Cumhurbaşkanlığı sistemi: Bütçesi paralel, hazinesi paralel!

ANKARA - Türkiye halklarının kısmi sahip olduğu bütçe hakkının, anayasa değişikliğiyle yok sayılacağı belirtiliyor. Bütçe uzmanı Aziz Konukman, "Cumhurbaşkanlığı sistemini", "Bütçesi paralel, hazinesi paralel, böyle enteresan yapıyla karşı karşıya kaldık" diye özetledi.

AK Parti ve MHP'nin ortaklaşarak toplumun önüne getirdiği anayasa değişikliğinde en çok tartışılan maddelerin başında 15'inci madde geliyor. Öyle ki söz konusu madde insanlığın yüz yıllar süren mücadeleleri sonrası kısmen de olsa elde ettiği bütçe hakkına dair müdahalede bulunuyor. Maddeye göre "bütçe hakkının kullanımı" Meclis'ten yani toplumun temsilcilerinden fiili olarak alınarak, Cumhurbaşkanına devrediliyor.

Bütçe hakkı, yöneticilerin toplum üzerinde uyguladığı ağır vergilere karşı gelişen tepkiler ve ardından ortaya çıkan isyanlar sonucu elde edildi. İlk bütçe hakkı yine ilk Anayasal belge olarak kabul edilen 1215 tarihli Magna Carta ile mümkün oldu. İngiltere'de Avam Karması adını taşıyan Genel Meclisin onayı olmaksızın İngiltere'de artık vergi alınmadı. Magna Carta, bütçe hakkının ilk aşaması olan "vergi alma hakkına" ilişkin ilk yazılı belge niteliğinde ve kralın vergilendirme yetkisine sınırlama koyması bakımından günümüze ışık tutuyor. Bütçe hakkına dair asıl önemli adımlar ise 17'inci yüzyılda atıldı. İngiltere'de vergi alma hakkının kesin olarak elde edilmesi önce 1627 yılında "Haklar Dilekçesi"nin ortaya çıkışı ardından "1688 devriminden" sonra kabul edilen Haklar Yasası ile gerçekleşti. Bütçe hakkı için dönem noktası olan 1688 yılında sonra İngiltere halkı "vergi alma hakkının" yanı sıra "harcama hakkı" ve "yıllık bütçeyi onama hakkının" da yolu açıldı.

Daha sonra 1789 Fransız İhtilali sonrası Fransa ve bütün Avrupa yayılan bütçe hakkı 19 ve 20'yüzyılarda yaşanan gelişmelerle birlikte tüm dünyada kabul görür hale geldi.

Ekonomist ve aynı zamanda “bütçe hakkı” konusunda Türkiye'nin sayılı uzmanlarından olan Prof. Dr. Aziz Konukman, bütçe hakkı için verilen mücadelenin üç unsurdan oluştuğunu söyledi ve şöyle sıraladı: "Toplumsal ihtiyaçların kamu hizmetine konu yapılarak kamu hizmetinin üretilmesi, kamu hizmeti üretilirken finansmanını sağlayacak kamu gelirlerinin çeşidi ve bunların toplanması, karar yetkisinin kimin, nasıl ve ne zaman kullanacağı."

Konukman, bu unsurlarda karar verici olanın halk olduğunu ve AK Parti ile MHP'nin ortaklığında önerilen anayasa değişikliğinin tam da bu unsurlara müdahale ettiğini söyledi.

BÜTÇE YAPIMININ TEMEL SORUNU ÇÖZÜLMÜYOR

Konukman, anayasa değişikliğinde bütçe ve kesin hesabın aynı madde düzenlendiği oysa kesin hesabın ayrı maddede ve etkin denetimi sağlayacak şekilde düzenlemesi gerektiğini ifade etti. Konukman, bu sorunun mevcut sistemde de olduğunu söyledi ve şu değerlendirmede bulundu:

"Kesin hesap bir önceki yılın bitmiş hesabının tartışılmasıdır. Yani bölüşüm sona ermiş, kamu kaynaklarının nasıl tahsis edildiği sonuçlanmıştır. Bizde kesin hesap diğer hesaplarla birlikte görüşülüyor. Oysa batıda kesin hesaplar için ayrı komisyon var. Uzun uzun tartışılıyor. Görülen yanlışlıklar kaydediliyor. Halk adına denetim yapmış oluyor milletvekilleri. Hatta bazı ülkelerde daha da ileri gidiliyor ve komisyon başkanı muhalefet partisinden oluşuyor. Türkiye'de muhalefet kesin hesabın görüşüleceği komisyonun başkanlığından da vazgeçti ama 'sizden olsun' dedi ama karşılık görmedi. Demek ki anayasa değişikliğinde mevcut sistemin en aksayan yanı, çözülmeyen sorunu geçiştirilmiş oluyor."

‘BÖYLE SAÇMALIK MI OLUR?’

Konukman, anayasa değişikliğinde “Eğer, geçici bütçe gerekiyorsa geçici bütçe hazırlanır, eğer o da hazırlanamıyorsa bir önceki dönemin bütçesi yeniden değerlendirme oranı ile arttırılarak devam ederler” şeklindeki hükme değindi ve "Böyle saçmalık mı olur" tepkisini verdi.

Değişiklikteki bu ibare için, "Cumhurbaşkanının hazırlayacağı bütçeye Meclis onay vermezse, reddetse dahi Cumhurbaşkanı hiç bir sıkıntı yaşamayacak. Otomatikman yeniden değerlendirme oranında artacak. Yeniden değerlenme oranı dediğimiz şeyde YÜFE var. Ekim ayından 12 ay geriye gidiliyor, bir rakam bulunuyor, o rakam ortalama bir rakam. Sonra bir önceki yılın da aynı şekilde 12 ay geriye gidilerek bir rakam bulunuyor, ikisinin yüzdesini bulduğumuz zaman bütçenin artacağı rakam ortaya çıkıyor. Nerden çıktı dersen, bizim mevcut sistemde var. Yılbaşında bir zamlar geliyor. Maktu vergileri ya da trafik cezaları, pasaport ücretleri, pul parası, çöp vergisi şu kadar arttı. İşte o yeniden değerlendirme oranı kadar artmış oluyor. Şimdi bunu bütçenin bütün kalemlerine şarmile hale getiriyorlar. Yani kısmi bir şey için geçerli olan bir model" değerlendirmesinde bulundu.

'MECLİS RET ETSE DAHİ BİRŞEY DEĞİŞMEYECEK'

Değişikliğe göre Cumhurbaşkanının hazırlayacağı bütçeyi Meclis tarafından reddedilmesi durumunda "Bütçe kanunu süresinde yürürlüğe konulmaması halinde geçici bütçe kanunu çıkarılır, geçici bütçe kanunun da çıkarılmaması durumunda, yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerlenme oranına göre arttırılır" hükmün geçerli oluyor. Konukman, söz konusu hükme "Yani bu bütçe reddedilse dahi yine aynı sonucu yaratır demek istiyor" şeklinde açıkladı.

'BÜTÇEYİ KİM SAVUNACAK BELLİ DEĞİL'

Değişiklik ile bütün yetkinin Cumhurbaşkanına verildiğini söyleyen Konukman, "Meclis grubu adeta işlevsiz hale getiriliyor. Bütçenin Genel Kurul'da onaylanması tuhaf. Genel Kurul deniliyor, bütçe deniliyor. Burada kim savunacak bu bütçeyi, bunu söylemiyor. Yani düşünsenize! Bütçeyi birisine hazırlatıyorsunuz, cumhurbaşkanına sorumluluk veriyorsunuz, cumhurbaşkanı o bütçeyi Meclis'e sunuyor fakat milletvekillerinin muhatabı cumhurbaşkanı değil. Halbuki eskiden nasıldı? Hükümet vardı, yetkileri vardı ve bir muhatap vardı. Şimdi büyük bir ihtimalle bir Meclis içtüzüğü ile onu çözecekler, eğer geçerse... Acaba Meclis'in karşısındaki muhataplar, Sarayın bürokratları mı olacak? Yani Cumhurbaşkanının memurları mı savunacak bütçeyi. Ee Meclis o zaman siyasi sorumluluk taşımayan kişiler karşısında muhatap olacak, nasıl tartışılacak ben bilmiyorum şahsen."

'PADİŞAHLAR GİBİ PERDE ARKASINDA MI İZLEYECEK'

Konukman, konuya dair eleştirilere şöyle devam etti: "Sorumlu kim? Saraydaki Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı bütçeyi nasıl izleyecek? Padişahlar hani bazen halkla görüşmeleri perde arkasından izlermiş. Bunu gibi bir şey mi olacak; bütçe Meclis'te tartışılırken televizyonda 'Efendim hazırladığınız bütçe şuan komisyonda görüşülüyor, buyurun.' Padişahın perde arkasından izlemesi gibi bir şey olacak. Çağdaş versiyonu bu herhalde."

SAYIŞTAY NE OLACAK?

Konukman, "Peki Sayıştay ne olacak, Meclis zaten kendi bütçesine sahip değil. Sayıştay ne adına yapacak bu denetimi" diye sordu ve ekledi: "Belki de kesin hesabı aynı maddede düzenlemeleri ondan. E zaten Meclisin kendisi işlevsiz hale gelince onun adına hareket edecek olan Sayıştay’ın da zaten işlevsiz bir kurum olması lazım."

'HALKTAN ALIP PADİŞAHA, KRALA VERİYORUZ'

Konukman, anayasa değişikliği ile insanlığın uzun yıllar mücadele vererek kazandığı bütçe hakkının Türkiye'de geriye gideceğini uyarısında bulundu. Konukman, şunları söyledi: "Eskiden vergileri padişah ya da kral toplardı, istediği giderleri yapardı. Ancak Meclis tarihsel süreç içerisinde bu yetkiyi kraldan aldı ve bunu halk adına kullanılır hale getirdi. Yani devletin vatandaşa karşı görevi var. Bizim de sorumluluklarımız. Çift taraflı yani. Bize hizmet üretme zorunda. Kamunun da siparişi var. Bu siparişi karşılayacak yer de Meclis, hükümet aracılığıyla. Peki, bu değişiklik Meclis'i devre dışı bırakıyor. Yani bu yetkiyi halktan alıp tekrar padişaha vermiş oluyoruz, krala tekrar iade ediyoruz. Bütçe hakkı toplumdan, Meclis'ten çıkıp tekrar güçlü otoriteye dönüyor. Harcanan her kuruşta toplumun bilme hakkı olmalı. Her kuruşun maliyetinde fikri olmalı. Çünkü kamu hizmeti benim verdiğim vergilerle yapılıyor. İnsan kendi evindeki bütçeye hakim olduğu gibi kamunun bütçesine de hakim olmalı. Bu konularda iyileştirme beklerken süreci tam tersine çeviriyorlar."

BÜTÇESİ PARALEL HAZİNESİ PARALEL

Konukman, anayasa değişikliği öncesinde de Meclis'in fiilen devre dışı bırakıldığı uygulamalar olduğunu ve bunun başlıcasının Varlık Fonu olduğunu söyledi. Varlık Fonu'nu "bütçenin paraleli" olarak tanımlayan Konukman, şu değerlendirmede bulundu: "Dünyada gelecek nesilleri korumak için fonlar var. Biz de ise tam tersine. Çünkü var olan varlıklarımızı ipotek ettiriyoruz, borçlanacağız. Bir nevi hem paralel hazine hem paralel bütçe yaratarak kamu kaynaklarına el koyuyorsunuz. Peki yetkili kim, şu anda Başbakan. Anayasa değişikliği geçerse bütün yetki Cumhurbaşkanında. Daha değişiklik olmadan fiili olarak geldi bile. Şimdi bu düzen tek adamın ne kadar büyük bir kudrete sahip olabileceğini gösteriyor. Yani Cumhurbaşkanının iki tane bütçesi iki tane hazinesi olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Üstelik paralel! Bir de paralel devletle, paralel örgütlerle mücadele edilen bir dönemde. Bütçesi paralel, hazinesi paralel, böyle enteresan yapı ile karşı karşıya kaldık."

Deniz Nazlım / Selami Aslan - dihaber