2004: AB’ye teşekkürler2017: Tanımıyoruz 2017-04-26 10:47:10 ANKARA - Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri dün alınan AKPM kararıyla yeni bir döneme girdi. Kararı tanımadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2004 yılında Brüksel’deki görüşmelerde müzakere tarihi alınmasıyla Ankara’ya “Avrupa Fatihi” olarak dönmüş, ilan edilen “AB Bayramı” kutlamalarında Avrupa’ya teşekkür etmişti. Türkiye’de demokratik işleyişin baş aşağı gitmesi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM), dün bir ilke imza atarak, Türkiye’yi yeniden izlemeye almasıyla sonuçlandı. Aslında uzun süredir işaretleri verilen ve beklenen AKPM kararına Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı kaynakları çok sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, alınan kararın siyasi bir karar olduğunu ve kararı tanımayacaklarını açıkladı. AK PARTİ’YE VERİLEN KREDİ SONA ERDİ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün tanımadığı karar, bundan 13 yıl önce belki de AK Parti iktidarının ömrünü uzatan bir dönemin başlangıcı oldu. 16-17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yapılan görüşmelerde müzakere başlama kararı alınması, o dönem AK Parti’ye tanınmış çok büyük bir kredi olarak nitelendiriliyordu. Hatta bu karar üzerine AK Partili Ankara Büyükşehir Belediyesi 20 Aralık tarihini AB Bayramı ilan etti. Kızılay merkez başta olmak üzere, protokol yolu başta olmak üzere bütün Ankara sokakları AB ve Türkiye bayrakları ile süslendi. 20 Aralık tarihinde Kızılay’da yapılan kutlamalara dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül birlikte katıldı. Brüksel’den dönerek havaalanına inen ikili, Kızılay’daki kutlamalara yoğun kalabalıktan dolayı ancak 2 saatte ulaşabildi. TARİH ALIRKEN TEŞEKKÜR ETMİŞTİ Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün Avrupa Birliği’ne de teşekkür ederek, şu konuşmayı yapmıştı: “Bayramınız kutlu olsun. Geleceğimiz aydınlık olsun, her şey Türkiye için. Aydınlık yarınlar için, çağdaş Türkiye için çıktığımız yolda, AB müzakere süreci için tarih almış bulunuyoruz. Avrupa Parlamentosu’ndaki manzarayı gördünüz, onlara da teşekkür ediyorum. Bu manzaralara ne kadar hasret idik. Artık içine kapanık Türkiye yok, dışa açık Türkiye var. Aydınlık yarınların çağdaş Türkiye’si için çıktığımız yolda hamdolsun, dün müzakere süreciyle ilgili tarihi 3 Ekim olarak almış bulunuyoruz. Hayırlı olsun. Sene 1963 ve sene 2004 17 Aralık.” AKPM KARARI İLE EKONOMİDEKİ YALANCI BAHAR BİTTİ O karardan sonra özellikle Türkiye ekonomisi olumlu anlamda ivme kazandı. Türkiye’ye 600 milyar dolarlık yabancı kaynak girdi. Türkiye toplumunun çok büyük destek verdiği AB üyelik süreci aynı zamanda AK Parti içinde siyasi desteğe dönüştü. Toplum AB sürecini, refahın yükselmesinin, zenginleşmenin, dünyaya açılmanın, özgürleşmenin süreci olarak görüyordu. AB yolunda Türkiye’nin siyasi denetime alınması da, ekonomik olarak anında etkisini gösterdi. Henüz AB’den gelen yardımlar kesilmeden, tartışmalı referandum sonrasında piyasalarda görülen “yalancı bahar” havası sona erdi. Borsada düşüş, euro/dolar paritesinde artış yaşanmaya başladı. TÜRKİYE BU KOŞULLARA NASIL GELDİ? Aslında 2007 yılından itibaren durağanlaşan demokratikleşme süreci, son yıllarda gittikçe demokrasinin rafa kaldırıldığı ve otoriterleşme eğilimlerin başladığı bir sürece dönmeye başladı. 2009 yılında KCK operasyonları ile başlayan kitlesel tutuklamalar aslında bu kötü gidişatın başlangıcı oldu. Balyoz, Ergenekon gibi AK Parti ve cemaatin ortak operasyonları bu süreci derinleştirdi. 2013-2015 tarihleri arasında yaşanan çözüm süreci ve çatışmasızlık Türkiye’ye bir süreliğine nefes aldırsa da, çözüm sürecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bitirilmesi, Türkiye’deki kötü gidişatı daha da derinleştirdi. KÜRT KENTLERİNİN YIKILMASI KÖTÜLÜĞÜN BAŞLANGICI OLDU O tarihten sonra siyasi operasyonlar daha da derinleşti. Bu karardan hemen sonra 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Kürt kentlerine karşı ilan edilen savaş ve yakılıp yıkılan Kürt kentleri, Türkiye’deki savaş görüntüsünü daha da derinleştirdi. Bölgedeki savaş Türkiye’nin batısına darbe girişimi olarak yansıdı. Neredeyse bir yıl sonra 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirdiği başarısız darbe girişimi sonrasında Türkiye’de bütün gelişmeler rayından çıkmaya başladı. HDP eş genel başkanları dahil 13 milletvekili, 84 belediye eşbaşkanı, binlerce siyasetçi tutuklandı. 60 binden fazla insanın tutuklandığı bu dönemde cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 210 bini geçti ve bu rakamla birçok kentin nüfusunu geride bıraktı. BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atmalar, ihraçlar, tasfiye süreci, kurum ve kuruluşlara el koymalar, mülkiyet hakkının ihlal edilmesi gibi pek çok konu, demokrasiye dip yaptırdı. En son gerçekleştirilen tartışmalı referandum süreci ve Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) aldığı karar bardağı taşıran son damla oldu. Aslında referandum sürecinde de seçimi kazanmak için AB ülkeleri ile krizi derinleştiren Türkiye yönetiminin de AKPM’nin aldığı son kararı beklediği biliniyor. Ancak durumu toparlamak yerine adeta derinleştiren bir tutumla bu karara ortak olundu. AB KARARI AYNI ZAMANDA AK PARTİ KARARI AKPM kararı aynı zamanda AK Parti’nin bundan sonraki yön tayini açısından aldığı bir karar olarak ortaya çıkıyor. Türkiye AB ile ilişkilerini sınırlandırırken, yönünü daha otoriter bölgelere çeviriyor. Kenan Kırkaya - dihaber