‘Milyonlar ayağa kalktıysa ortak bir örgüte de ihtiyaç var’

İSTANBUL – EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, Adalet Yürüyüşü’nün ardından gerçekleştirilen miting ile ortaya çıkan tabloyu değerlendirerek, “Milyonlar ayağa kalktıysa ortak bir örgüte de ihtiyaç var” dedi. HTKP Genel Başkanı Erkan Baş ise, “Kazanımları zorlayan yeni mücadele cepheleri açılmalı” diye konuştu.

Ankara’dan İstanbul’a başlatılan 25 günlük Adalet Yürüyüşü ve milyonların katılımıyla gerçekleşen Maltepe Mitingi sonrasında yaşanan sessizlik, ortaya çıkan toplumsal dinamiğin diri tutulması adına yapılması gerekenleri de tekrar gündeme getirdi. Bunun önemine değinen ve bu dinamiği örgütleme adına yürüyüşe katılarak destek sunan Halkevleri, Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Halkların Türkiye Komünist Partisi (HTKP) temsilcileri bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin konuştu.

‘AYRI BİR SORUMLULUK YÜKLENMİŞTİR ARTIK’

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, yürüyüşün adalet çığlığına dönüşmesi adına ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını söyleyerek, halkın büyük bir kesiminin "biz varız" iradesini ortaya koyduğunu belirtti. Ersoy, devamında “Sadece mitinge katılanlar açısından değil tüm bu ülkenin dört bir yanından ortak duyguyu yaratması açısından önemliydi. Bir özgüven ve coşku sağladı. Kılıçdaroğlu tarafından dillendirilen 10 acil talep çok açık ki toplumun içinden doğmuş, sadece onun dillendirdiği talepler değildi. Şu anki rejime karşı adaletin tesis edilebilmesi için acil talepleri içeren bir listeydi. Şimdi bu kadar umut ve özgüvenin olduğu böyle bir süreçte toplumsal muhalefetin tüm bileşenlerinin sırtında bir yumurta küfesi olduğunu da gösteriyor. Ayrı bir sorumluluk yüklenmiştir artık” dedi.

'ÖZNESİ HALİNE GETİRİLMELİ’

Adaletsizliğe uğramış her kesimin bir şekilde yürüyüşte kendisini ifade ederek yer aldığını belirten Ersoy, bundan sonraki adımın ise, katılımcı olarak yer alan "bütün kesimlerin adalet mücadelesinin bileşeni haline getirilmesi için ne yapmalıyız" sorusuna verilecek cevapta yattığını söyledi.

Yürüyüşe katılan katılımcıların bir adalet hareketi etrafında mücadelenin öznesi haline getirilmesi gerektiğinin de altını çizen Ersoy, son olarak şöyle konuştu: “Türkiye siyasal muhalefetinde sadece birilerinden bir şeyler beklemek ve bu talepleri sadece CHP’ye endekslemek çok büyük bir hata olur. Hepimiz bundan sonra o katılımcıların mücadelenin öznesi haline gelmesinden bahsediyorsak birinci özne biziz. Hiç kimseye bırakılmayacak kadar kıymetlidir bu adalet dinamizmi. Bu yüzden bu çok net ki tek adam rejimine karşı bir adalet talebidir bu. Bunu büyütmek, örgütlemek hepimizin görevidir. Birileri yaptı yapmadı diyerek sorumluluğu atamayacağımız kadar önemli bir görev ile karşı karşıyayız. Bütün bu mücadele dinamiklerini bir araya getirmek yaşamın her alanında bu adalet pratiğini örgütleme görevi ile karşı karşıyayız. Bu 2019 referandumu seçimlerine endekslenmeyecek kadar önemlidir. Adaletsizliği engellemek ve karşısında birlikte durmak iradesine yönelmek gereklidir bundan sonra.”

‘GEZİ VE 7 HAZİRAN BENZERİ BİR SONUCA VARDIK’

CHP’nin kendi vekiline dokunulunca "genel sorunun üstüne nasıl gitmeliyim" diyerek Gezi ve 7 Haziran benzeri bir sonuca hep birlikte varıldığını belirten EHP Genel Başkanı Sibel Uzun da, CHP tarafından başlatılan yürüyüşün önemine vurgu yaptı. Uzun, referandum sonuçlarından sonra "Hayır" etrafında bir araya gelen solun yüzde 50’sinin yürümeyi önüne koymadığı eleştirisini de yaptı.

‘CHP HERKESİ KAPSAR ŞEKİLDE YENİ BİR GİRİŞİM İÇİNDE BULUNMALI’

Yürüyüş ve miting sonrasında CHP’nin izlemesi gereken yol ve yöntemlere ilişkin de önerilerde bulunan Uzun, “CHP herkesi kapsar şekilde yeni bir girişimde bulunmak zorundadır. Bu yürüyüş ve miting milyonlara ait. CHP adım atmadığı hatta ve hatta muhalefetin tüm kesimleri bu yürüyüş tarzında muhalefet yapmadığı sürece 450 kilometre yürümüş milyonlar, herkesin yakasına yapışacaktır. Çıtamız 80 milyona vardı, bu miting alanında ilan edildi. Gereği yapılmak zorunda kalınacak. Buradan kimse için geri dönüş yok. Muhalefetin örgütlü tüm güçleri, yurttaşların bir araya gelerek karar aldığı Hayır Meclisleri somut bir örnektir. Burada kararlar alınmalı ve yürünmeye devam edilmelidir. Meselemiz OHAL'in bekçilik yaptığı KHK rejimidir. Toplumun geneli yüzde 50 yürüyüş ispatıdır. Rejim ne olacak muhalefet nasıl uğraşacak diye milyonlar gözümüzün içine bakıyor. Ve doğru söze, herkese yer açılan, devletin saldıramadığı, uygulanabilir eylem hattına adeta canı gönülden koşarak katılıyor. Unutmayalım Nuriye ve Semih de KHK rejimine karşı çok çetin bir direniş ortaya koyuyor. Kimsenin rejim konusundan kaçacak aralığı kalmadı. Bir kez daha Adalet Yürüyüşü gibi büyük bir atılımdan sonra ne yapıp edip muhalefetin kendi kabuğuna çekilmesini engellemeliyiz. Bu yürüyüş, rejim demokratik parlamenter anlayışa kavuşana kadar sürmelidir” diye konuştu.

‘MİLYONLAR AYAĞA KALKTIYSA ORTAK BİR ÖRGÜTE DE İHTİYAÇ VAR’

Adalet mitinginde dile getirilen taleplerin ana hedefinin dikta rejimi olduğunu belirten Uzun, milyonların yürümesi ile eriyen buzların verdiği özgüveni baz alarak yola devam etmek gerektiğini söyledi. CHP yöneticilerinin tüm katılımcılarla bir araya geleceklerini ifade ettiğini ve bunun da takipçisi olacaklarını dile getiren Uzun, devamında şunları ifade etti: “CHP bu esnada kendi değerlendirmelerini yapıyor görünüyor. Burada esas konumuz rejim ve milyonlar ne yapacak? CHP'den gayrı olan solun ne yaptığı, Hayır diyen yüzde 50'nin de ne yaptığı belirleyicidir. CHP'nin de yer aldığı milyonların örgütünü var edelim. Mesela bu nitelikteki referandum sürecinin ortak var edildiği Hayır Meclisleri'ni büyütelim. Böyle bir imkan var. Kimse yokmuş gibi konuşmamalıdır. 9 Temmuz sözüne bizler de o zaman uymuş ve uyulmasını sağlamış oluruz. Milyonların önü çok açık, KHK rejiminin kapalıdır. Eğer milyonlar ayağa kalktıysa onun ortak bir örgütüne de ihtiyaç var. Ama maalesef, ‘milyonlar nasıl karar alsın, biz onun adına alırız’ gibi korkunç bir eğilim olabiliyor. Buna hep birlikte tavır alalım. Milyonların gücü ancak karar aldığı örgütü ve eylemi ile diri tutulabilir. Herkesin dikkati bu yönde olursa milyonların geriye çekilmesini mutlaka engelleriz. Sol kendi işi olarak gördüğü konularla değil, rejimle ne yapacağına milyonlarla ne yapacağına bakmalıdır. Bunun anlaşılması için AKP-Saray'ın bu ülkeye daha nasıl bir kötülük yapması gerekiyor?”

‘TÜM TOPLUMSAL MUHALEFET AYNI EKSENDE KONUM ALMALI’

9 Temmuz mitinginin Türkiye’de "AKP/Saray rejimine" teslim olmayan milyonlarca insan olduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu söyleyen HTKP Genel Başkanı Erkan Baş ise, “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum öyle ilginç bir hal almıştır ki, bu iktidar yıkılmadan en temel insani sorunların çözümü bile mümkün değildir ve halkın çok geniş kesimleri bu çıplak gerçeği görmektedir. Bizim esas olarak odaklandığımız nokta budur. Tüm toplumsal muhalefetin bu eksende bir konum alması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

‘KAZANIMLARI ZORLAYAN YENİ MÜCADELE CEPHELERİ AÇILMALI’

Toplumsal muhalefet açısından içinden geçilen sürecin en önemli yanlışlarından birisinin yüzlerini CHP’ye ve özel olarak Kılıçdaroğlu’na çevirerek beklemek olduğuna vurgu yapan Baş, bunun bir kilitlenmeyi beraberinde getirdiğini söyledi. Baş, devamında yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Bizim üzerimize düşen görev, kendisini uygun bulduğu her fırsatta ifade eden büyük bir halk gücünü örgütlü bir kuvvet olarak, mümkün olduğunca daha canlı, daha dinamik bir biçimde mücadelenin esas öznesi haline getirmenin yolunu bulmaktır. Milyonlar rahatsızdır ve bu rahatsızlığın kaynağında halklarımızın özgürlüğüne, laiklik ve emeğe dönük saldırılar gibi sorunlar mevcuttur. Bu sorunlara ilişkin yeni mücadele cepheleri açılmalıdır. Burada solu sürekli marjinalleştiren, halkın katılımına kapalı biçimler değil yaratıcı ve kapsayıcı eylem ve mücadele yöntemleri bulunmalı, milyonları etkileyen sorunlarda kazanımları zorlayan mücadele cepheleri açılmalıdır. Mesele ‘Adalet’ ise 24 Temmuz’da Cumhuriyet yazarlarının yargılandığı davanın ilk günü, bu talep mümkün olduğunca kitlesel biçimde yeniden dile getirilmelidir. Halkın bu davaya sahip çıkması, bu davaların doğrudan iktidarın karşısındaki büyük gücün kendisini ortaya koyduğu ve daha da büyüttüğü etkinlikler olarak düşünülmesi mümkün. Aynı biçimde Suruç Katliamı, 10 Ekim Katliamı davaları gibi içinden geçtiğimiz sürecin sembolleri olarak görebileceğimiz davalarda bu talep yükseltilmelidir. OHAL sürecinin de bir yansıması olan bir başka sembol tutuklama dalgası olan HDP eş genel başkanlarının ve milletvekillerinin tutuklanması da sadece HDP’lilerin değil Türkiye’nin eşitliği, özgürlüğü ve adaleti arayan milyonlarının gündeminde yerini almalıdır”

‘9 TEMMUZ’U BAĞIMSIZ BİR OLAY OLARAK ELE ALMAMAK LAZIM’

Bir başka siyasi partinin ne yapması gerektiği konusunda bir yere kadar söz söyleme hakkına sahip olduklarını belirten Baş son olarak, “Bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri, yurtsever güçleri iktidar karşısından halktan başka bir güce yaslanmayan kendi programları ve mücadele çizgileri ile etkin bir konum almaya odaklanmalıdır. Bu şu açıdan önemli, 9 Temmuz çok önemliydi ancak bağımsız bir olay olarak ele almayı da çok doğru görmüyorum. Örneğin Gezi’nin, 7 Haziran’ın referandum sürecindeki güçlü Hayır iradesinin devamı olarak görmek daha doğru. Dolayısıyla devamı da bu eksende ele alınmalı. Ancak ve ancak devrimciler, sosyalistler, emekçi halkımız devam ettirirse ilerleyecek bir süreç olacağı hiç akıldan çıkarılmamalı” çağrısında bulundu.