ANKARA - Anayasa hukuku uzmanı Doç. Dr. Öykü Didem Aydın, Türkiye'de sürecin OHAL sınırları içinde değil "sıkıyönetim hali" sınırları içinde işlediğini belirterek, "OHAL koşullarında başkanlık ve Anayasa tartışmak 'dehşet verici' bir durum. Baskı altında, 'Ben yaptım oldu' diyerek yaparsanız ama asla uzun süreli olamaz" dedi.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Hukuk Fakültesi'nden Doç. Dr. Öykü Didem Aydın, Kanun Hükmünde Kararname'lerin (KHK) uygulama biçimi ve Anayasa tartışmalarına ilişkin dihaber'e değerlendirmelerde bulundu. "Sizi OHAL'e getiren koşul ya da yapılanmalardan farkınız var ise kendi hukuk düzeninize ve bağlı olduğunuz Avrupa İnsan Hakları Hukuku Düzenine saygı göstermeniz gerekir" diyen Aydın, bu zamana kadar çıkan tüm KHK'lerin ne CMK'nin ilgili mevzuatını ne de Anayasa'yı ortadan kaldırmadığını ancak fiili olarak bir çok alanda hukuk dışına çıkıldığını belirtti.
'FORMÜLLERLE TOPLU TUTUKLAMA YAPILIYOR'
Tutuklanan YARSAV Başkanı Murat Aslan ve bir çok hakim ile savcının avukatlığını üstlenen Aydın, soruşturma süreçlerindeki gözlemlerini ise şöyle aktardı: "Tutuklama, bir CMK tedbiridir. Tutuklamak için kuvvetli suç şüphesi, kaçma, delilleri karartma ihtimali aranır. Ancak verilen yargı kararlarında bizim gözlemlerimiz başından beri basma kalıp formüller ve bireyselleşmemiş şekilde yapıldığıdır. Diyelim, 120 şüpheli var. Genelde hepsinin isimleri bir torbaya konulup, altına formül yazılıyor ve 'tutuklama' kararı veriliyor. Bu torbanın içinde olan kimsenin, kimseden farkı yok mu? 'Ben sana terörist dedim, olmadığını ispatla' deniliyor. KHK'ler bir çok yönden Anayasa'ya aykırı ama yine de temelsiz tutuklamayı öngörmüyor. Bunun yanında, maşallah tanık ifadeleri olsun, bazı telefon uygulamaları olsun, herkesin dilinde. Dosyalar kısıtlanıyor ve sızdırmalarla bir algı yönetimi yapılıyor."
'BU SORULARLA TUTUKLAMA YAPILAMAZ'
Aydın, 15 Temmuz sonrası başlayan operasyonlarda sanıklara yöneltilen suçlamaların "Anayasal düzeni değiştirme" olduğunu ancak zaman içinde bu suçun değişip, "Örgüt üyeliğine" dönüştüğüne işaret etti. 10 binlerce insanın bir örgüte "üye olmak"la suçlandığını dile getiren Aydın, "Peki bu örgüt ne zaman terör örgütü oldu? Ne zaman silahlı terör örgütüydü? Silahlı olmadan önce hiç mi terör değildi?" şeklinde sordu.
Bir insan "terör örgütüne üye olmak" ile suçlandığında o örgütün ne zaman "terör" haline geldiğinin söylenmesi gerektiğini kaydeden Aydın, şöyle devam etti: "Zamansal açıdan bu belirlenmemiş. Hiçbir yargıç tarafından hangi kriterlere göre terör örgütü ve ne zamandan itibaren olduğu açıklanmıyor. 'Cemaat okuluna gittin mi? Hangi bankaya para yatırdın? Yurt dışına gittin mi? şeklinde, hakim ve savcılara sorular yöneltiliyor. Bu sorularla örgüt bağlantılarına işaret ediliyor. Bu sorularla tutuklama yapılamaz."
'SÜREÇ MUHALİFİ SİNDİRME ARACINA DÖNÜŞTÜ'
OHAL'in siyasi iktidar tarafından bir fırsata çevrildiğini ifade eden Aydın, sürecin muhalifi sindirme aracına dönüştürüldüğünü söyledi. Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan ve Murat Aslan ile diğerlerinin bütün bunlarla ne ilgisinin olduğunu soran Aydın, şunları aktardı: "Büyük bir tehlike karşımızda. Ya da ÇHD'nin kapatılması yahut benzer dernekler. Zaten 667 sayılı KHK'de geçen 'milli güvenliği tehdit eden' ifadesiyle herkesi bir torbaya koymanın sinyalini vermişlerdi. Kovuşturma, yargılama süreçleri, infaz rejimindeki devasa ihlaller. Nereye kadar devam edecek. Böyle bir sistem, sürdürebilir değil."
'SÜREÇ OHAL SINIRLARI DEĞİL SIKIYÖNETİM SINIRLARI İÇİNDE'
Türkiye'de sürecin OHAL sınırları içinde değil "sıkıyönetim hali" sınırları içinde işlediğinin altını çizen Aydın, "OHAL rejiminde, sıkıyönetim rejimi tedbirleri alınmaz" dedi. "Anayasa 'sıkıyönetim' ile OHAL'i birbirinden ayırır" diyen Aydın, ancak yaşanılan süreçte bunun fiiliyatta ayrılmadığını belirtti.
OHAL dönemlerinde 3 ay süreyle derneklerin faaliyetlerinin durdurabileceğini ifade eden Aydın, ancak hiç mahkeme kararı olmadan yargısal güvence hiçe sayılarak "pat" diye derneklerin kapatılamayacağını dile getirdi. "Bu sadece sıkıyönetim halinde yapılabilir" diyen Aydın, "Tabi ki sıkıyönetim ilan etmek işlerine gelmedi. Haliyle askeri bir rejim. Burada bir ironi oluştu. Aslında sıkıyönetim uygulamak istiyorlar ama bunu askeri elden değil sivil elden işletiyorlar. Şu anda bir sivil sıkıyönetim rejimiyle karşı karşıyayız" diye belirtti.
'BU ORTAMDA ANAYASA DEHŞET VERİCİ'
Tüm bunların neden yapıldığını da soran Aydın, Anayasa tartışmalarına değindi. Anayasa hukukçusu Aydın, başkanlık ve anayasa tartışmalarını "dehşet verici" olarak nitelendirdi. Anayasa'nın bir anlaşma olduğunu hatırlatan Aydın, şöyle devam etti: "Rejimi, hükümet sistemini değiştirecek, Anayasa yapılmasını gerekli gören büyük çaplı reformlar sükunet içinde yapılmalıdır. Çoğulcu zeminde tartışılmalıdır. Hele ki OHAL koşulları altında başkanlık tartışmak, Anayasa tartışmak 'dehşet verici' bir durum. Baskı altında, 'ben yaptım oldu' diyerek yaparsanız ama asla uzun süreli olamaz. Bunu bize tarih gösterdi."
Deniz Nazlım / Selami Aslan - dihaber