ANKARA - Anayasa Komisyonu üyesi HDP'li vekil Mithat Sancar, Anayasa değişikliği teklifinde AK Parti’nin "330’u bulamama" endişesine işaret ederek, “Teklifi hızla komisyondan geçirmek istemelerinin en önemli sebebi tartışmalar uzadıkça AKP’deki huzursuzlukların daha fazla artacağı ve daha görünür hale gelmesi korkusudur” dedi.
AK Parti ve MHP’nin ortaklığıyla Meclis’e sunulan Anayasa değişikliği teklifi Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye devam ediyor. Komisyonda HDP ve CHP’nin verdiği tüm önergeler reddedildiği gibi komisyonda çoğunlukta olan AK Parti, MHP ile birlikte bir an önce teklifin komisyon aşamasını tamamlayıp Genel Kurul’a getirme çabası içerisinde.
Komisyonun HDP’li üyesi Mardin Milletvekili Mithat Sancar, gelinen noktada teklifi, komisyon görüşmelerini ve bundan sonra olabilecekler konusunda dihaber’in sorularını yanıtladı.
‘KLASİK BAŞKANLIK DEĞİL, TEK ADAM SİSTEMİDİR’
* Komisyon görüşmeleri devam eden değişiklik teklifi gerçekten bir Anayasa değişikliği mi? Özü itibariyle ne anlama geliyor?
Bu teklif bir Anayasa değişikliği teklifinden ibaret değildir. Teklifin görünürdeki amacı bir hükümet sistemi değişikliği getirmektir. Hükümet sistemi dediğimiz kast ettiğimiz şey de parlamenter sistemden başkanlık benzeri bir modele geçiştir. Yıllardır başkanlık sistemini arzu ettiğini zaten çok açık dile getiriyor Erdoğan, ayrıca AKP’yi de bu hedefe göre sürekli yeniden dizayn ediyor. Nihayet MHP ile mutabakata vararak bir paket hazırladılar. Önümüzdeki Anayasa değişikliği paketine baktığımızda gerçekten bir başkanlık modelini ön gördüğünü söyleyemeyiz. Bu teklifte klasik anlamda bir başkanlık modelinin unsurları yer almıyor. Evet, parlamenter sistem tasfiye ediliyor bu net fakat onun yerine getirilen tek adam yönetimine dayalı keyfi bir sistemdir.
Bunun üç ana sütunu var. Birincisi Cumhurbaşkanı’nın yetkisi çok fazla artırılıyor. İkincisi Meclis’in yetkileri çok fazla azaltılıyor. Üçüncüsü de denge ve denetleme mekanizmaları çok fazla etkisizleştiriliyor. Bu denkleme baktığımızda ortaya çıkan sonuç yetkileri aşırı genişlemiş, Meclis’in ve diğer kurumların denetiminde kurtarılmış bir tek adam yönetimidir. Bunun Türkiye’de demokrasinin var olan eksik ve arızalı hali ile bile iyice hırpalayacağını hatta giderek tamamen ortadan kaldıracağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Teklifte demokrasiyi sadece seçime, seçimi de sadece başkanın kim olacağı meselesine indirgeyen bir anlayışı var. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan özgürlük güvenceleri ve hukuk devleti ilkeleri burada ortadan kaldırılıyor.
‘SULTANLIK ÖZENTİSİDİR’
Erdoğan’ın bu modeli istediğini zaten biliyorduk. Getirilmek istenenin adına bir tür sultanlık özentisi de diyebiliriz. Kendi şahsına ve kişisel ihtiyaçlarına öncelik veren bir değişiklik önerisidir. İdeolojik unsur ise bana göre var. Erdoğan’ın ideolojik dünyasını yansıtan unsurlar da var fakat asıl öncelik kendi şahsı ve çıkarları olmuştur. Yani şahsını mutlak yetkili bir başkan haline getirmek istiyor. İkincisi de bütün soruşturma, yargılama tehditlerini bertaraf etmek istiyor. Kendini başkan yapmak ve koruma altına almak istiyor ama bunun bir ideolojik rengi var.
* İdeolojik renk dediniz, size göre bu ideolojik renk nedir?
Yeni Osmancılığın bu kadar telaffuz edilmesi tesadüf değil, anlamsız değil. Şu an getirilmek istenen şey hakikaten bir tür sultan statüsü yaratmaktır. Bu statünün de hukuk ve anayasa kürarları ile sınırlandırılması çok arzu edilmiyor. Mevcut cılız sınırlandırmaları da bu teklifin hayata geçmesi halinde başkan olacak kişi kolayca aşabilir.
‘MHP SİYASİ HAYATTAN SİLİNMEMEK İÇİN TESLİM OLDU’
* Teklif MHP ile ortaklaştırılarak getirildi. 7 Haziran seçimlerinden bu yana AK Parti’nin tüm politikalarına bu denli ortak olması, destek olmasının nedeni nedir?
MHP’nin bu teklife destek vermesinin hem özel hem de genel sebepleri var. özel sebep dediğimizde aklımıza ilk gelen Devlet Bahçeli’nin içinde bulunduğu kuşatılmışlık halini aşmaktır. Parti içerisinde otoritesi 15 Temmuz öncesinde çok fazla sarsılmıştı. Partinin yörüngesinin dağıldığı konusunda uzun süredir eleştiriler var. Parti fiilen bölünmüş durumda. Şu an Bahçeli bu iş birliğine gitmese zaten Meclis’te etkisiz bir parti olan MHP giderek siyasi hayattan silinme tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Hem kendi başkanlığını, hem de başkanı olabileceği MHP’yi bu iş birliği sayesinde kurtarmaya çalışıyor. Genel sebep ise belli ki iki partinin ortak paydası Kürt karşıtı politikadır. Erdoğan Bahçeli’nin bu konuda ideolojik konumuna teslim olmuştur. Bahçeli de Erdoğan diğer hesaplarına destek olmuştur. Hem Türkiye içinde hem de Ortadoğu’da özellikle Suriye’de izlenen güvenlikçi ve anti-Kürt politika bu iki güç arasındaki işbirliğinin temelini oluşturuluyor.
* Değişikliğin hayata geçmesi durumunda sıranın MHP’ye geleceği değerlendirmesi yapılıyor, katılıyor musunuz?
Bilemiyorum ama MHP’nin parti olarak nereye evrileceğini kestirmek zor. Fakat bugün hem içeri de uygulanan anti demokratik baskıcı politikalar ve savaş konsepti hem de Suriye politikası MHP’nin zaten ideolojisi ile örtüşüyor. Bu anlamda ideolojisi kaybolmuş değil, güçlenmiştir.
* Kürt karşıtlığı ortaklaşması olarak değerlendirdiniz, peki AK Parti içerisindeki Kürt milletvekillerinin durumu?
AKP iç politikada ve Suriye politikasında MHP’ye bu kadar teslim olmuşken AKP’deki Kürt milletvekilleri nasıl bu kadar sessizce bunu sineye çekebiliyorlar. Anayasa teklifi geldiğinde MHP sözcüleri buna ‘Türk anayasası olacak’ demişlerdi. AKP’deki Kürt milletvekilleri bunu da sessizce sineye çektiler. Bunun Kürdistan tarihinde pek çok örneği var. Kişisel ikbal ya da kendi aile veya aşiretlerinin menfaatlerini devletle iş birliği üzerinden arayan güçler her zaman olmuştur. Bu Mem û Zin’deki Beko karakterinin de bir yansıması olarak okunabilir.
‘KOMİSYON TARTIŞMALI DAR TUTULMAK İSTENİYOR’
* Komisyonda görüşmelerinde tansiyon oldukça yüksek, ama maddeler de bir bir geçiyor. Muhalefetin kimi hakları da engelleniyor. Komisyon aşaması neden hızlıca geçilmek isteniyor?
AKP grubu kendileri için önemli buldukları bütün konularda olduğu gibi bu konuda tartışmaları olabildikçe en dar çerçevede tutmaya çalışıyor. Muhalefet milletvekillerinin konuşmalarına süre kısıtlaması getirmeye çalışıyorlar, konuşacak kişi sayısını sınırlandırmak için çeşitli manevralar yapıyorlar. Kısacası çoğunlukta olmanın avantaj ve imkanlarını her fırsatta kullanıyorlar. Bizim yöntemimiz ise bütün maddelerin ve teklifin genelinin en ince ayrıntısına kadar tartışılmasını sağlamaktır. OHAL şartlarında bu kadar önemli bir Anayasa değişikliğini gündeme getirmek ve gerçekleştirmeye çalışmak kesinlikle anti demokratiktir. Başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere birçok özgürlük tamamen askıya alınmış ya da çok büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Bütün medya organları başta Erdoğan olmak üzere iktidarın hizmetine sonsuz derece açıkken muhalefete sınırlı, bize ise bütünüyle kapalıdır. Şimdi bu kadar adaletsiz ve anti demokratik bir ortamda Anayasa’yı tartışmak bile başlı başına büyük bir ayıptır, iktidarın sadece demokrasiden değil, etikten de yoksun bir tutum içinde olduğunu gösterir.
Biz bu kısıtlamalara rağmen demokratik siyasette bulduğumuz bütün imkanları kullanmaya devam edeceğimizi belirtmiştik. Elimizde Meclis’teki imkanlar kalmış durumda, onları da kısıtlamaya çalışıyorlar. Biz de bunu boşa çıkartmak için elimizden geleni yapıyoruz.
* Değişiklik teklifinde CHP’nin durduğu yeri nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP de kendi açısından bu teklife karşı etkili bir muhalefet yürütmeye çalışıyor. CHP’nin en büyük handikapı özellikle dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliği tartışmalarında AKP’nin tüm oyunların dolaylı destek vermiş olmasıdır. Bu vebal öyle kolayca ortadan kalkabilecek bir şey değildir. Öte yandan bizi dışlayarak bir Anayasa pazarlığı da yapıldı CHP de bunu haftalarca bir parçası oldu. Hem dokunulmazlıkların kaldırılması hem üç parti ile yeni Anayasa görüşmeleri yürütme yönteminin Erdoğan’ın başkanlığa giden strateji de taktikleri olduğunu biz hep söyledik ve CHP’yi de uyardık ama maalesef CHP bunları dikkate almadı. Şimdi biraz da bu günahları telafi etme çabasının da bugün sergiledikleri muhalefet tavrında bir rolü olduğunu söyleyebilirim. Ama bizim açımızdan muhalefet sürdürmeleri doğru bir yaklaşımdır. Etkili muhalefet yapmalarını da doğru buluyoruz. Biz CHP tabanının büyük bir kısmının ve parti grubunun da önemli bir kesiminin CHP’nin biraz önce saydığım kurumsal tercihlerinden rahatsız olduklarını düşünüyoruz. Sonuçta bu teklife karşı çıkmak Türkiye’de demokrasi savunmak gibi amaca sahiptir.
* Komisyon aşamasında kimi maddeler çekildi, kimisi değişikliğe uğradı. Neye bağlıyorsunuz?
AKP’nin yaptığı işlerde mantıksal tutarlılık ve etik sağlamlık aramak nafiledir. Biz sanki gerçekten mantıksal açıdan tutarlı, etik açıdan meşru bir tutum takındıklarını var sayarak, bu değerlendirmeleri yapıyoruz. AKP’nin yöntemi basittir; ‘amaca giden her yol mubahtır.’ Amaç belirlenmiştir ne pahasına olursa olsun bu tek adam yönetimini anayasal temele kavuşturmak istiyorlar. Gerisi teferruattır. Dolayısıyla bir maddeyi çekmek, 316 milletvekili imzası ile getirilen bir teklifteki bir maddeyi 3 milletvekilinin imzasıyla onlar için çok önemsiz ayrıntılardır.
‘330’U BULAMAYACAKLARI KORKUSU VAR’
* Her yolu deneyecek değerlendirmesiniz, değişikliği hayata geçirme noktasında başarı anlamına mı geliyor?
Tabi yer yolu deneyeceklerdir. Genel Kurul’da da her yolu deneyecekler fakat her yolu deneyecek olmaları mutlaka başaracakları anlamına gelmiyor.
* Genel Kurul’da oylamasında 330’u yakalanır mı?
Ciddi sıkıntı yaşadıkları daha açık görülüyor. Kendileri de 330 bulamayacaklarına dair ciddi bir endişe içindedirler. AKP yöneticileri özellikle saray çevresi bu endişeyi taşıyor. Zaten teklifi hızla komisyondan geçirmek istemelerinin en önemli sebebi tartışmalar uzadıkça AKP’deki huzursuzlukların daha fazla artacağı ve daha görünür hale gelmesi korkusudur.
HDP’DE FİRE TARTIŞMASI
* HDP içerisinden bir fire verme durumu olabilir mi?
Böyle bir tartışma bizde yok. Biz grubumuza güveniyoruz. Tabanımız da grubumuz da bu konuda uyum içerisindedir. Yapılan anketlerde de bu teklife karşı duruşu en net olan parti tabanı bizim tabanımızdır. Parti grubunun da bu konuda farklı değerlendirmeler vaktiyle yapılmış olabilir ama farklı değerlendirme olarak yorumlanan açıklamalarda bile bu günkü şekliyle başkanlık teklifine kesinlikle bir karşı çıkış var. Dolayısıyla bizim bu konuda özel bir taktik belirlemeye ihtiyacımız yok ama yine de gündeme gelirse Genel Kurul görüşmeleri ile ilgili stratejiyi de ayrıntılı bir şekilde tartışır, değerlendirir ve kendimizce bir yol belirleriz.
‘OHAL’DE REFERANDUM MEŞRU OLMAZ’
* Referandum seçeneği doğarsa, eş genel başkanlarınızla birlikte 12 HDP’li milletvekili tutuklu durumda. Böylesi bir ortamda yaşanacak referandum sürecini nasıl okumalıyız?
Bir defa OHAL şartlarında referanduma gitmek kesinlikle adil ve meşru değildir. İkincisi Meclis’te üçüncü büyük gruba sahip parti olarak bizim karşılaştığımız ağır kuşatma ve baskılar da hem Genel Kurul çalışmalarını hem de şayet giderse eğer bu teklif referandum sürecinin meşrutiyetine ağır darbe indiriyor. AKP kurmayları ve saray çevresi gayet iyi biliyorlar ki kendilerine karşı referandum da en etkili kampanyayı HDP yürütecektir. Özellikle Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş’ın çok ciddi etki yaratacağını da tecrübeleri ile biliyorlar. Özellikle 7 Haziran tecrübesi akıllarındadır. Bizi etkisizleştirmek için ellerinden geleni yapacaklar, yapmaya devam edecekler. Fakat bir buçuk yıldan fazladır bu baskılarla karşı karşıyayız. Yöntem değişiyor, yeni taktikler ortaya koyuyorlar. Bize daha fazla darbe indirmek için bütün fırsatları değerlendiriyorlar ama biz dim dik ayaktayız. Politikalarımızla, parti grubumuzla ve parti örgütlerimizle ilkelerimizi ve hedeflerimizi savunmaya devam ediyoruz. Parti örgütlerimiz de çok yoğun bir tutuklama furyası var ama bizim halkımız var. partide yöneticilerin tutuklanmasıyla ortaya çıkan boşluğu halkımızın güçlü iradesi dolduracaktır.
‘KISA ZAMANDA TAHLİYE BEKLEMİYORUZ’
* Demirtaş’ın yaratacağı etkiden bahsettiniz. O halde kısa bir zaman dilimi içerisinde Demirtaş ve tutuklu diğer milletvekillerini tahliyelerini beklemiyorsunuz?
Yakın zamanda bir tahliye beklemek gerçekçi görünmüyor. Özellikle referandum gündeme gelecekse HDP’yi olabilecek en ağır baskı altında tutmayı sürdürecekler. Bu bizim kendi politika ve programımızı takip etmemizden alıkoyamayacaktır.
Hayri Demir - dihaber