Yıldırım: Sonları 2 Mart Darbesi'ni yapanlarla aynı olacak

ANKARA - DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak tutuklandığı 2 Mart Darbesi'nin yıldönümü dolayısıyla Ankara’nın Kürt politikasını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, “2 Mart 1994’teki darbeyi yapanlar gibi bugün de benzer politikaları yürütenlerin sonu aynı olacak” dedi.

Türkiye’nin siyasi tarihine “utanç sayfası” olarak geçen 2 Mart 1994’te Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerine dönük geliştirilen “2 Mart Darbesi”nin üzerinden 23 yıl geçti. Kürtlerin Ankara’da siyaset arayışına 1990’da Halkın Emek Partisi (HEP) ile başlayan DEP’le süren çabaları sürekli baskılanmaya çalışıldı. HEP ile birlikte siyasi yaşama atılan Hatip Dicle, 12 Aralık 1993 tarihinde genel başkanı olduğu DEP, o seçimlerin ardından Meclis’e temsiliyet imkanı buldu. Ancak devlet 2 Mart 1994 günü halen devam edecek bir siyasi krizin adımı atıldı. Yemin töreninde protestolar arasında Kürtçe yemin etmesi soruşturmaya konu olan Leyla Zana ve arkadaşları hedef alındı. Polis, Orhan Doğan ve Hatip Dicle’yi aynı gün Meclis çıkışında yaka paça gözaltına aldı. Aynı gün, hiç vakit kaybetmeden yapılan Meclis oylamasında DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve bağımsız milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları kaldırıldı. Milletvekillerinin Meclis'ten alınarak tutuklanmasıyla birlikte siyasi çözüm yolları aramak amacıyla parlamenter sistemi tercih eden Kürt siyasetine de o günden itibaren sürekli cezaevi yolu açıldı.

JET HIZIYLA KAPATILDI

Milletvekilleri 13 gün sonra tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne konulurken, Anayasa Mahkemesi aynı hızla partiyi kapatma kararı aldı. 3 Ağustos 1994’te başlayan DEP Davası da jet hızıyla 8 Aralık 1994’te sonuçlandırıldı. Milletvekilleri, Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin iddianamesine göre, “PKK talimatları doğrultusunda bölücü faaliyet yürüttükleri” suçlamasıyla TCK’nin 125. maddesi uyarınca 15’er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak kısa süre sonra serbest bırakılırken, Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak "Örgüt yöneticiliği" suçlamasıyla 10 yıl cezaevinde kaldı.

BARAJ BAĞIMSIZ ADAYLARLA YIKILDI

2004 yılında AB uyum süreci kapsamında serbest bırakılan DEP'liler siyaset yasağı nedeniyle bir süre aktif siyasetten uzak kaldı. Bu dönemlerde DEP geleneğinden gelen DEHAP ve ardından da DTP, yerel yönetimler başta olmak üzere birçok alanda önemli başarılar yakaladı. Seçimlerde yüzde 10 barajından dolayı parlamentoda temsil hakkı bulamayan Kürtler, 2007 seçimlerinde bağımsız adaylarla engelli aştı. Barajın bağımsız aday formülüyle aşılmasının ardından Meclis’e girmeyi başaran siyasetçiler, bununla da kalmayıp grup kurma sayısı olan 20’ye ulaştı ve kısa bir süre sonra da Demokratik Toplum Partisi (DTP) çatısı altında Meclis’te söz söylemeye başladı. Ancak HEP ve ardından DEP’le başlayan siyasete dönük baskı DTP için de geçerli olacaktı. DTP, Aralık 2009’da Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılırken, Genel Başkanı Ahmet Türk ve milletvekili Aysel Tuğluk’un da bulunduğu 37 kişiye 5 yıl siyaset yasağı getirildi.

YSK REKOR OY ALAN DİCLE’NİN VEKİLLİĞİNİ VETO ETTİ

2011 yılına gelindiğinde “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” ile kurulan demokrasi ittifak ile yüzde 10 barajı bağımsız adaylarla yeniden aşıldı. Bu seçimlerde YSK, 2 yıl zaman geçmiş olmasına rağmen bir kez daha Hatip Dicle ve Leyla Zana'nın milletvekili adaylığını, "Memnu haklarını almadıkları" gerekçesiyle veto etti. Kamuoyunun yükselen tepkisi nedeniyle geri adım atmak zorunda kalan YSK veto kararını kaldırarak, 2 Mart darbesi mağdurlarına vize vermek zorunda kaldı. Ancak, seçimlere 3 gün kala Yargıtay'ın Hatip Dicle hakkında düşüncelerini açıkladığı için hakkında verilen 1 yıl 8 aylık cezayı onaması ile Diyarbakır’da rekor ol ile seçilen Dicle’nin milletvekilliği bir kez daha düşürüldü. Leyla Zana ise Diyarbakır’dan seçilip ve 17 yıl sonra tutuklanıp götürüldüğü Meclis kapısından ikinci kez milletvekili olarak döndü. Zana ile birlikte Meclis’e giren diğer bir isim ise Ahmet Türk oldu.

‘BÜYÜK İNSANLIK’ KAZANDI SEÇİMLER YOK HÜKMÜNDE SAYILDI

2015’teki genel seçimlerde “Türkiyelileşme” projesi etrafında geniş bileşeni olan Halkların Demokratik Partisi (HDP), 7 Haziran seçimlerine parti olarak seçime girme kararı aldı. “Büyük insanlık” sloganıyla seçim kampanyasını yürüten HDP, 7 Haziran’da elde ettiği yüzde 13.1 gibi büyük sıçrama ile 80 milletvekili taşıdı meclise. Siyasi çözüm için Meclis’i adres gösteren siyasi gelenek bu kez daha güçlü bir şekilde temsil edilme fırsatı buldu. AK Partinin tek başına hükümet kuramama sonucuna neden olan bu başarı, çeşitli gerekçelerle “yok hükmünde” sayıldı ve 1 Kasım’da seçimler yenilendi. Bu süreçte Kürt sorununda devlet tarafından düğmeye basılan şiddet politikasının gölgesinde gidilen seçimde HDP yüzde 10.7 gibi bir başarıyla Meclis’e girmeyi başardı.

HDP’YE KARŞI ‘MİLLİ MUTABAKAT’ KURULDU

Barajla siyasetin dışına itilemeyen HDP, bu kez “dokunulmazlık” kıskacına alındı ve Nisan 2016 tarihinden itibaren Meclis’teki yaşanan fiili süreç başlatıldı. AK Parti’nin getirdiği “dokunulmazlıkların kaldırılması” teklifine MHP ve CHP desteğiyle Meclis’te kabul edildi. Haziran ayının başında yürürlüğe giren düzenleme sonrası HDP’liler bir bir ifadeye çağrıldı. Bunu adımı “siyasi bir darbe” olarak değerlendiren HDP yönetimi, “yargının bağımsız olmadığını” vurgulayarak, ifadeye gitmeyi reddetti.

23 YIL SONRA AYNI İŞLEM

4 Kasım 2016’ya 5 farklı kentte eş zamanlı basılan düğme ile aralarında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 9 milletvekili gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanlarla birlikte 12 milletvekili tutuklandı. 21 Şubat’ta ise, Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’ın milletvekilli seçilmeden önceki bir davasında aldığı 5 aylık hapis cezası gerekçe gösterilerek, vekilliği düşürüldü. 1 Mart tarihi itibariyle de iki eş genel başkanla birlikte milletvekilleri İdris Baluken, Nursel Aydoğan, Selma Irmak, Ferhat Encu, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Çağlar Demirel, Besime Konca, Gülser Yıldırım, Meral Danış Beştaş ve Ayhan Bilgen tutuklu bulunuyor.

‘EŞİT YURTAŞ ARAYIŞANA DARBEDİR’

Siyasi geleneğin karşı karşıya kaldığı baskı ve badireleri değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, “Kürt’ün eşit yurttaş olma arayışına karşı yapılan bir darbedir” diye tanımladı.

Yıldırım, söz konusu süreçleri ve benzerliklerini şöyle ifade etti:

“Tarih nasıl 2 Mart’tı mahkum etti ve tarihin kara sayfasına yazdıysa bugün yaşanılanları da o günleri çok daha aratacak ve daha büyük bir kara leke olarak tarihe kaydedecektir. O gün yapılan bir garabetti ama o zaman ki biraz daha faşizmin hukuk düzleminde hukuka uygun bir düzlemi vardı. O gün dokunulmazlığı kaldırılan arkadaşlarımız çıkıp tek tek savunma yapma hakkına sahip oldular. Her DEP’li arkadaşımız Genel Kurul’da ve komisyonda savunma yapma hakkına sahipti. Ama geçtiğimiz yıl Mayıs ayındaki düzenlemede bizden hiç birine savunma hakkı dahi verilmedi. Bu anlamıyla bugünkü uygulamalar, 94’te yaşanılanların fersah fersah ilerisindeki uygulamalardır.”

‘UYGULAYICILAR AYNI HAZİN SONU YAŞAYACAK’

Yıldırım, Kürt inkarı ve reddi üzerinden 94’te yapılmak istenen siyaset dışına itilme politikasının tutmadığını ve Kürtlerin siyasette sözünü söylemeye devam ettiğini vurgulayarak, “Ancak yaşanılanlardan sonra tarihten ders çıkarmayanlar o yanlış uygulamaların akıbetini aynen yaşayacaklardır. 94’teki o uygulamanın sahipleri, o günün partileri tarihe karıştılar. Siyaset tarihinden silindikleri gibi bir özgür birey olarak toplumun içerisine çıkamıyorlar. Bugün bunları da yapanların da aynı hazin sonu yaşayacaklarından tereddüt etmiyorum” diye konuştu.