‘Halep karşılığında Bab şimdilik gözden çıkarıldı’

HALEB - Halep Asayiş Yöneticisi Bêrîvan Abdo, Halep’te tahliye edilenlerin silahlı gruplar ve aileleri olduğunu belirtti. Halep’te olup bitenlerin Bab’tan bağımsız olmadığını dile getiren Abdo, “Temel hedef Bab’ı ele geçirmek. Halep karşılığında Rusya şimdilik Bab mıntıkasını gözden çıkardı diyebiliriz” dedi.

Türkiye ve Rusya arasında varılan anlaşma neticesinde Halep’te bulunan grupların kentten çıkarıldığı belirtiliyor. Ancak bunun gruplar arasında memnuniyetsizlik yarattığı da biliniyor. Halep’teki Asayiş Yetkilisi Bêrîvan Abdo, Halep’teki son durumu, Kürt güçlerinin savunma hattına dahil olan yeni mahalleleri, Türkiye’nin hesapları ve bundan sonra yaşanabilecekler konusunda dihaber’in sorularını yanıtladı.

* Kimileri Halep’ten tahliye edilenlerin sivil, kimileri de selefi grupları olduğunu söylüyor. Tam olarak basına da yansıyan ve otobüslerle tahliye edilenler kimler?

Öncelikle devletin tahliye ettikleri bu grupların yaralı üyeleri, aileleri ve bir kısım çete (DAİŞ ve ÖSO’ya bağlı bazı silahlı gruplar). Tahliye edilenler genelde Selahatin, Zibdiyê, İmriyê alanındakilerdi. Bu çetelerin çekilme durumu konusunda bir ittifak söz konusu idi. Türkiye ve Rusya’nın anlaşması sonucu çeteler Halep’ten çekilip Bab bölgesine yönlendirileceklerdi. Savaşa katılabilecek güç potansiyelini arttırıp Bab’ta Türkiye’nin hakimiyetini sağlamak için bir girişimdi. Uzun zamandır gizli ve açık görüşmeler vardı. Kamuoyuna da yansıdı. Temel hedef Bab’ı ele geçirmek. Amerika, Türkiye, Rusya, Suriye ve bunun gibi bazı ülkeler bu konuda bir ittifak sağladı. Halep karşılığında Rusya şimdilik Bab mıntıkasını gözden çıkardı diyebiliriz.

* Bu tahliyelerden sonra Halep’in tamamen bu gruplardan arındırıldığını belirtebilir miyiz?

Halep'in bütünü çetelerden tamamen arındırılmış demek şu an için mümkün değil. Çeteleri kentten taşıma işlemi bir süre daha devam edeceğe benziyor. Çünkü tahliyeler yapılırken çeşitli sorunlar yaşanıyor. Çıkmak istemeyen bazı gruplar var. Onlarla ilgili kısa süreli bir çatışma da yaşandı. Dışarıdan müdahale oldu. Ortalama tahliye edileceği söylenen aile sayısı, çeteler ve çetelerin aileleri 5 binden bahsediliyor. Bu 5 bin aile İdlib ve çevresine Cebhet El Nusra’nın denetimindeki alanlara tahliye ediliyor. Bizim alanımızdan çok tahliye olmadı.

* Nereler buralar?

Elimizde bulunan Hulok, Heyderiye, Şêx Xidir, Şêx Faris, Bustunbaşa ve Saxur’daki insanlar tahliye edilmedi. Aksine insanların YPG ve Asayiş’in elinde bulunan yerlere ciddi bir dönüşü var. Bu alanlar çetelerin elindeyken bir gece ortalama 8 bin kişi; ikinci gece de 4 bin kişiyi tahliye edip Şêx Meqsûd ve çevresine yerleştirmiştik. Alan tamamen temizlendikten sonra bunların geri dönüşü de sağlandı.

* Bir anlaşma sağlandıysa bu gruplar neden anlaşmayı bozuyor ve çıkmıyor o zaman?

Halep’te çok sayıda grup var. Tek bir merkezle hareket eden çetelerden söz etmek mümkün değil. Örneğin Şêx Meqsûd’a yönelik saldırılarda 27 grup yer alıyordu. Ve her bir grubun ayrı bir taktiği var. Tamamının Türkiye’nin güdümünde çalıştığını söyleyemeyiz. Ki Ezaz’de çeteler arasında yaşanan çatışmalar, çetelerin Halep’ten çıkıp çıkmama konusunda yaşadıkları tartışmalar ve kavgalar göz önünde bulundurulduğunda Halep’ten çıkıp çıkmama konusunda yaşanan tartışmaların önümüzdeki dönemde çelişkileri daha da arttıracağını belirtebiliriz.

* Sizin savunduğunuz alanlarda yaşayan insan sayısı ne kadardır?

Savunma kuvvetlerimizin denetimi altında bulunan alanlarda net olmamakla birlikte 70-75 bin insanın bulunduğunu belirtebiliriz. Çatışmalar esnasında ve daha öncesinde bu mahalleleri terk eden yurttaşlardan da her gün dönenler oluyor. Özellikle rejimin elinde bulunan Kelasê ve Selahaddin bölgesinden bizim savunma kuvvetlerimizin elinde bulunan alana sığınma talebiyle insanlar geliyor. Bunları denetimli şekilde koruma altına almaya çalışıyoruz.

* Şêx Meqsûd’a 6 mahalle daha eklenmiş oldu yani?

Bu savaş süreci boyunca ortalama 20-25 bin insan yani 5 bin 200 aile Şêx Meqsûd’ta yaşıyordu. Şêx Meqsûd’un dışında da yaklaşık 50 bin insan yaşadığını tahmin ediyoruz. Genel bir sayım henüz yok. Oranın meclislerinde yer alan insanların verdiği bilgiler bunlar.

*Alanınız genişledi, kuşatma altında bunların ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmıyor musunuz?

İmkanlarımız belli. Ancak alanımızdaki diğer siyasi ve sivil toplum örgütleriyle imkan yaratma gayretlerimiz devam ediyor. İmkanlar doğrultusunda halka yardımcı olmaya çalışıyoruz. Devlet özellikle Şêx Meqsûd alanında insanların ihtiyaçlarını giderme noktasına izin vermiyor. Bu yüzden bütün ihtiyaçlar hareketimiz tarafından karşılanıyor.

* Elinizde bulunan alanlarda çok sayıda fabrika var. Ve bu fabrikaların büyük bir bölümünün tahrip edildiği parçalarının çalındığı söyleniyor. Bu konuda da biraz bilgi paylaşır mısınız?

Fabrikalar üç noktada toplanıyor. Sanayi bölgesi olarak bilinen Şiqeyf’te 250-260 fabrika vardı. Gerek uçaklar gerekse çeteler büyük zararlar vermiş bu fabrikalara. Hem Şiqeyf’teki hem Eyntel hem de Bustunbaşa bölgesindeki fabrikaların çoğu, pamuk, kumaş, iplik, yün, kumaş boyama atölyeleri, tekstil, matbaa, boya üretim yerlerinden oluşuyor. Bütün sanayi kollarından fabrikalar var ama bu bölge özellikle tekstil sanayinin kalbi olarak biliniyordu. Sanayi komitesiyle bir toplantımız oldu. Olumlu havada toplantı gerçekleştirdik. Güvenliğini sağlayıp bir bölümünü Newroz’a kadar aktif duruma getirmek istiyoruz.

* İlk etapta kaç fabrikanın açılması düşünülüyor?

İnşasını bitirip çalıştırmaya başlatacağımız fabrika sayısı 190 civarı. Resmi başvuruda bulunan fabrika sayısı bunlar. Bazı fabrika sahipleri savaş sürecinde ya Suriye dışına ya da Şam gibi kentlere gitti. Oradan geri dönüşler oldukça fabrikaların açılışı olacak.

* Sizin denetiminiz altındaki alanlarda bulunan fabrika sayısı tam olarak ne kadar?

Bizim denetimimizde bulunan alanlardaki fabrikaların sayısı 400-450 diyebiliriz. Suriye sanayisinin yüzde 25-30 üretimini sağlayan bölge burası. Saxur’un yarısı bizde yarısı rejimde. Şiar ve öbür tarafı devletin elinde. Bu şekil bir sınır hattı çizilmiş oluyor.

* Son olarak grupların elinde bulunan alanların rejimin eline geçmesiyle birlikte kuşatma altındaki bir diğer kent olan Efrîn nasıl etkilenecek?

Tabi bu grupların dışarıya çekilme durumu devletin alan üzerinde hakimiyet sağlaması, Efrîn’i belli yönlerden etkileyecek. Şu an için negatif mi pozitif mi etkileyecek belli değil. Devlet güç kazandığı her yerde özellikle Kürtlerin kazanımlarına tahammülsüzlüğünü gösteriyor. Belki fiili askeri bir saldırı olmaz. Çeşitli dönemlerde kısıtlama ve sınırlandırma etrafında çember kurma gibi yöntemlere başvurabilirler. O yüzden şu an için kesin bir şey söylemek mümkün değil. Kürtlere karşı savaş açma gibi bir durumu yok. Ama ileriki süreçte devlet büyük güç kazanırsa saldırı durumu da olabilir. Suriye devletinden bağımsız Suriye’yi dıştan etkileyen güçlerin etkisiyle de bu olabilir.

Yine aslında daha önce Türk devleti de Efrîn’e yöneldi. Şêx Îsa’da büyük bir çatışma yaşandı ve güçleri kırıldı. Şêx Îsa’yı alsalardı oradan Til Rifat, Dêr Cimêl ve Meryemînê’yî alacaklardı daha sonra Efrîn’in üst kısmına kadar geleceklerdi. Hakim pozisyona geçeceklerdi. Ancak planları orada tutmadı. Ondan sonra Bab’a yöneldiler. Ayrıca Türk devleti Ezaz ve Marê’de kendi çetelerini yerleştirmek istedi ama oradaki çeteler Türkiye’nin güdümündeki çeteleri yendi. Bu da Türkiye’nin planlarını bozdu.

Abdurrahman Gök - dihaber