliyor. ‘Hayır’cılar çok küçük salonlara sıkıştırmaya çalışıyorlar” diye ifade etti. ‘ERDOĞAN’A 169 SAAT, HDP’YE HİÇ YER VERİLMEDİ’ Oyuncu Tilbe Saran ise, 154 gazetecinin tutuklu olduğunu belirterek, OHAL döneminde 190 medya kuruluşunun kapatıldığını, en az 2 bin 500 gazetecinin işsiz kaldığını söyledi. Kamu kanalları ve ulusal kanallarda “Hayır”a yer verilmemesine ilişkin de Saran, “1-20 Mart tarihlerindeki canlı yayınlarda cumhurbaşkanlığına 169 saat, AKP’ye 301,5 saat, MHP’ye 15,5 saat, CHP’ye 45,5 saat ayrıldı. HDP’ye ise hiç yer verilmedi” dedi. Saran, “Gizli hizmet giderleri Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 72, geçen yılın aynı ayına göre ise yüzde 65 oranında artarak, 282 milyon 263 bin TL’ye yükseldi. İlk iki ayda yapılan toplam harcama ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 62,5 oranında artarak 446 milyon TL’ye çıktı” dedi. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre; Şubat ve Mart aylarında 12 bin 321 yurttaşın gözaltına alındığını ifade eden Saran, 606 kişinin tutuklandığını ifade etti. ‘HAYIR’ MECLİSLER YEREL ÇALIŞMALARI ANLATTI DİB’in Hayır Meclisleri ise yerel çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Meclis üyeleri ilk olarak ilk zamanlarda umutlu olmadıklarının ama her geçen gün bu umutlarının arttığını ve “Hayır” cephesinin her geçen gün genişlediğine dikkat çekti. Kadınlar olarak da kadınların “Hayır”ı konuştukları ve bu yönlü çalışma yürütüldüğü kaydedildi. Ekranda “Hayır” olmazsa bile mahalle mahalle, ev ev çalışmaların yürütüldüğü ve bildirilerin dağıtıldığı dile getirildi. ‘ELİNİZİ CÜZDANINIZA DEĞİL, VİCDANINIZA KOYUN’ Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ise, basın üzerindeki hak ihlallerine değinerek, “Çok acı bir tablo var” dedi. Tutuklu olan gazetecilerin iddianamelerinin dahi hazırlanmadığını aktaran Türenç, “Biz bir avuç da kalsak, sesimizi yükseltmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. OHAL’i değil, eşitsizliğin olmadığı, gazeteci ve aydınların serbest bırakıldığı bir gelecek kuracağız” dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto da, “Türkiye gibi düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğünün olmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı olmayan ve adaletin işlenmediği bir ortamda referandumda nasıl bir sonuç beklenir yaşayıp göreceğiz” diyerek halkın kimi zaman beklenmedik sonuçlar çıkardığını söyledi. Olcayto, “Elinizi cüzdanınıza değil, vicdanınıza koyun. Umuyorum halk elini vicdanına koyacaktır. 16 Nisan’da toplumca güleceğimiz bir ortam yaşayacağımızı düşünüyorum” dedi. ‘HAYIR DİYECEĞİZ ARKADAŞLARIMIZI ÇIKARACAĞIZ’ DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren ise, “TV’leri, radyoları, ajans, gazetelerimizi kapattılar, internet sitelerimizi engelliyorlar ama bu halimizle bile çok umutluyuz. ‘Hayır’ diyeceğiz, ‘Hayır’ çıkaracağız. İçerideki arkadaşlarımızı çıkaracağız” diye konuştu. ‘EVİNİN TAPUSUNUN DA GÜVENCESİ KALMAYACAK’ İstanbul eski Baro Başkanı Turgut Kazan, “Bugün zaten hiç kimsenin hiçbir güvenliği yok. 150 gazeteci örneği buradan kaynaklanıyor. Ama Saray ‘bu bana yetmez’ diyor. Yarın ‘Evet’ çıkarsa, esnafın, işçinin, memurun, Türkiye’de bulunan herkesin başının koyduğu evin tapusunun bile güvencesi kalmayacak. Özgürlükleri de kalmayacak” dedi. Kazan, “Hayır’ derken, korkusuz yaşama giden yolun açılmasını sağlayacağız” diye konuştu. Ekonomist Mustafa Sönmez ise, referandum sürecinde “Hayır” cephesinin bir arada yaşama umudunu oluşturduğunu söyleyerek, “Bu şer böyle bir ‘Hayır’a vesile oldu” diye ifade etti. Toplantı, “Hayır’lı günlerde buluşma dileği ile” denilerek son buldu.