DBP: Saldırılar 'milli seferberlik' ilanının sonucudur

DİYARBAKIR - Partilerine ve HDP'ye yönelik gözaltı ve saldırı operasyonlarına tepki gösteren DBP, yaşananların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen "Milli seferberlik"ten ayrı ele alınamayacağını vurguladı.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkezi, son günlerde partilerine ve HDP’ye yönelik artan saldırılara ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Beşiktaş’ta polise yönelik gerçekleştirilen saldırı sonrası DBP ve HDP’ye yönelik "cadı avı" başlatıldığı ve bine yakın kişinin gözaltına alındığı vurgusu yapılan açıklamada, gözaltına alınanlar arasında milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, il ve ilçe yöneticileri ile her iki partinin yöneticileri ve çalışanlarının da olduğu kaydedildi. Gözaltına alınanların önemli bir kısmının tutuklandığı, bir kısmının da gözaltında olduğuna değinilen açıklamada, “Beşiktaş’taki saldırıya yönelik her iki parti tepkisini ortaya koymuş ve saldırıyı en sert biçimde kınamışlardır. Başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların çözümü şiddetle değil barış ve diyalog yolunun esas alınması için sorumlu tüm kesimleri bu temelde sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapılmıştı” denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

“Hükümet yaklaşım ve çağrılarımıza yönelik milli seferberliğin ilk ayağı denilebilecek bir operasyonla bine yakın insanı gözaltına aldı. Milli seferberliğin yargı, güvenlik ayağının en veciz yansıtması Mardin’de davaya bakan hakimin DBP Mardin Belediye Eş Başkanımız Sayın Ahmet Türk’e; ‘Uçak saatin yaklaşıyor’ demesidir. Milli seferberlik konseptine yargının kendi cephesinde (bir disiplinsizliğe yer vermeden) cevap olmasıdır.

SALDIRILAR MİLLİ SEFERBERLİK İLANININ SONUCUDUR

Milli seferberliğin ikinci hamlesi son 4 gündür HDP binalarına yönelik yapılan saldırılarla yoluna devam ediyor. Parti kurumlarını, il ve ilçe binalarını, temsilciliklerini kurşunlama, işgal etme, yakma ve dağıtma temelinde zuhur ediyor. Üstelik yakan, yıkan kurşunlayan değil saldırıya maruz kalanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve bir biçimde etkisizleştirmeye tabi tutuluyorlar. Medya üzerinde her türlü yalan, çarpıtma temelinde bir algı operasyonu geliştiriliyor. Kürtlere ve demokratik kesimlere karşı bir linç halayı ortalıkta dönüyor, yapılan saldırıları milli seferberlik ilanının dışında ele almak akla ziyan bir durum olacaktır.

‘ONURLU HİÇ KİMSE BİAT ETMEYECEKTİR’

Saldırılar hükümetin ve milli seferberliğin operasyonel uygulamalarıdır. Hükümet yetkililerinin ‘Biz tasvip etmiyoruz’ söylemi, samimiyetten uzak bir söylemdir, ciddiyeti ve inandırıcılığı yoktur. Saldırıyı daha sistemli yürütmede ortaya çıkacak yan hasarlara karşı söylenen sözlerdir. İktidara diyeceğimiz şudur ki: Linç seanslarıyla, yakma, kundaklama ve tutuklamalarla Türkiye’yi düze çıkaramazsınız. Bu tür uygulama ve politikaların, Türkiye’nin ufkunu karartmaktan öte bir getirisi olmayacaktır. İster açık, ister örtülü, ister profesyonel ister amatör ellerle yürütülmüş olsun sonuç yine aynı kapıya çıkacaktır. Linç kampanyaları üzerinde elde edilecek bir milli birlik bir milli seferberlik ruhunun ciddi bir faydası olamayacağını belirtmek istiyoruz. Ayrıca bu temelde; demokratik siyaseti devre dışı bırakma, demokratik kurumları ve potansiyeli budama da son derece zalimce bir uygulamadır. Onurlu hiçbir kişi ve kurum bu zalimliğe biat etmeyecektir ve teslim olmayacaktır.

Bir kez daha HDP’ye demokratik güçlere yönelik saldırıları kınıyor, saldırılara direnen ve demokratik bir duruş gösteren, mücadele veren herkesi saygıyla selamlıyoruz. İktidarı çıkmazlar üzerinde kurulu politikada vazgeçmeye çağırıyoruz.”