CHP'li Penşen: Türkiye ihanet belgesini kim yazdı?

URFA - Referandum kapsamında Urfa'yı ziyaret eden CHP Trabzon Milletvekili Haluk Penşen, "Türkiye ihanet belgesini kim yazdı? Biri çıksın desin ben yazdım. Burada cinayetle suçlananın dokunulmazlıktan yararlanacağını, ırz düşmanının dokunulmazlıktan yararlanacağını, kim koydu bu anayasa paketinin içerisine?” diye sordu.

CHP Urfa İl Örgütü referanduma sayılı günler kala Harran Otel'de basın toplantısı düzenledi. CHP Trabzon Milletvekili Haluk Penşen’in de katıldığı toplantıyı çok sayıda gazeteci takip etti. 16 Nisan’da halkoyuna sunulacak olan anayasa değişiklik paketine dikkat çeken Penşen, anayasa paketini hazırlayan hukukçuyu merak ettiklerini belirtti.

‘KİM YAZDI?’

“Bunu yazan her kimse yarın onu yargıya sevk edecekleri için belirtmiyorlar" diyen Penşen, şöyle konuştu: "Hangi hukukçu, hangi AKP’li yazdı? Herkes topu birbirine atıyor. Ben yazmadım, o yazmadı, o yazmadı diyorlar. Peki, siz yazmamışsanız o zaman kim yazdı? Tekrar soruyorum bu Türkiye ihanet belgesini kim yazdı? Biri çıksın desin ben yazdım. Burada cinayetle suçlananın dokunulmazlıktan yararlanacağını, ırz düşmanının dokunulmazlıktan yararlanacağını, kim koydu bu anayasa paketinin içerisine. Madem bu kadar savunuyorsunuz, niye kimse çıkıp da ben yazdım diyemiyor?” diye sordu.

Urfalılara, “Buraya sığınmacı olarak gelenlere yarın vatandaşlık verildiğinde, nasıl bir Urfa ile karşı karşıya kalacağınızı biliyor musunuz” diye soran Penşen, “Sığınmacıların Urfa’ya yerleşmeleri ve vatandaşlık verilmesini Urfa halkına sordular mı? Bunun bedelini Urfalılar ödüyor mu, ödüyor. Sizin çocuklarınız işsiz kaldı. Sizin esnafınız rekabet edemez hale geldi. Sizin 50 bin insanınız göçüyordu, şimdi daha çok insanınız göç etmek zorunda kalıyor” diye konuştu.

‘KAFASINA SİLAHI DAYIYORSUN BEN EVET DİYORUM YA SEN’

Urfa’da referandum gezilerinde ismini vermediği bir muhtarın kendilerini çaya davet ettiklerini belirten Penşen, “Muhtar bizi çaya davet etmişti. Bir dakika sonra muhtara bir telefon geldi. Muhtarı kaymakamlığa çağırıyorlar. Muhtarlara deniliyor ki, eğer sizin orada bu anayasaya destek çıkmaz ise silahınızı ve mührünüzü alırız. Ve geçmişte sizi bir listeye koymuştuk. Ve o listeden çıkarmıştık. Sizi yeniden o listeye koyarız. O listenin de sizin önünüze ne koyacağını da o zaman görürsünüz. Yani şantaj tehdit baskı zulüm ile karşı karşıyalar. Anayasa değişikliği için referanduma gerek yok ki, o zaman sen karar verseydin bunları uygulamaya koyuyorum deseydin. Kafasına silahı dayıyorsun ondan sonar 'ben evet diyorum sen ne diyorsun' diye soruyorsun. Buradan kaymakamları özellikle uyarıyorum. Bu süreç fazla gitmez. O kaymakamlar kendilerini yargıçların karşısında bulurlar. Hiç kuşkunuz olmasın” diye belirtti.

‘TAŞLARA VUR KAFANI’

Dışişleri Bakanı’na “Düşişleri Bakanı” diye hitap eden Penşen, “Niye Düşişleri Bakanı” dediğini şöyle açıkladı: “Hollanda’da biliyorsunuz Donkişot hikâyesi vardır. Buda aynen öyle ciddiye alınacak bir adam değil, sizde ciddiye almayın. Yaklaşık bir ay önce o Düşişleri Bakanı bir açıklama yaptı. Boşaltmazlar ise Menbic’i vururuz dedi. Bu çok bilerek hazırlanılmış bir tezgâhtı. Tamda referanduma doğru ilişkin bir milli mücadele senaryosu hazırlanmış, onu da Yılmaz Özdil deşifre etti. O senaryoyu açıkladığı hafta Amerika Minbic’e 500 asker yerleştirdi. 'Benim senaryom seninkinden daha önemli yemezler' dedi. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı söylediklerini unuttu ve süt dökmüş kediye döndü. Buyur boşaltmamışlar hadi git. Şimdi diyor ki 'Şengal’i vururuz şurayı, burayı vururuz.' Vuracağın bir tek şey var. Oda taşlara vur kafanı taşlara” dedi.

Gazetecilerin “HDP eşbaşkanları ve milletvekillerinin yanı sıra DBP belediyelerine kayyum atanması ve belediye başkanlarının cezaevine konmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine Penşen şunları belirtti: “İnsanların hangi siyasi partiden oldukları ve hangi anlayışa sahip oldukları değil. Bir hukukun ceza adalet sistemini işletebilmesi için, ancak yasanın suç saydığı bir eylemin olması lazım. Yasanın suç saydığı bir eylem olmadıkça, belediye başkanı ya da bir başkasını içeriye atmanın bir anlamı yoktur. Bu yanlıştır.”