ANKARA - Uçak krizi sonrasında verdiği tavizlerle Rusya’yı ikna etmeye çalışan Türkiye, son dönemlerde geliştirdiği ziyaretlerde de tavizlerini sürdürerek, Rusya’nın Kürtlere karşı cephe almasını amaçlıyor. Ortadoğu uzmanı Bereket Kar, bu planın tutmasının mümkün olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son Rusya ziyareti ve yaptığı görüşmelerde tıpkı öncekiler gibi, Suriye’de özellikle Kürtlerin kazanımlarına karşı geliştirdiği bir hamle oldu. Antalya’da Rusya, ABD ve Türkiye Genelkurmay Başkanları arasında yapılan, “Rakka ve Minbic Zirvesi"nden sonra gerçekleştirilen ziyarette her ne kadar “ekonomik anlaşmalar” ön plana çıkarılsa da, verilen mesajlar ve Türkiye’nin bir süredir dış politikasını üzerine oturttuğu Kuzey Suriye’de Kürt kazanımlarını tasfiye etme girişimi, bunun açık göstergesi oldu.
ERDOĞAN ÖZÜR DİLEDİ
Türkiye 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye’de Rus uçağını düşürdükten sonra Türkiye Rusya arasında gelişen yaşanan kriz, Türkiye’nin önce özür dilemesi ve ardında da ilişkileri normalleştirmek adına verdiği tavizler ön plana çıktı. Türkiye önce Rusya’nın himaye ettiği Suriye rejimine ilişkin eski söylemlerini terk etti ve “Katil Esed, Esed gitmeden asla çözüm mümkün değil” söylemlerini, “Esad’lı çözüm arayışlarına” evriltti. Türkiye bu konuda kendince tavizler verirken, karşı tarafı da Kürtlere karşı tutum almaya zorladı. Türkiye ilk adımı, krizden 7 ay sonra 27 Haziran 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e yazdığı mektupta özür dilemesiyle attı.
PUTİN ENERJİ ANLAŞMALARINDA İSTEDİĞİNİ ALDI
1 Temmuz’da Türkiye ve Rusya arasında yapılan ilk doğrudan temasta Türkiye tavizlerine karşılık, Rojava’nın izole etmesi talebini gündeme getirdi. Çavuşoğlu ve Lavrov’un yaptığı ikili görüşmede, “Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapılmasını” Türkiye bu konuda atılmış bir adım olarak değerlendirdi. Krizden 8 ay sonra da 9 Ağustos tarihinde Rusya’ya gidip Putin ile görüşen Erdoğan, Rojava ve Suriye’nin ayrıca ele alındığı ikinci bir toplantı organize edilmesini sağladı. 10 Ekim’de Dünya Enerji Kongresi için Türkiye’ye gelen Putin nükleer enerji dahil olmak üzere Türkiye’nin taviz verdiği bir dizi anlaşma imzaladı.
RUSYA’NIN BOMBARDIMANIN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ
Ancak 19 Aralık 2016 tarihinde Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti, Rusya’nın Türkiye’ye yönelik şüphelerini derinleştirdi. Ancak Türkiye, Astana görüşmelerine dahil olarak, Rusya ve İran’ın hazırladığı planları kabul etti. Bu planlar sonucunda Türkiye destek verdiği El Nusra’dan ve Halep iddiasından vazgeçti. Rusya, Türkiye’nin Suriye’ye sınırlı bir bölgede operasyon yapmasına göz yumarken, 9 Şubat 2017 tarihinde Rus uçakları TSK unsurlarını vurdu ve resmi açıklamalara göre 3 asker hayatını kaybetti. Ancak Türkiye bu konuda herhangi bir itirazda bulunamadı.
Türkiye en son Minbiç’a yönelik saldırı hazırlığı yaparken, Rusya ve ABD’nin Minbiç’a sembolik askeri güç göndermesini kendisine karşı yapılmış bir anlaşma olarak değerlendirdi. Yapılan son görüşmede de, Erdoğan’ın Kürtlere karşı adım attırmak için kimi yeni tavizler verme önerisinde bulunduğu ifade edildi.
ABD’YE MESAJ VERMEK İSTEDİ
Erdoğan’ın Rusya gidişini ve yaşanan gelişmeleri değerlendiren Ortadoğu Uzmanı Bereket Kar, yapılan görüşme ve ziyaretlerin daha çok, “Kürtlere engellemeye ve Rakka operasyonuna yönelik bir girişim olduğunu” belirterek, “ABD’nin PYD’ye YPG güçleri ile Rakka’ya yönelme ısrarı karşısında Türkiye bu defa bir şekli ile ABD’ye bir mesaj vermesi gerekiyordu. Rusya ziyaret ile ABD’ye direk bir mesaj olarak verildi. Siz maden bu Rakka operasyonunu bu şekilde diretiyorsunuz, bende Rusya’yı bir şekilde size tercih ederim mesajıydı” diye konuştu.
ABD’nin bu tür mesajları fazla ciddiye almayacağını belirten Kar, “ABD’de eski bir generalinin açıklaması var. ‘Fazla acele etmeyin Rusya size suprizim olacak. Ve Rusya’nın ABD aslında Suriye üzerinde anlaştığı bu anlaşmanın alt yapısının yapılmakta olduğu ve bir iki aya kadar taraflarının kendileri bunu tamamı ile açıklayacağı ifade etmişti” sözleriyle bunu dile getirdi.
Türkiye’nin ısrarının sadece YPG ya da Rojava ile sınırlı olmadığını ifade eden Kar, özellikle Türkiye’deki Kürt Özgürlük Hareketine yönelik olduğunu belirtti.
BAŞKASININ TOPRAĞINI İŞGAL EDEREK SINIRINI KORUYAMAZSIN!
Türkiye’nin Barzani ile ilişkilerini Şengal’e yönelik yaklaşımını da bu esas üzerine oturttuğunu ifade eden Kar, “Yoksa mesele sadece bir sınır güvenliği korumak değildir. Yani siz kendi güvenliğini halklarınızın güvenliğini başka ülkelerin toprağını işgal ederek, oraya müdahale ederek koruyamazsınız. Bunu dünyada deneyenler var ama yapamadılar. İsrail şuan bunu sürdürüyor. Arap topraklarını bir şekilde işgal etti. Bu şekilde kendi güvenliğini alarak orada kalmaya devam ediyor. Türkiye böyle bir durumu yapamaz. Uzun süreli asla yapamaz” diyerek Türkiye’nin Suriye’deki varlığının kalıcı olmayacağını söyledi.
TÜRKİYE KENDİSİNİ ÖSO İLE SINIRLADI
Türkiye’nin bölgedeki iddialarını da “kendi ettiği Özgür Suriye Ordusu” isimli oluşumla sınırlandırdığını belirten Kar, “Buda ne batını, ABD’nin ne İran’nın ne Suriye’nin kabul ettiği bir proje değil” şeklinde konuştu. Kar, Türkiye’nin bu minvalde ABD nezdinde gerçekleştirdiği girişlerin de sonuç vermeyeceğini belirterek, “Gelen işaretlerde bu yönde” diye konuştu.
ALMANYA KRİZİ MAĞDURİYET YARATMAYA YÖNELİKTİR
Kar, Türkiye’nin son dönemlerde Almanya ile derinleştiği krizin de, referandum sürecine denk gelmesinin tesadüfü olmadığını belirterek, “Bu biraz da mağduriyette oynama noktasında bir yeni ulusal bir kalkışma, bir ulusal algı oluşturma adına referandumda, ‘Evet’e tercüme etme çabasıdır. Çıkıp Alman’ya ya sen bu kadar laf edeceksin. Evet günaydın demek gerekiyor. Çünkü bu emperyalist ülkeler sizin en yakın dostlarınız. Şimdi mi bunların Nazi ile ilişkilerin keşfettiniz?” diye konuştu. Kar, Türkiye’de yaşananlara da işaret ederek şunları söyledi:
ONLARI NAZİZM İLE SUÇLARKEN SİZİN YAPTIĞINIZ NE?
“İkincisi siz bunlara itiraz ederken kendi ülkenizin en acımasız bir biçimde akademisyenlerden tutun, öğretmenlere her türlü görevlilere karşı tutuklamanız devam ediyor. HDP’nin tüm milletvekillerine yönelik baskılar. 12 tanesi içerde. 85 seçilmiş Belediye Eşbaşkanı içeride. Seçim veya referandum çalışması yaptırmıyorsunuz. Bunun adı ne? Bu sorulur. Bu baskı mıdır? Faşizm midir? Terörizm midir? Tabi ki Moskova ziyareti aslında batının bütününe de aynı şekil de bir mesajdır. Yani biz kendi kıblemizi tayin ettik ve bundan sonra eğer bu şekilde önümüzü keserseniz, bu şekilde üzerimize gelirseniz bizim gideceğimiz yer var. İşte Rusya. Ama bu toplantıların bu gidişlerin çok daha fazlasının olacağını düşünüyorum. Çünkü böyle bir ziyaret ile hele son ziyaret ile çok şey elde edilmediği kanaatindeyim. Sekiz anlaşmadan hiç birisinde net, somut bir şey yok. Sadece umutlar var. Yani bol bol Rusya umut satmış kendileri de bunu almak zorundalar. Türkiye Rusya arasında ki ilişkileri de süt liman olarak tanımlanamaz. Çünkü Rusya her şeyden önce PYD’ye terör örgütü demiyor. Hatta PKK’yi bile terör örgütü olarak nitelemedi şuana kadar. PYD Moskova’da bürosunu açmış.”
Kar, Suriye’deki Federasyon sürecinin biraz zaman alacağını belirtti.
Kenan Kırkaya / Selman Gozelyüz - dihaber