Demirtaş'ın avukatlarından HSYK'ye suç duyurusu

EDİRNE - Tutuklu HDP Eş Genel Bakanı Selahattin Demirtaş'ın avukatları, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili Kurtça Eker ve Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimi Salih Zeki Bilgin hakkında "Görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal" ile "Hürriyeti tehdit" gerekçesiyle HSYK'ye suç duyurusunda bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) adına avukatlar Kadir Tunç, Murat Ergin ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) İstanbul Eşsözcüsü avukat Banu Güveren, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Bakanı Selahattin Demirtaş'ın tecritte tutulmasına ilişkin itiraz ve şikayette bulundu.

Edirne Adliyesi'ne giden avukatlara HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Burcu Çelik ve Erol Dora da eşlik etti.

Avukatlar, Edirne Ceza İnfaz Hakimliği, Edirne Ağır Ceza Mahkemesi ile Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) itiraz ve şikayet dilekçelerini sundu. Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliği'nin 04/11/2016 tarih ve 2016/563 Sorgu sayılı kararı ile "Silahlı örgüte üye olma" suçundan tutuklanan Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi'ne gönderilmişti.

AVUKATLARDAN HSYK'YE SUÇ DUYURUSU

Cezaevine gönderilmesi ardından Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimliği, 15/11/2016 tarih ve 2016/1907 D. İş sayılı kararı ile Demirtaş hakkında 3 ay süre ile avukatları ile yaptığı görüşmelerin kayıt altına alınması, avukat ile tutuklu arasında alınacak-verilecek belge, belge örnekleri veya kayıtlara el konulmasına karar vererek, kısıtlama kararı getirmişti.

Avukatlar, bu nedenle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili Kurtça Eker ve Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimi Salih Zeki Bilgin hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) suç duyurusunda bulundu.

"Görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal" ile "Hürriyeti tehdit" gerekçesi ile yapılan suç duyurusunda, "Müvekkil hakkındaki soruşturma dosyası milletvekili olduğu döneme ilişkin yaptığı çalışmalar hakkında açılmış ve yasama dokunulmazlığı nedeniyle davaya dönüşmemiş soruşturma dosyalarının birleştirilmesinden oluşmaktadır. Soruşturma mercii eskiye dayalı ve tümü yaptığı konuşmalardan ibaret olan dosya hakkında kısıtlama kararı alarak dosya içeriğine erişimimizi hukuka aykırı olarak engellemiştir. Savunma hakkının kısıtlanması ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olan bu durum ne yazık ki tüm soruşturma dosyalarında gerekli olup olmadığına bakılmaksızın otomatik olarak uygulanan bir yöntemdir. Soruşturmanın başından beri bir takım usulsüz adli kararlar alınmakta, bu kararlara karşı yapmış olduğumuz itirazlarda yine aynı usulsüzlüklerle reddedilmektedir" denildi.

SAVCI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Savcı Eker için yapılan şikayette, Demirtaş hakkında verdiği, "Müvekkil Selahattin Demirtaş’ın Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde avukatları ile yapacağı görüşmelerin sesli veya görüntülü kaydedilmesine, görüşmede görevli bulundurulmasına ve tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya vereceği belge veya belge örneklerine el konulmasına” şeklindeki kararı hatırlatıldı.

"Karar uyarınca müvekkilin Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde avukatlarıyla yapmış olduğu görüşmeler kayıt altına alınmış, görüşmelerde personel bulundurulmuş ve müvekkilin avukatlarına verdiği belgelere el konulmuştur" denilen şikayet dilekçesinde, "Ancak, şikayet edilen savcının bir müzekkere ile aldığı 14.11.2016 tarihli karar yok hükmündedir. Kararın aldığı tarihte yürürlükte bulunan 676 sayılı KHK’nin 6. maddesinin 11. fıkrası, bu konudaki kararların soruşturma sürecinde Sulh Ceza Hakimliklerince verilebileceğini düzenlemektedir. 29.10.2016 tarihinde yürürlüğe giren 676 sayılı KHK’nin açık düzenlemesine karşılık, 14.11.2016 tarihinde anılan KHK dikkate alınmaksızın bir müzekkere ile verilen karar nedeniyle adı geçen savcının 'görevini kötüye kullandığı' düşünülmektedir. Zira müvekkil ile vekilin konuşmaları hukuksuz bir şekilde dinlenmiş ve kayda alınmıştır" ifadelerine yer verildi.

Savcılığın, “… şüphelinin avukatları ile görüşmesi sırasında, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bu örgütlere emir ve talimat verilmesi veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunduğu kanaatine varıldığından” şeklindeki beyanına dair ise avukatlar, "Oysa konuya ilişkin düzenlemede ise '..toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi halinde' bu kararın verilebileceğinin düzenlendiği aşikardır. Soyut bir ‘ihtimal’ kavramı üzerine müvekkilin görüşmelerinin kayıt altına alınmış olması da şikayet edilen savcı açısından 'görevi kötüye kullanma' suçu niteliğinde olduğu düşünülmektedir. Tüm bu hukuksuz işlemler neticesinde müvekkilin hürriyeti keyfi bir şekilde sınırlanmış ve hürriyeti tahdit suçu işlenmiştir. Müvekkil halen milletvekili olup Anayasanın 83. maddesindeki korumadan yararlanmakta olup bu hükmün gözardı edilerek zorla alıkonulması hürriyeti tahdit suçunu oluşturur" diye belirtti.

MAHKEME BAŞKANI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimi Salih Zeki Bilgin hakkında yapılan suç duyurusu dilekçesinde ise, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimliği'nin 09.09.2016 tarih ve 2016/1058 Değ. İş Sayılı ve 15.11.2016 tarih ile 2016/1907 Değ. İş Sayılı kararları hatırlatılarak, yapılan itirazlar hakkında “Kesin” olarak verdiği kararlara yer verildi.

Avukatlar, hakim Bilgin hakkında yaptıkları suç duyurusunda şunlara yer verdi:

* Hakkında itiraz incelemesi yapılan her iki karar, yine itiraz incelemesini yapıp kesin olarak karara bağlayan 4. Sulh Ceza Hakimliği'ne ait kararlardır. Bu halde, itiraza tabi her iki kararı veren Hakimlik ile bu iki karara yapılan itirazı inceleyen ve kesin olarak karara bağlayan Hakimliğin ve hatta Hakimin aynı olduğu anlaşılmaktadır.

* Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 268 ve devamında düzenlenen usule uyulmadığı belirtilen Hakimliğin bizzat kendi kararlarına yapılan itirazı inceleyip her iki itiraz konusunda RED kararı verdiği görülmektedir. Bizzat kendi kararlarına yönelik itirazı 3 gün içerisinde inceleyip, itirazı yerinde görmezse, itiraz mercii olan Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne göndermesi gereken Hakimin, itiraz mercii yerine geçerek itiraz konusunda CMK 271/4 uyarınca kesin olarak RED kararı vermesi görevi kötüye kullanma veya görevi ihmal suçlarına vücut vermiştir.

Avukatlar yaptıkları suç duyurusu başvurularında, HDP'nin son genel seçimlerde aldığı oylara atıfta bulunarak, Demirtaş'ın HDP'nin Eş Genel Başkanı olduğu vurgusu yaptı.

'HUKUKTAN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL'

Suç duyurusunda, savcılığın almış olduğu söz konusu kararda yer alan "Avukatları ile görüşmesi sırasında, toplum ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunduğu kanaatine varıldığından” ifadesinin ihtimaller üzerinden varılan kanaatlerle bir hakkın kısıtlanması anlamını taşıdığı ifade edilerek, "Ki burada hukuktan bahsetmek mümkün değildir" denildi.

Avukatlar suç duyurusunda şu noktalara dikkat çekti:

"Savcılık kararında neye dayanılarak Ceza İnfaz Kurumu'nun güvenliğinin tehlikeye atıldığı iddiasının öne sürüldüğü, keza 'suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar verilmesi' iddiasının ortaya atıldığı anlaşılamamaktadır. Bir hakkın özüne dokunan, o hakkın kullanımını engelleyen, sınırlayan veya tümüyle ortadan kaldıran kararların alınması ihtimaller üzerinden yürütülen kanaatlere dayanılarak yapılamaz. Öne sürülen iddiaların bırakalım somut delillerle ortaya konulabilmesini -ki böyle bir durumun yaşanması mümkün değildir- en küçük bir iz, emare veya şüpheli durumun varlığı dahi söz konusu değildir. Dolayısıyla böylesi bir somut gerçekliğin varlığı karşısında hiç bir maddi dayanağı olmayan afaki yorum ve değerlendirmelerle en temel hakların yasaklanması yoluna gidilmesi en hafif deyimiyle hukukun hiçe sayılmasıdır.

Demirtaş’ın tutuklanmasına neden olan soruşturma dosyası dışında dokunulmazlığı devam ettiği için kendisinin dış dünya ile iletişiminin bizzat sağlanması gerekirken bu yönde bir karar alınmış olması, ziyaretçileri, avukatları ile iletişimin engellenmesi genel başkanı olduğu parti ile iletişimini kesme amacına yöneliktir. Müdahalenin zorunlu bir ihtiyaca yönelik olmadığı çok açıkken (keza amacının HDP’ye yönelik olduğu tarafımızca bilinen) savcı tarafından gösterilmiş geçerli kabul edilebilir hiçbir gerekçe de bulunmamaktadır. Bu gerekçesizlik hali müdahalenin orantısızlığının göstergesidir aynı zamanda. Savcı müvekkilimizin konumunu gözardı ederek, hukuki gerekçeden yoksun ve mevcut gerçeklikle de bağdaşmayan bu son derece haksız ve hukuka aykırı bir kararı oluşturmuştur.

SAVCI VE HAKİM ALMIŞ OLDUKLARI KARARLARLA SUÇ İŞLEMİŞTİR

15 Temmuz olayları akabinde; peş peşe çıkarılan KHK’ler ile ‘organize terör örgütleri ile mücadele’ adı altında; temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasalar ve uygulamalar gittikçe şiddetini arttırmıştır. Fişlemeler, görevden almalar, telefon, internet ve mekan dinlemeleri, gizli tanıklar, dernek, vakıf vb kuruluşları kapatmak, parti başkanları ve vekillerini, belediye başkanlarını keyfi olarak gözaltına alıp tutuklamak şeklindeki uygulamalar iyice yaygınlaşmıştır.

Böyle bir süreçte Halkların Demokratik Partisi’nin Eşgenel Başkanı olan müvekkilimiz hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması yaşananları özetlemektedir. Bütün bunlara ek olarak cezaevinde tamamen keyfi bir biçimde hukukun ve aklın kabul edemeyeceği bir ayrımcılıkla hukuka ve temel insan haklarına aykırı bir biçimde Diyarbakır Başsavcı vekili Kurtça Eker'in aldığı 14.11.2016 tarih 2016/24950 Sor. No’lu kararıyla tecrit uygulanmaktadır. Uygulanan bu tecridi kabul etmemiz mümkün değildir. Bu tecrittin uygulanmasına neden olanlar hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na başvurma zorunluluğu doğmuştur. Hakim ve savcı almış oldukları kararlar ile yukarıda belirttiğimiz suçları işlemişlerdir."

EDİRNE CEZA İNFAZ HAKİMLİĞİNE BAŞVURU

Avukatlar, 14.11.2016 tarih 2016/24950 Sor. No’lu kararıyla tecrit ve özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olduğunu ileri sürdüğü Diyarbakır Başsavcı Vekili Kurtça Eker ile Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimi Hakim Salih Zeki Bilgin hakkında soruşturma yürütülmesi ve cezalandırılmasını talep etti.

Avukatlar, ayrıca Edirne Ceza İnfaz Hakimliği'ne yaptıkları başvuruda ise Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu’nun 01.12.2016 tarih 2016/1677 Karar sayılı kararına itiraz ederek, Demirtaş'ın oda değişikliği talebinin kabul edilmesini, öncelikle milletvekili Abdullah Zeydan ile aksi halde uygun ve güvenilir tutuklu ve hükümlüler ile kalmasının sağlanmasını talep edildi.

HUKUKUN KABUL EDEMEYECEĞİ BİR YARIMCILIK SÖZ KONUSU

Avukatlar, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararına ilişkin ise "Daha müvekkil yeni tutuklanmışken nasıl bir gözlemde bulunduğu bilinmezken, müvekkilin konumu da göz önünde bulundurmayan bu karara müvekkilin itirazını da klişe gerekçelerle aslında gerekçesiz bir şekilde reddine karar vermiştir" diyerek, "Hukuki gerekçeden yoksun ve mevcut gerçeklikle de bağdaşmayan bu son derece haksız ve hukuka aykırı bir kararı oluşturmuştur" ifadelerini kullandı.

Demirtaş'ın aynı davadan yargılandığı ve HDP milletvekili Abdullah Zeydan ile kalmak istemesinin yasaya ve hukuka uygun bir talep olduğuna yer verilen başvuruda, "Keza 6.000.000 oy almış bir partinin genel başkanı olup halen de dokunulmazlığı devam etmektedir. Bu karar müvekkilin Halkların Demokratik Partisinin Genel Başkanı olarak görevlerini yapmasına engel olan, yasadaki sınırlamaları aşan, müvekkilimizin konumunu gözardı eden bir karar olduğu gibi, hukukun ve aklın kabul edemeyeceği bir ayrımcılığı öngören bu uygulama kabul edilemez olup hukuka ve temel insan haklarına aykırıdır" denildi.

Avukatlar, başvurularının devamında şu ifadelere yer verdi:

* Müvekkilin can güvenliğinin sağlanması açısından uygun tutuklu ve hükümlülerle kalması, henüz hakkında kesin bir hüküm olmayan müvekkil hakkında sohbet hakkı başta olmak üzere ortak alanlara çıkarılmaması, temel haklarının gaspıdır.

* Müvekkilin sağlık problemleri olup tek başına oda da tutulması halinde oluşabilecek durumlardan cezaevi idaresi başta olmak üzere tüm devlet kurumları bundan sorumlu olacaktır.

* Müvekkilin kalp sorunu olup buna ilişkin tedavi ve kontrol evraklarını ekte sunmaktayız. Kalp ve solunum sorunu olan müvekkilin tek başına bir hücrede tutulması durumunda oluşabilecek ani sağlık sorunlarında görevlilere haber edememesi durumu söz konusudur. Bu durumda müvekkilin yaşam hakkı tehlikededir. En temel hak olan bu hakkın devamını sağlamak devletin temel görevidir. Yargı makamlarının verilen bu hukuksuz ve yaşam hakkına ilişkin olan bu talebi karşılaması gerekmektedir.

* Müvekkilin sağlık durumuna ilişkin; 2013 yılında göğüs ağrısı şikayeti ile kardiyoloji tarafından değerlendirilmiş ve kalp krizi şüphesiyle acil olarak yatırılmıştır. Mevcut yakınmaları nedeniyle Koroner anjiografi yapılmıştır. Koroner anjiografi sonrası mevcut yakınmalar ve kalp damarlarının durumu "Variant Angina" olarak düşünülmüştür. Bu durum (Variant angina) özellikle tetikleyici faktörler varlığında kalp damarlarının (koroner)ani büzülmesi ile seyreden, ciddi göğüs ağrısı ile kendini gösteren ve kalp krizi benzeri semptomlarına yol açan bir durumdur. Tetikleyici faktörleri olan; stres, uykusuzluk, yorgunluk bu semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu dönem yapılan muayenelerde uyku da nefes durması olarak bilinen ( sleep-apne sendromu) hastalık teşhisi konulmuştur. Yapılan uyku testinde uzun süreli solunum durması (apne) tespit edilerek operasyon planlanmıştır.

2015 yılında sleep-apne sendromu ameliyatı Kulak Burun Boğaz tarafından yapılmıştır. Tam iyileşmenin sağlanamadığı bu ameliyattan sonra semptomlar azalmakla beraber devam etmiştir. Mevcut kalp durumu ve uyku apne sendromu birbirini tetikleyen, iç içe geçen hastalıklardır. Hayati tehlike yaratmakla beraber uygun bakım koşulları gerektirmektedir. Ani gelişecek durumlarda erken gözlem ve müdahale olanaklarının yaratılması gerekir. Aksi durumlar ölümle sonuçlanabilir. Semptomlarını hemen fark edecek yakınlıkta birisinin olması ve kalma koşullarında acil müdahale olanaklarının olması hayati önemdedir.

* Sağlık durumuna ilişkin vermiş olduğumuz bilgiler uzman doktorlar ve kendi doktoru tarafından tarafımıza iletilmiş olup durumun ciddiyeti hakkında yeteri bilgiyi barındırmaktadır. Müvekkilin uygun bir kişi yada kişiler ile birlikte kalma talebimiz insani, hukuki olduğu kadar temel insan haklarından yaşam hakkı ile ilgilidir.

SANSÜRLENEN MEKTUPLARIN İADESİ İSTENDİ

Avukatlar, Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılan başvuruda da Demirtaş'ın el konulan ve sansürlenen mektup ve röportajlarının orijinalinin kendisine iade edilmesi istendi. Avukatlar, 17 sayfalık meclis konuşması ve Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne yolladığı röportajın sansürlendiğini, sansürlenen mektup ve röportajın orjinal haline el konulduğunu ve Demirtaş'a sansürlü halinin iletildiğine yer verdikleri başvuruda, bu karar ile ifade özgürlüğü ve haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine vurgu yaptı.