‘Demokratik Türkiye dışındaki her türlü yol Sevr’e çıkar’ 2017-01-03 09:01:13 İSTANBUL - Tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Durmaya kalkarsak kendimizi bulacağımız yer Sevr şartlarıdır” sözlerini hatırlatarak, çözüm olarak demokratik, özgürlükçü ve laik bir cumhuriyeti gösterdi. Aydın, “Bunun dışındaki her türlü yol, Sevr veya Sevr’e benzer durumlar ile karşı karşıya kalacak bir Türkiye riskini karşımıza çıkartıyor” dedi. Tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, Türkiye’nin Suriye politikası ile Rusya ve İran ile birlikte imza attığı Moskova Deklarasyonu’nun getiri ve götürülerini değerlendirdi. Aydın, Türkiye’nin Ortadoğu politikasına ilişkin değerlendirmesine 2012 yılında Başbakan iken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız” sözlerini hatırlatarak başladı. Aydın, “AKP Türkiye’si namaz kılıp Suriye’yi fethedip bütün bir Ortadoğu’ya hakim olmayı hayal ediyordu. Bu hayal çerçevesinde 3. Köprü’ye Yavuz Sultan Selim ismini verdi ve Yavuz Sultan Selim şahsında 500 yıl önce yapılan ve başarıya ulaşan olumsuz işi, emperyalist yayılma politikasını tekrar etmeyi hayal etti. Aynı şekilde ABD’de yine 2011’de Arap Baharı’nı önemli oranda kontrol altına almıştır ve Suriye’yi devirip arkasından İran’ı da fethedip, arkasından da Rusya’yı bölgeden tümden atma hesabı vardı. Bugün duruma bakıyorsunuz, hayaller ile gerçekler bambaşka bir sonuç üretti. Artık İran yıkılması hayal edilen bir ülke olmaktan, ittifak ve görüşme, antlaşma imzalanan bir ülkeye dönüştü. Emperyalizm, İsrail için ciddi bir risk oluşturan Esad Suriye’si artık kendisi ile anlaşma zorunda bırakılan ve meşruiyeti veya iktidarı tartışılmayan bir ülke konumuna düştü” diye konuştu. ‘KÜRT KİMLİKSİZ BİR SURİYE TÜRKİYE TARAFINDAN HAYAL EDİLMİYOR’ Bundan 15 gün önce “Kudüs ile dayanışma” adında yapılan bir Sünni ülkeler toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bizim esas hedefimiz Esad’tır” cümlesini son kez kullandığını aktaran Aydın, “Ama şimdi o da Esadlı, laik, seküler ifadesini kullanıyor ve böyle bir Suriye’ye razı oldu. AKP Türkiye’si açısından bu değişim çok radikal bir değişimdir. Tek tutacağı dal Suriye’nin, Arap bir Suriye olmasıdır. Gerçi söz konusu Moskova antlaşmasında çok kimlikli, çok kültürlü bir Suriye toplumundan söz ediliyor. Dolayısı ile artık eskisi gibi Kürtlerin kimliğinin tümünü ortadan kaldırılacağı, reddedileceği bir Suriye, Türkiye tarafından bile hayal edilmiyor ama yine bir Arap vurgusu var. Hala işte Kürtlerin kendi, kendilerini yönetmeyecekleri bir Suriye hayali hala sürüyor ama görünen o ki nasıl ki 2011 hayali gerçekleşmediyse, Rusya ve ABD arasındaki yeni dengeler nedeni ile artık bir Arap Suriye de bana imkansız gibi görünüyor” ifadelerini kullandı. ‘ARAP BİR SURİYE VURGUSU GERÇEKLEŞMEYECEK’ Ortadoğu’da laik, çoğulcu, bir yönetimin olabileceğini göstermesi nedeniyle Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) bugün artık ortadan kaldırılması düşünülemeyecek kadar güçlü bir durumda olduğunu söyleyen Aydın, “Üstelik önümüzdeki dönemde de IŞİD ile savaş, mücadele daha sürmeye devam edeceğine göre, IŞİD’in karşısında da durabilen, onu geriletebilecek PYD’den başka bir güç olmadığı gerçeği de dikkate alınacak olursa, bana kalırsa bu Arap Suriye vurgusu da gerçekleşmeyecek. Peki ne olacak gelecekte? Esad olacak ama Kürtler de eşit yurttaş olarak var olacakları bir Suriye de olacak. IŞİD ile savaş bir müddet daha devam edecek ama, IŞİD, öyle gözüküyor ki bugünden yarına bitmeyecek savaşta bir şekilde yenilecek” dedi. ‘ESAD’LI SURİYE SÜRECİN ACISINI TÜRKİYE’DEN ÇIKARACAK’ Bundan “Türkiye’ye ne kalacak?” diye soran Aydın, “Bana kalırsa AKP Türkiyesi’ne hiçbir şey kalmayacak. Çünkü Suriye’nin mevcut yıkımından ABD’nin Suudilerin, Katarların ve AKP’nin politikasını çok belirleyici olduğu düşünülürse, Esad’lı bir Suriye bu sürecin bir şekilde acısını AKP Türkiye’sinden çıkarmaya çalışacaktır. Üstelik diğer yandan şöyle bir şey var. Bugün Halep’ten dışarı çıkartılan radikal İslamcı güçler İdlib’e, İdlib üzerinden Türkiye’ye doğru sürüleceklermiş gibi gözüküyor. Bu radikal İslamcılar maalesef ki Türkiye’nin iç siyasetinde varlıklarını hissettiren bir güç olacaklar” diye kaydetti. ‘TÜRKİYE BARIŞ ÇİZGİSİNE DÖNMELİ’ Baas rejimleri, acem milliyetçiliği ve Türk milliyetçiliğinin belirlediği ve Kürtlerin olmadığı bir Ortadoğu’nun olmayacağını dile getiren Aydın, şu vurguları yaptı: “Dolayısı ile durum bu olduğuna göre; ben bu çerçeve üzerinden Esad’ın da razı olacağına ABD ve Rusya’nın anlaşma yapacağına kesin gözü ile bakıyorum. Bu durumda yol yakınken bugüne kadar izlenen yanlış politikadan bir an önce vazgeçip, içerde Türkiye devletinin mutlaka kendi Kürtleri ile anlaşma ile başlayarak, Suriye’deki Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkına tanıyarak bu süreçte yol açıcı bir rol oynayabilir. Bu zaten ister barışçıl, ister zorlama ile olsun sonuç kaçınılmaz olan bir şey. Ama bunu barışçıl bir yoldan, bir an önce ve Türk devletinin de katılarak yapması halinde Türkiye’deki mevcut ekonomi kötü gidişat hızla düzelecek. 2013-2015 arasındaki çözüm sürecinde görüldüğü gibi Türkiye’nin dünyadaki saygınlığı, bölgedeki etki alanının hızla yükselecektir. Dolayısıyla, Türkiye bir an önce içerde ve dışarıda barış çizgisine geri dönmeli.” ‘SURİYE’DE IŞİD’LE SAVAŞILIYORMUŞ GİBİ ANCAK ESAS KÜRTLER’ Türkiye’nin Moskova Deklarasyonu ile duruma razı olduğunu belirten Aydın, “Aslında Rusya’nın talepleri doğrultusunda Rusya’ya müttefik bir güç ve onun planına razı olma noktasına geri çekildi. Önümüzdeki günlerde göreceğimiz gibi Türkiye açısından El Bab ile sınırlı bir hedefin ötesinde geçmek kesinlikle mümkün değildir. Büyük bir olasılıkla da El Bab’a ilişkin de Rusya, Esad rejimi bölgedeki hakimiyetini koruması halinde çekilme sözü de almışlardır. Yani şuanda sanki IŞİD’de karşı savaşılıyormuş gibi, ama esasen Kürtlerin iki kantonunun arasına bir mevzi kurulmaya çalışılıyor. Fakat Moskova’daki Antlaşma’nın arka planında Esad kontrolünü genişletmesi halinde bu bölgenin Esad’a verilmesi üzerine bir antlaşma yapılmış olduğunu düşünüyorum. Dolayısı ile buradan baktığımızda bir rol çalma söz konusu değil, tam tersine duruma razı olma hali söz konusu diye düşünüyorum” şeklinde konuştu. ‘KARLOV’UN VURULMASI TÜRKİYE’NİN ELİNİ ZAYIFLATTI’ Ankara’daki Rus Büyükelçisi Andrey Karlov'un uğradığı silahlı saldırı olayına da dikkat çeken Aydın, “Moskova Antlaşması’nın hemen bir gün öncesinde Rus Büyükelçiliği’nin öldürülmesi de belki de rol çalmayı düşünen AKP Türkiye’sinin rol çalabilecek mecali kalmasını ortadan kaldırdı. Rusya gibi dost olunmaya çalışılan bir ülkenin büyükelçisini öldürmüş olması Türkiye’nin Moskova Antlaşması’nda eli zayıflatılmış olarak katılmasını beraberinde getirdi. Dolayısı ile artık bu antlaşmadan bir hafta 10 gün önceki Türkiye söz konusu değil” diye konuştu. Bu durumun Bab’ı ele geçirmeye yönelik operasyonu ortadan kaldıramayacağını söyleyen Aydın, “Madem ki bu duruma razı olundu, Türkiye’nin de hedefi bir an önce El Bab’tan da, Suriye’den de geri çekilmek ve içerde barış çizgisine geri çekilmek olmalıdır. Bu, Türkiye’nin bütünü için en hayırlı politika olacaktır. Aksi takdirde bunun dışındaki her türlü yönelim, örneğin El Bab’daki ısrar şimdiden gördüğümüz felaketli sorunlar çerçevesinde durumu daha da karman çorman, hale getirmeyi beraberinde getirecektir” dedi. ‘DAİŞ 2 ASKERİ YAKMAKLA KARARLILIK MESAJI VERDİ’ DAİŞ’in 2 askeri yakma görüntülerine değinen Aydın, DAİŞ’in kararlılık mesajı verdiğini söyledi. Aydın, “1913’te dönemin Enver Paşaları, Talat Paşaları da Balkanlar’da kaybedilen topraklar üzerinde söz sahibi oldu ki şuan kaybedilen bir toprakta yok. Şuan da bir demokrasi veya demokratikleşme problemi söz konusu. Kimsenin gelip de, Türkiye’nin topraklarını almak gibi veya Türkiye’ye saldırı gibi bir durumda yok. O dönemde Balkan toprakları kaybedildikten sonra, İttihat ve Terakki ‘iktidarı genişlemek zorundayız, genişlemezsek çok kötü duruma düşeriz’ çizgisine girdi. Bu durum, İttihat ve Terakki’yi Alman işbirlikçisi yaptı. İttihat ve Terakki’nin yüzbinlerce Türk, Kürt, Müslüman insanın asker olarak ölüme göndermesine neden oldu” diye konuştu. ‘SEVR’E UĞRAMAMAK İÇİN ACİLEN KÜRT SORUNU ÇÖZMEK GEREK’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Şu kritik dönemde eğer durmaya kalkarsak kendimizi bulacağımız yer Sevr şartlarıdır” sözlerine de dikkat çeken Aydın, şu tavsiyede bulundu: “Gerçekten Sevr’den kaçınmak isteniyorsa, bir an önce içe dönmek, iç barışı sağlamak, ekonomik sorunları çözmek gerekiyor.” Aydın, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Siz ısrarla gücünüz olmadığı halde Rusya’nın, Amerika’nın, Fransa’nın yaptığı işleri yapmaya kalkarsanız, ki şuanda öyle yapılmaya çalışılıyor. Bu asıl yarın, öbür gün sizin Sevr ile muhatap olmanıza, uluslararası planda sizin hakkınızda planlar yapmaya başlamalarına yol açar. O nedenle gerçekten Sevr’e uğramamak için acilen Kürt sorununu çözmek, acilen komşular ile saldırmazlık ve hak eksenli yeni bir ilişki kurmak, acilen ekonomik sorunları düzeltecek yeni bir ekonomik politikasına geçmek lazım. Ama belli ki şuan da henüz daha bu çizgide değil Türkiye.” ‘DEMOKRATİK CUMHURİYET DIŞINDAKİ HER TÜRLÜ YOL SEVR’E ÇIKAR’ Tek dostu Rusya kalmış olan bir Türkiye’nin hareket alanının daha da kısıtlanacağını söyleyen Aydın, son olarak şunları söyledi: “Çünkü Rusya için Esad iktidarı ve İran ile ittifak vazgeçilebilir bir ittifak değil. Bu, Türkiye’nin Suudi Arabistan ile Sünni bir Ortadoğu üzerinde sürdürdüğü politikayı bundan sonra hiç sürdüremeyeceği anlamına gelir. Bu, aynı zamanda NATO üyesi bir Türkiye’nin de varlığını, Yani NATO’ya dayanarak gelecek hayal kuran bir Türkiye’nin var olmasını da imkansızlaştırır. Dolayısıyla aslında bir iş düzeltilirken, öbür tarafta boşluk ve çöküntü yaşanıyor. Oysa elimizde olağanüstü, mükemmel bir çözüm formülü var. Kürtler ile barış, mevcut ekonomik politika ve dış politikayı değiştirip kendi sorunlarımızı, yaralarımızı tedavi edecek yeni bir Türkiye’yi inşa etmek demektir. Bu da demokratik, özgürlükçü, laik bir Cumhuriyettir. Bu da sosyal devlettir. Bunun dışındaki her türlü yol, Sevr veya Sevr’e benzer durumlar ile karşı karşıya kalacak bir Türkiye riskini karşımıza çıkartıyor.” Sadiye Eser / Ahmet Kanbal - dihaber