ANKARA - Referandum öncesi AB ile krizi derinleştiren Türkiye, referandum bittikten sonra diğer pek çok sorun gibi krizi çözmek için özür dileyebileceğinin işaretlerini vermeye başladı. Referandum öncesi “Nazi” diye suçladığı AB’den referandum sonrası “hesap soracaklarını” belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’ye kapıları açtı!
Türkiye, referandum öncesi Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle yaşadığı krizi çözmek için “özür dileyebileceğinin” işaretlerini vermeye başladı. Diğer birçok ülke ile benzer sorunlar yaşayan AK Parti iktidarı, seçimlerden sonra özür dileyerek çözmeye çalıştığı sorunlar gibi, benzer bir stratejiyi AB ile ilişkilerde de devreye sokmaya başladı.
YUMUŞAMA İŞARETİ
Referandum öncesi “Siz kim oluyorsunuz, Nazi kalıntıları, hesap soracağız” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün İstanbul’da katıldığı bir toplantıda ilişkileri yumuşatacaklarının işaretini verdi. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandum öncesi, AB ile ilişkileri gerecek açıklamaları üst boyuta çıkarmıştı. Erdoğan, Referandumdan önce AB’ye ilişkin kimi söylemleri şöyle:
‘HESAP SORACAĞIZ’ DEMİŞTİ
9 Nisan İzmir Mitingi: Avrupa'nın geleceği bizim oraya yerleşmiş vatandaşlarımızın dinamizmidir. Oradaki halkımıza çok zulmettiler. Ama halkımız da bunun hesabını soracak. Bu hesabı da onlara 16 Nisan'dan sonra ödeteceğiz. Hiç merak etmeyin.
2 Nisan Ankara Toplu Açılış töreni: Gittiler, Vatikan'da tüm AB üyesi ülkelerin liderleri kuzu kuzu orada oturdular ve Papa'yı dinlediler. AB'ye, Türkiye'yi 54 yıldır niye almıyorlar anladınız mı? Olay, tamamıyla açık ve net söylüyorum; haçlı ittifakıdır. 16 Nisan, aynı zamanda bu kararı değerlendirme günü olacaktır.
11 Mart İstanbul Bağcılar Mitingi: İstediğiniz kadar baskı yapın, istediğiniz kadar teröristleri ülkenizde besleyin, büyütün, bunların hepsi size ters olarak dönecek ve bunlara yönelik şüphesiz ki 16 Nisan'dan sonra bizler uygulamalarımızı başlatacağız. Bizler sabırlıyız. Men sabera zafera. Sen istediğin kadar Dışişleri Bakanımızın uçağını kaldırma, bundan sonra senin uçakların bakalım Türkiye'ye nasıl gelecek? Bunlar bu kadar ürkek, bu kadar korkak. Bunlar Nazi kalıntısı, bunlar faşist. Bunu böyle biliniz.
HESAP SORACAKTI, AB’YE KAPILARI AÇTI
Referandum öncesi bu mesajları vererek, referandum sonrasına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün İstanbul’da katıldığı bir toplantıda, referandum öncesi söylediklerinin tersi yönde bir söylemde bulundu. Erdoğan, “Özellikle Avrupa... Bunlardan vazgeçin. Tamam, ‘Hayır’ kampanyasına destek verdiniz, kaybettiniz. Şimdi o defteri kapayın da ‘Türkiye ile nasıl münasebetleri geliştireceğiz?’ buna gayret edin. Biz o kampanyayı yapmanıza rağmen kapımızı açıyoruz” açıklamasında bulundu. AKPM kararını tanımadığını belirten Erdoğan’ın açıklaması, “AB ile ilişkileri yumuşatma arayışı” olarak nitelendirildi. Erdoğan’ın bu sözleri, daha önce Türkiye’nin İsrail, Rusya, Mısır ile yaşadığı krizleri hatırlattı.
İSRAİL KRİZİ VE SONRASI
2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, 2009 yerel seçimleri öncesinde başlayan İsrail ile kriz yaşayan Türkiye ardından bu söylemlerinden geri adım attı. 29 Ocak 2009 yılında gerçekleştirilen Davos Ekonomi Zirvesi'nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ile yaşadığı diyalog krizin başlangıcı oldu. Erdoğan’ın İsrail’in Filistinli çocukları öldürmesini gündeme getirerek, “Daha da Davos’a gelmem” diyerek paneli terk etmesiyle Erdoğan, Türkiye’de ‘Davos Fatihi’ olarak ilan edilmeye başladı. Hatta Erdoğan lehine kimi Arap ülkelerinde bile gösteriler yapıldı. Çünkü Erdoğan, İsrail’e sert çıkmasının yanı sıra, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için Gazze ablukasının kalkmasını şart koşuyordu.
AK Parti’nin de destek verdiği organizasyonla Mavi Marmara isimli gemi ile bir grup aktivist Gazze Ablukasını delmek için Türkiye üzerinden Akdeniz’e gönderildi. Gemi’ye müdahale eden İsrail, 8’i Türk 9 aktivisti öldürdü. Dönemin Başbakanı Erdoğan müdahaleyi “devlet terörizmi” olarak adlandırdı. Türkiye elçisini İsrail’den bir açıklama talep etmek için geri çekti. İsrail’den beklenen açıklama gelmeyince cevap olarak İsrail Büyükelçisi sınır dışı edildi. Erdoğan krizi 2011 seçimleri öncesinde de derinleştirerek, Kasım 2010’da Lübnan ziyareti sırasında İsrail’i kast ederek “Biz katile katil deriz” açıklaması yaptı. Kriz 2009 ve 2011 seçimlerinden sonra normalleşme yoluna girdi. 2013 yılında İsrail Başbakanı Netanyahu ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesi krizin çözülmesi için önemli bir başlangıç oldu. Yıllarca Mavi Marmara olayını kullanan Erdoğan daha sonra mağdurlara yönelik “bana mı sordunuz” bulundu. Türkiye’nin beklediği resmi özür dilenmediği gibi Gazze’ye yönelik ambargoda kaldırılmadı. En son kısa süre önce AK Parti’ye yakın Cem Küçük, “AK Parti, bu Mavi Marmara’daki manyaklarla arasına mesafe koymalıdır” açıklaması yaptı.
RUSYA KRİZİNİN DE AKIBETİ AYNI OLDU
7 Haziran’da istediği sonucu alamayan ve tekrarlattığı 1 Kasım seçimleri öncesinde de AK Parti hükümeti içerideki savaş krizini derinleştirdi. 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye’de Rus uçağını düşürdükten sonra Türkiye-Rusya arasında gelişen yaşanan kriz, Türkiye’nin önce özür dilemesi ve ardında da ilişkileri normalleştirmek adına verdiği tavizler ön plana çıktı. Türkiye önce Rusya’nın himaye ettiği Suriye rejimine ilişkin eski söylemlerini terk etti ve “Katil Esed, Esed gitmeden asla çözüm mümkün değil” söylemlerini, “Esadlı çözüm arayışlarına” evriltti. Türkiye bu konuda kendince tavizler verirken, karşı tarafı da Kürtlere karşı tutum almaya zorladı. Türkiye ilk adımı, krizden 7 ay sonra 27 Haziran 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e yazdığı mektupta özür dilemesiyle attı.
Mısır’da Mursi hükümetinin devrilmesinden sonra Darbeci Sisi’ye karşı söylemlerini sertleştiren ve Rabia mitingleri düzenleyen AK Parti, bir süre sonra Sisi yönetimi ile ilişkileri normalleştirme yoluna başvurdu.