ANKARA - Partisinin Genel Merkezi’nde referandum ihlal raporunu açıklayan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, “Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçime imza atmak sebebiyle Evren’den daha kötü bir ünle tarihe geçecekler” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman Baydemir, referandum sürecinde yaşanan hak ve seçim ihlallerine ilişkin Genel Merkezi’de basın toplantısı düzenledi. Baydemir, ihlallerin paketinin Meclis komisyona geldiği andan itibaren başlayıp, referandum gününe kadar sürdüğünü söyledi. Baydemir, “Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçime imza atmak sebebiyle Evren’den daha kötü bir ünle tarihe geçecektir” dedi.
‘GİZLİ OY VE AÇIK TASNİF İLKESİ İHLAL EDİLDİ’
Cumhuriyet tarihinin çok partili sisteme geçişinden bugüne en şaibeli referandumun geride bırakıldığını söyleyen Sözcü Osman Baydemir, referandum sürecinde gizli oy ve açık tasnif ilkesinin ihlal edildiğini belirtti. Baydemir, konuşmasını devamla şöyle sürdürdü: “Paketin içeriği itibariyle paketin komisyon ve TBMM’de görüşüldüğü atmosfer itibariyle yine paketin referanduma sunulduğu OHAL rejimi ve Kürt coğrafyasındaki Sıkıyönetim koşulları itibariyle eşitlik ilkeleri ve serbest propaganda ortadan kaldırılmıştır. Gizli oy ve açık tasnif ilkesi ve serbestiyetlik ilkesinin de yurttaşın elinden alınmış olması ve son olarak da YSK kararı sebebiyle referandumun mutlaka iptali gereklidir.”
‘TARİH BİZİ HAKLI ÇIKARDI’
Anayasanın daha komisyona gelmeden birçok uyarıda bulunduğuna dikkat çeken Baydemir, şöyle dedi: “Bir anayasanın mutlak suretle toplumun çeşitliliğini içermesi ve bir arada yaşama zeminini sunası gerekiyor. Bu paket Kürtleri, emeği, kadını yok saymasıyla, tekçiliğiyle aynı zamanda kurmuş olduğu düzenin rejimin denge denetleme sistemini yok etmesiyle yasama, yürütme yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmasıyla içerikse olarak butlandır. Biz daha komisyon aşamasındayken bu noktalara dikkat çekmiştik. Bu paket geçse bile meşru olmayacaktır demiştik. Tarih bizi haklı çıkardı.”
‘OHAL VE SIKIYÖNETİM KOŞULLARINDA REFERANDUMA GİTTİK’
Komisyon aşamasında ve genel kurul aşamasında eş başkanlarının ve 13 milletvekillerinin tutukluğunun dahi bir meşruiyet sorunu yarattığını ifade eden Baydemir, referandum sürecinin eşitsizliklerine şu şekilde dikkat çekti: “Paket geçtikten sonra OHAL ve sıkıyönetim koşularında referanduma gittik. Daha referanduma gitmeden, 2 yıldır bu paketin herhangi bir engel ve bir demokratik muhalefetle karşılaşmaması için, içeriğinin açığa çıkması için önlem mekanizması oluşturuldu. 17 TV, 63 gazete, boşu boşuna kapatılmadı. Muhalefetin sesini duyurduğu tüm kanallar yol temizliği amacıyla kapatıldı. 2 bin 644 sendika, vakıf da bu minvalde kapatıldı. Sesi duyurabilecek olan herkesin sesi önceden kısıldı.”
‘HDP TRT’DE SIFIR DAKİKA KONUŞTU’
Medya ambargosuna da değinen Baydemir, şöyle devam etti: “Temmuz 2015’ten bugüne değin, bu pakete muhalefet edebilecek insanlar gözaltına alındı. 11 bin gözaltı. Bunlar HDP ve bileşenlerinin aynı zamanda referandum kampanyası yürütecek aktivistlerden oluşuyor. Bunlardan 5 bini tutuklandı. Darbe girişiminden sonraki süreçte 6 bin gözaltı, bin 600 aktivist tutuklandı, 38 il eş başkanı 98 ilçe eş başkanı tutuklandı. Şu dakika itibariyle 28 il başkanı 89 ilçe eş başkanı an itibariyle cezaevinde. Kampanyayı böyle bir atmosferde yürüttük. 13 milletvekili, 750 il ve ilçe yöneticisi tutuklandı. 82 belediyeye kayyum atandı, 85 belediye eş başkanı tutuklandı, kayyum atanan tüm belediyelerin kaynakları evet kampanyası için kullanıldı.
Sadece biz baskılanmadık. Devlet bütün kaynaklarını, olanaklarını evet kampanyası lehine hükümet, bakanlıklar, valilikler, kaymakamlar eliyle kullandı. Tüm kampanya döneminde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve valiler, bakanlar, kaymakamlar temel atma töreni adı altında, daha önce atılan temelleri yeniden attılar, açılan yerleri yeniden açtılar. Fırsat eşitliği tamamen ortadan kaldırıldı. Her bir açılış 15-20 TV kanalından bangır bangır yayınlandı. Sadece Mart ayı boyunca 17 ulusal kanala baktığımıza Evet kampanyası yürütenler 830 saati aşkın canlı yayınlarda propaganda yapma imkanı buldular. Bize düşense sadece 58 dakika. TRT 80 milyon yurttaşın, 55 milyon seçmenin vergisiyle ayakta duran bir kamu kuruluşu. Her siyasi partiye eşit durması gerekir. Buna rağmen toplama baktığımızda vahim bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bütün yayın politikasına baktığımızda 6 bin 625 dakika evet kampanyasına ayrılmış, HDP’nin TRT’de kendisini ifade ettiği zaman dilimi ise 0 dakikadır. Bu bile başlı başına demokratik meşruiyet sorunu ile karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir. Bu yayınlardaki tarafgirliği Hükümet, Cumhurbaşkanlığı danışmanları ve evet cephesinin tamamının yürüttüğü tüm kampanyalarda HDP bir siyasi hedef haline dönüştürülmüştür. HDP’ye yöneltilen suçlamaların hiçbirinde HDP’ye kendisini savunma hakkı verilmemiştir.”
‘HAYIR DEMEK DEVLET DÜŞMANLIĞIDIR’ DENDİ’
Kampanya sürecinde 2 bin 165 HDP’linin gözaltına alındığı bilgisini paylaşan Baydemir, bunlardan 429 kişinin de tutuklandığını aktardı. Baydemir, devamla şöyle dedi: “Mitinglerimizde, halk buluşmalarında, ben bile mitinge, sahneye ulaşmada sorunlarla karşılaştım. Vekiller kampanya yürütürken gözaltına alındı. Yüksekova’da miting alanı değiştirildi, kentin 5 km uzağındaki bir alana alındı ve o gün toplu taşıma araçlarının kontağı sürücülerden alındı. Amaç yurttaş mitinge yürüyerek gelsin ya da gelemesin. Yurttaşlar kimi yerde kaymakamlar, kimi yere valiler eliyle, rızkıyla işiyle aşıyla tehdit edildi. Örneğin Urfa’nın Halfeti ilçesinde, Şırnak’ta, Muş’ta yetkili muhtarları çağırıyor; ‘Senin 1 Kasım’da 7 Haziran’da köyünden çıkan oy bu, senin kızın öğretmen inşallah başına bir şey gelmez, inşallah işinden olmaz’ dedi. Kimi yerlerde kaymakamlar toplantı yaptı muhtarlarla ve ‘hayır demek devlet düşmanlığıdır’ dedi. Kimi yerlerde hayvanlarınız meraya çıkamayacak tehdidinde bulundu.”
‘SAHNEYE ULAŞMADA SORUNLARLA KARŞILAŞTIM’
“Mitinglerimizde, halk buluşmalarında, ben bile mitinge, sahneye ulaşmada sorunlarla karşılaştım” diyen Baydemir, yine referandum kampanyası döneminde HDP’ye yapılan baskıları şu şekilde dile getirdi: “Vekiller kampanya yürütürken gözaltına alındı. Yüksekova’da miting alanı değiştirildi, kentin 5 km uzağındaki bir alana alındı ve o gün toplu taşıma araçlarının kontağı sürücülerden alındı. Amaç yurttaş mitinge yürüyerek gelsin ya da gelemesin. Yurttaşlar kimi yerde kaymakamlar, kimi yere valiler eliyle, rızkıyla işiyle aşıyla tehdit edildi. Örneğin Urfa’nın Halfeti ilçesinde, Şırnak’ta, Muş’ta yetkili muhtarları çağırıyor; ‘Senin 1 Kasım’da 7 Haziran’da köyünden çıkan oy bu, senin kızın öğretmen inşallah başına bir şey gelmez, inşallah işinden olmaz’ dedi. Kimi yerlerde kaymakamlar toplantı yaptı muhtarlarla ve ‘Hayır demek devlet düşmanlığıdır’ dedi. Kimi yerlerde ‘Hayvanlarınız meraya çıkamayacak’ tehdidinde bulundu.”
‘KADINLARIN SANDIK BAŞINA GİTMESİ ENGELLENDİ’
Seçim ihlallerini basınla paylaşan Baydemir, ihlalleri şu şekilde aktardı: “HDP müşahitlerinin sandık başına erişimi engellendi, köylere sokulmadı, kadınlar yerine oy kullanıldı, kadın nüfusunun sandık başına gitmesi engellendi, muhtar eliyle oy kullandırıldı. 3 milyon oyun kullanıldığı Avrupa’da YSK kararıyla HDP müşahitlerinin ve sandık kurulu üyelerinin oy kullanma işlemine nezaret etmesinin önü kapatıldı. Örneğin Muş’un Çatbaşı köyünde muhtar her seçmenle birlikte kabine girdi, Eleşkirt’in Toprakkale köyünde açık oy kullandırıldı, Bitlis’in Ovakışla köyünde oy kullanmaya giden yurttaşlar GBT kontrolüne tabi tutuldular, Eleşkirt’te muhtar ve korucular kadınların yerine oy kullandı. Siverek’in Çığrı köyünde silah zoruyla oy kullanıldı.”
‘BİN 157 SANDIKTA ENGELLENDİK’
Referandum günü yaşan tüm bunların referandum sonucuna nasıl etki ettiğine ilişkin ise Baydemir, şunları kaydetti: “Bu olaylar teknik olarak ne anlama geliyor? Örneğin ağırlıklı olarak sadece HDP ve AKP’nin oy aldığı 18 ile baktığımız zaman; 420 sandıkta 0 Hayır oyu çıkmış, bu sandıkların neredeyse tamamı kırsal kesimde kurulmuş yani ihlal alanlarının olduğu sandıklardır. Buradaki seçmen sayısı 61 bin 711’dir. 420 sandığın 366’sında HDP’nin tek bir müşahidi olamamıştır, alınmamıştır müşahitlerimiz. Bu illerde bin 118 sandıkta evet oranı yüzde 90’nın üzerindedir. Buradaki seçmen sayısı da 237 bine tekabül ediyor. Bu sandıklardan 791 tanesinde de bizim müşahitlerimizin bulunmasına imkân verilmemiştir. Toplamına baktığımızda bin 538 sandıktan 298 bin 202 seçmenin oy kullandığı sandıklardan bin 157 tanesinde biz var olamadık, engellendik. Bu sandıklardaki sonuçların tamamı gayrı meşrudur, butlandır, yasaya aykırıdır.”
‘ZORLA REJİM DEĞİŞTİRİLEMEZ’
Muş’un Hasköy ilçesinde bir okulda elinde kalaşnikof tutan şahsı gösteren Baydemir, yaşanan şaibelerden dolayı bu seçimin iptal edilmesi gerektiğini yineledi. Baydemir, “Muş Hasköy’de bir okulda çekilen kalaşnikoflu fotoğraf raporumuzun özetidir. Şahsın sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı fotoğraftır. Başbakana sorularım var; eğer hayır oyları yüzde 55 çıksaydı siz bu şahsa nasıl bir muamele uygulardınız? Bu şahıs tutuklanmış olmayacak mıydı? Söz konusu sandıktaki oyların yüzde 90’ı hayır çıksaydı bu sandığın bulunduğu okulun tüm oylarını iptal etmeyecek miydiniz? Bu şahıs rabia işareti değil de zafer işareti yapmış olmasaydı feryat figan etmeyecek miydiniz? Vali ‘bu şahıs asker değil, korucu değil’ demiş. Bu çok daha vahim. Asker değilse, polis değilse bu silahı nereden buldu, nereden geldi? Demek ki sizden olduğunda her türlü hukuksuzluk, rezillik meşru. Olmaz böyle şey, zorla rejim değiştirilemez. O rejim herkesin rejimi olamaz. Bir kez daha hakka, hakikate davet ediyoruz. Bu raporun içerdiği tüm hususlar, sadece bu fotoğraf bile YSK’nın şaibeli kararıyla buluştuğunda bu seçim iptal edilmelidir” diye konuştu.
‘KÜRTLER HAYIR’I BÜYÜTTÜ’
Referandumun eşit olmayan koşullarda gerçekleştiğini tekrarlayan Baydemir, ülkenin acilen bir yeni Anayasaya ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi. Baydemir şunları söyledi: “Referandum, oy sayma prosedürüne aykırı gerçekleşti. Her aşamada uluslararası standartlar çiğnendi ve en baskıcı referandum olarak tarihe geçti. 1982 referandumunda hangi baskıları uyguladıysa biz kat ve kat fazlasını yaşadık. Şükürler olsun ki onca baskıya rağmen Kürtler onuruna sahip çıktı. Kürtler hayır’ın büyümesine büyük katkı sunarak en büyük fedakarlığı ortaya koyan aktörlerden bir tanesi oldu.
BU PAKET TUZUN KOKMUŞ HALİDİR
Bugünden itibaren bu ülkenin en acil ihtiyacı yeni bir anayasadır. Kürdün de Alevinin de emekçinin de kadının da Ermeni’nin de işçinin de işsizin de ihtiyacı; hepsinin kendini içinde bulacağı onurlu bir anayasadır. Anayasalar mayadır. Bu paket tuzun kokmuş halidir. Tuz kokmuştur. Bu realite üzerinden yeni bir başlangıç yapmak gerekiyor. Bu yeni başlangıçta HDP olarak her katkı sunucu tavrı sunmaya hazırız. 24 milyonun dışlanmayacağı yeni bir mutabakatı bu ülke acilen gündemine almalıdır. Başta eş genel başkanlarımıza MYK adına, HDP, adına ve milyonlar adına teşekkür etmek istiyorum. Tüm kampanya sürecinde bize hep sağduyuyu, cesareti ve metaneti aşıladılar. Ve Şırnak, Gever, Nusaybin, Sur halkına, Xerabê Bava köyüne teşekkürlerini iletmek istiyorum.”
Daha sonra Baydemir, gazetecilerin soruları yanıtladı.
* “Cumhurbaşkanı ‘bu iş bitti, nokta kondu’ dedi, sizce de öyle mi? AİHM ve Anayasa Mahkemesine başvuracak mısınız?
Yargı bağımsızlığı dediğimiz meselenin ne kadar önemli olduğu Sayın Cumhurbaşkanının bu açıklamasından da anlaşılıyor. Seçim, yargı hakemliğinde yapılır ama YSK hakem değil taraf olmuştur. Suç duyurusunda bulunduk, itiraz ettik 2. aşama AYM’ye ve AİHM’e gitmektir. Bundan etkin bir sonuç alınacak anlamı çıkmamalıdır. Kayıtlara geçmesi tarihe not düşülmesi açısından da bu mekanizmalara başvuracağız.
Sayın Cumhurbaşkanı’na de seslenmek istiyorum: Hiçbir şey bitmedi her şey yeni başlıyor. Bu ülkenin farklılıklarını, 24 milyonu, Kürt halkının haklı davasını nereye koyacaksınız? Bu paket ret, inkar ve isyan kısır döngüsünün devamı anlamına geliyor. Bu kısır döngüden çıkmak için dönüp sonuçları yeniden okumak gerekiyor.
* AGİT Raporu ile ilgili eleştiriler var, değerlendirmeniz nedir?
Ana hatlarıyla bizim tanıklık etmiş olduğumuz konuların ön değerlendirmeye girdiğini görüyoruz. Ama tüm teferruatlar ana rapora girecek mi göreceğiz. AGİT, AB, Avrupa Yerel Yönetimler Kongresi ve tüm komisyonlar Türkiye’nin içinde yer aldığı ve hatta işleyişine finansal destek sunduğu mekanizmalardır. Bu mekanizmalara destek sunacaksınız ama siz eleştirildiğinizde kararlarını tanımayacaksınız. Size destek olduklarında Avrupa kurumlarını seveceksiniz ama siz hata yaptığınızda şaibe olduğunda hırsızlık yaptığınızda, eleştirdiklerinde onları sevmeyecek, tanımayacaksınız. Kusura bakmayın, hiç mantıklı değil. Böyle yaptıkça itibarsızlaşmaya da devam edeceksiniz.
Son iki yıldır hükümet şer cephesiyle, iç ve dış düşmanlıkla hareket ediyor. 2 yıldır şer cephesiyle, kriz ve kaos yönetimi ile idare etmeye çalışıyor. Bu şer cephesinin toplamı yüzde 7’lerdedir, ama bu referandumda tüm eşitsiz koşullara rağmen ancak ve ancak yüzde 51 çıkmıştır. Şer cephesi AKP’ye kaybettirmiştir. Bu büyük bir erimenin ifadesidir. Bunu görüp kuruluş felsefesine dönmek varken, rotayı Avrupa’ya çevirmek varken bu düşmanlık politikası Türkiye’ye kaybettirecektir.
* HDP’nin müşahitlerinin engellendiği bölgelerde CHP müşahitleri de mi yoktu?
Bahsettiğimiz sandıklar toplamda 18 ile ait sandıklar. Bu 18 ile geçmiş seçimler itibariyle baktığımızda yüzde 98 AKP ve HDP oy oranı vardır. Bu sandıklarda CHP’nin müşahitleri yoktur. Hayır’ın hakkını savunacak müşahit sandık kurulu görevlisi yoktur. Bizim de olmamız engellenmiştir. Dolayısıyla mevzuat, kanun, hukuk gözetilmemiştir. Geçmiş seçimlerle mukayese ettiğimizde örneğin Urfa’da müşahitlerimizin köye dahi giremeyiş oranında yüzde 50 artış olmuştur.
* Seçmenlerde güvensizlik var. CHP Meclis’ten çekilmeyi değerlendiriyor. HDP için böyle bir gündem söz konusu mu?
HDP adına MYK adına halkımızdan aldığımız güç ve destekle miskali zerre kadar umutsuzluğa yer yok. Tam tersine umutlanmamız için yeteri miktarda milyonlar var bu ülkede. Yeter ki ortak paydalarda buluşabilelim. Yeter ki demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti insan onurunu herkes için savunacak bir noktada buluşalım.
* Hayır cephesi olarak 2019’da koalisyon gündeme gelirse tavrınız ne olur?
Bugün eş başkanlar kurulumuz, yarın Parti Meclisimiz bir araya gelecek. Bütün bu ihlal alanlarıyla birlikte seçimin açığa çıkardığı siyasi haritayı irdeleyeceğiz ve mutlak suretle yeni bir yol haritası ortaya konacak. Ama bu ülkenin demokrasiye, özgürlüğe ihtiyacı var. Bu ülkede adalete ihtiyaç var. Çatışmasızlığa ve onurlu bir barışa ihtiyaç var. İhtiyacı olan herkes ortak paydasıyla gelsin. İster evet’e ister hayır’a oy versin. Değişim ve dönüşüm kaçınılmaz olacaktır. Zulüm hiçbir coğrafyada ilelebet sürmedi. Ya değişim olacak ya da zulümde ve şer cephesinde büyük bir erime olacak. Seçim sonuçları bu haliyle dahi geleceğe umutla bakmamıza yeterlidir. Bu inancı birlikte büyütelim.”