İSTANBUL - İmralı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 3 aydır haber yok. Darbe girişimi sonrası yaşamından endişe edilen PKK lideri, 50 ismin başlattığı açlık grevine, “Devlet hazırsa bu sorunu 6 ayda çözeriz” mesajını göndermişti.
Yaklaşık 18 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük, avukat ve aile görüşü yasağı devam ediyor. Yıllardır “Hava muhalefeti”, “Koster bozuk” gibi gerekçelerle yaptırılmayan görüşmeler, 15 Temmuz darbe girişimi ardından ise “OHAL”e dayandırıldı.
Öcalan’dan en son geçtiğimiz 11 Eylül günü haber alınabildi.
Çözüm sürecinin henüz devrede olduğu 5 Nisan 2015 tarihinde taraflar arasında arabuluculuk görevi üstlenen İmralı Heyeti üyelerinin yaptığı son görüşme sonrası kendisiyle herhangi bir görüşmeye izin verilmeyen Öcalan’ın yaşamına dair kaygı duyulmaya başlanmıştı. Öcalan, o gün biraraya geldiği heyet üyelerine “Devlet bu konuda gayri ciddi bir tutum içerisinde. Bu görüşme son görüşme olabilir” demişti.
PKK liderinin yaşamına dair kaygıların 15 Temmuz darbe girişimi sonrası daha da büyümesi üzerine, Avrupa’nın yanı sıra Diyarbakır'da aralarında milletvekilleri, Kürt siyasetçiler, gazeteciler ve insan hakları savunucularının da bulunduğu 50 ismin başlattığı açlık grevinin 7’inci gününde kardeşi Mehmet Öcalan, Adalet Bakanı'nın izniyle İmralı Adası'na giderek kendisiyle görüşebilmişti.
O görüşme sonrası Öcalan, kardeşi aracılığıyla kamuoyuna ve devlete şu mesajı göndermişti:
"Tecrit durumu devam ediyor. Durumumda bir sorun yoktur. Bizim projelerimiz vardır. Eğer devlet projelere hazırsa biz 6 ayda bitirebiliriz. Çözüm sürecini biz yok etmedik. Benim yanıma gelen heyete aktardım ve onlar 15 gün sonra yine geleceğiz dediler. Kürt sorunu 40 yıllık değil, 100 yıllık 200 yıllık sorundur. Eğer devlet samimi olsaydı bu sorun çözülürdü, bu kadar insan ölmezdi, bu ölümler nedeniyle uyuyamıyorum. Bu ölümleri bu ülke hak etmemiştir. Eğer devlet hazırsa iki adamını buraya gönderir. Bu sorun ağır bir sorundur.
Bizim projelerimiz hazır bu kör bir savaştır. Kimsenin kimseyi yeneceği bir savaş değildir. 30-40 yıldır devam ediyor 80 yıl daha devam edecek belki. Artık bu kan, gözyaşı dursun. Bu çözüm tek taraflı olmaz en büyük taraf devlettir eğer çözüm işaret ederlerse bu sorun çözülür. Bayramdır ve bir ülkede günde 20-30 kişi ölüyorsa o bayram, bayram değildir. Bu bayramı kutlarım ama bu durumda ahlaki değildir. Aydınlara, demokratlara, siyasi partilere tüm insanların bir önce bu sorunun çözülmesi için hareket etmelidir."
Bu mesajların iletildiği o görüşmeden bu güne, aradan geçen 3 ay boyunca Öcalan’dan yine haber yok.
27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana cezaevinin kapılarının kapalı olduğu avukatlarının, darbe girişimi sonrası yaptığı 63 görüşme başvurusuna Bursa Cumhuriyet Savcılığı ve Bursa Ceza İnfaz Mahkemesi tarafından her seferinde ret yanıtı verildi.
'OHAL, İMRALI TECRİT SİSTEMİNİN RESMİ HALİDİR'
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, Öcalan ve adadaki diğer müvekkilleri ile görüşmek için her hafta hem yazılı hem de sözlü başvurular yaptıklarını, ancak yapılan başvuruların reddedilmeye devam edildiğini kaydetti. Yine aile bireylerinin her hafta yaptıkları başvuruların da reddedildiğini aktaran Sarıca, “İki yılda bir defa yapılan aile görüşmeleri dışında insan haklarına uygun, hukuka uygun bir rejim yürütülmemektedir” dedi.
Olağanüstü Hal’in (OHAL) en derin halinin İmralı Adası’nda sürdürüldüğünü söyleyen Sarıca, bu durumu ise şu sözlerle tanımladı: “Temel hak ve özgürlüklerin dondurulduğu, haberleşme hakkının, bilgi alma hakkının, aile yaşamına saygı hakkının, anayasal ve yasal hukuk yollarını kullanma hakkının yok sayıldığı bir OHAL kararıdır. Bugün tüm Türkiye’de uygulanan OHAL, yıllardır uygulanan İmralı tecrit sisteminin resmi halidir.”
BM RAPORTÜRÜ İMRALI’YA GİTMEDİ
Av. Sarıca, müvekkilleri Öcalan’ın maruz kaldığı tecrit rejimin ‘işkence yasağı’na aykırı olduğunu ve OHAL’in bu yönüyle meşru olmadığı konusunda başvurularda bulundukları Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceyi Önleme Raportörü Nils Melzer’e durumu izah ettiklerini paylaştı. Sarıca, “Hatta BM Raportörüne İmralı Ada Hapishanesini ziyaret etmesi gerektiğini ifade ettik ve bu yönde talebimiz oldu. Ancak Türkiye’deki ziyaretlerinin bittiğini ve gidemeyeceklerini söylediler” diye konuştu.
“Sayın Öcalan şahsında İmralı tecrit sistemi görmezden gelindikçe, Türkiye’deki işkence yasağına aykırı, hukuka aykırı OHAL uygulamaları ile de mücadele edilemez” diyen Sarıca’ya göre yine İmralı’da süren OHAL kalkmadan Türkiye’deki OHAL uygulamaları fiilen de olsa kalkmayacak.
‘İMRALI TECRİT SİSTEMİ KABUL EDİLMEMELİ’
İmralı’daki uygulamalara “Türkiye’de yürütülen özelikle hukuk sistemi, İmralı sistemini bir adım geriden takip ediyor” sözleriyle dikkat çeken Sarıca, “Önceleri yasalara aykırı bir şekilde avukat-müvekkil görüşmesini dinleme, izleme hatta kayda alma sadece İmralı’da vardı. Bugün ise bu durum insan haklarına aykırı da olsa yasal hale getirilerek her cezaevinde uygulanmaya başlandı. Ancak Türkiye’nin hiçbir yerinde olmayan kesintisiz görüşme yasağı, ağır tecrit hali sadece İmralı'da Sayın Öcalan üzerinde yürütülüyor. Yarın ise genel olarak tutuklu, hükümlü veya gözaltına alınanlar için akıbeti bilinmeme halleri gelişebilir. Bu anlamda İmralı tecrit sistemi, Türkiye’deki herkes açısından sürdürülmesi kabul edilemez olarak görülmelidir” dedi.