'Kürtler artık Ortadoğu’da koz değil aktördür'

İSTANBUL - Ortadoğu’da Kürtlerin artık bir kart, koz veya joker olmaktan ziyade aktör olduğunu dile getiren araştırmacı yazar Faik Bulut, Kürtlerin bir araya gelmesinin önemli olduğunu vurguladı. Bulut, “Bu süreçte güç birliği yapmalı, bir ortak platform oluşturmalı, 'Kürt konferansı' yapılmalı" dedi.

Uluslararası ve bölgesel güçlerin kozlarını paylaştığı Ortadoğu’da, operasyon ve hamleler devam ederken, Kürtsüz bir Ortadoğu’nun mümkün olmadığını söyleyen yazar Faik Bulut, Kürtlerin Ortadoğu politikası, konumu, geleceği ve olası bir Kürt birliğinin oluşumu hakkında dihaber’in sorularını yanıtladı.

* Türkiye, Ortadoğu politikasında neden Kürtlerle bir türlü anlaşamıyor? PKK Lideri Abdullah Öcalan da bunun için çok çabaladı.

AKP, artık bir parti olmaktan ziyade devleti de orduyu da kendisine benzetti. Dolayısıyla, AKP devleti demek daha mantıklı. Devletleşmiş bir AKP’den söz edebiliriz. Devletleşmiş bir AKP, devletin reflekslerini ve zihniyetlerini taşıması bakımından İttihat Terakki döneminden başlayan Kürtlere siyasi hak vermeme, Kürtlerin geleceğini belirlememe, Kürtlerin demokratik haklarını vermeme ta İttihat Terraki döneminde başlayan zihniyet bugün de devam ediyor. Bunu bu şekilde açıklayabiliriz. Buna belki biraz da Türk-İslam sentezinde olduğu için MHP’nin Kürt sevmezliği ön plana çıkıyor ve oradaki milliyetçi kesimin oyu olsun, devletin 150 yıllık reflekslerini ve politikasını devam ettiriyor. Bunun dışında yeni bir şey yok. Bu bakımdan, bu zihniyet açısından ne Ecevit döneminin ne 12 Eylül döneminden ne de 12 Mart döneminden farklı bir politika gütmüyor. Hatta Bayar dönemlerine kadar gidebiliriz.

'ORTADOĞU'DA HALKLARIN FEDERASYONU UZUN ZAMAN ALIR'

* Öcalan Ortadoğu için “Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu” ya da Suriye için de, “Demokratik Suriye Federasyonu” önermişti. Bu modeller çözüm olur mu?

Bunlar birer tez. İslami bir düşünür olan Sezai Karakoç’un bir fikri vardı. Özellikle mevcut AKP yönetiminin çoğu bu fikri benimsemişlerdi. Ortadoğu’da bir İslam federasyonu düşünüyordular. Hep böyle bir tez ortaya koyuyordular ama dikkat edin AKP hükümeti şimdi nereye vardığını gördünüz. Şimdi bu uzun vadeli şeyle bu tarz tezler, öyle yeni şeyler değil. Geçmişte de Araplar da Arap Birliği kurmaya çalıştılar hatta kurdular. Mevcut küresel sistem devam ettikçe, küresel müdahaleler devam ettikçe bunların pek olmadığı görüldü. Dolayısıyla bir ideal olarak Ortadoğu’da gerçekten halkların federasyonu olsun falan, bunlar güzel şeyler ama, çok uzun vadeli. 50 sene sonra 100 sene sonra ancak gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum.

Yani Rojava’daki yöntem uygulanırsa küçük bir model olarak belki ileride gösterilebilir, henüz uygulama aşamasında tabi başarısız olup olmayacağını henüz tam olarak bilmiyoruz. Tüzüğü biliyoruz, okuyorum, görüyorum biliyorum, tatbikatları da biliyorum. Fakat deyim yerindeyse rüştünü ispat etmemiş. Rüştünü ispat ettiği zaman ‘Ya şurada küçük bir model var al şunu şu tarafa uygulayalım’ denilebilir. Bir laboratuvar olarak bakmak lazım. O laboratuvarın sonuçlarına göre dersler çıkarıp olumsuzları bertaraf etmenin yollarına bakmak lazım diye düşünüyorum.

'KÜRTLER BÖLGE DEVLETLERİNİN TETİKÇİSİ HALİNE GELMEMELİ'

* Ortadoğu’da yeniden kartların oynandığı bir dönemde Kürtlere bir statü verilir mi? Kürtlerin olmadığı bir Ortadoğu mümkün mü?

Bu mümkün değil. Kürt’ler olmadan olmaz. Yani siyasi bir tufan kopmuş Ortadoğu’da, herkes Nuh’un gemisine atlamış, Kürtler de artık atlamıştır. Kürtler, artık Nuh’un gemisinin dışında değiller. Tufanla boğuşmuyorlar, boğulma tehlikeleri yok artık. Bu saatten sonra ister oranın Kürt’ü ister buranın Kürt’ü farketmez. Yani Kürtler topyekûn olarak siyasetin sahnesinde yer alıyorlar. Ortadoğu’da görünür bir hal almışlar. Daha da önemlisi Kürtler, Birinci Dünya Savaşı’ndaki ya da daha sonraki İkinci Dünya Savaşı’ndaki Kürtler değiller. Sebebi şu; eskiden Kürt hareketlerini temsil eden bir takım isimler vardı. İşte Şerif Paşa gibi diyelim, Şeyh Übeydullah diyelim, Şeyh Mahmut diyelim ya da Qazi Muhammed Nuri Paşa diyelim. Bu şahsiyetlere baktığımız zaman örgüt halindeydiler. Örgütler çok kırılgandı hedefleri öyle bir değildi. Uluslararası diplomasi ve siyasi bir yerleri yoktu. Yani bir deryada katreydiler. Bugün öyle değil. Bir güneye baktığımızda bir devletleşme süreci oluyor. İyi ya da kötü bir devlet oluşumu oluyor. Diplomatik bir gelişme oluşuyor. Askeri bakımdan bir gelişme oluşuyor. Türkiye’de Kürt hareketi 30 yıldır var. Bütün o çatışmalara rağmen. Kürt hareketinin diplomasi ve siyasi faaliyetleri var, görünürlüğü var. Rojava kısa dönem olmasına rağmen iki büyük devletin arasında hamle yaptı. Kürtler, eskisi gibi sahipleri olmayan başkalarının kendileri hakkında karar verdikleri Kürtler değiller. Kürtler de bir aktörler. Artık bir kart, bir koz ve joker olmaktan ziyade artık aktördürler. Kürtler eskisi gibi değil, kendilerine göre bir tecrübeleri var. Kürtler bu bakımdan artık kolay yem olmazlar. Yeter ki kendi halkının çıkarlarını ön plana çıkarsınlar. Başka büyük devletlerin yani bölge devletlerinin bir milisi ya da tetikçisi haline gelmesinler bu en önemli konudur.

'KÜRTLER PARTİCİ DEĞİL, KURDİ OLMALI'

* “Kürtler, bölge devletlerinin bir milisi ya da tetikçisi haline gelmesinler” dediniz. Peki, Kürtler neden bir araya gelemiyor, birlik sağlamak için neler yapmalılar?

Kürtler’in birkaç planının olması lazım. Mevcut planların dışında en önemli olanı ise Kürtler’in bir araya gelmesi. Bu süreçte güç birliği yapmalı. Bir ortak platform oluşturmalı, işte Kürt konferans dediğimiz bir konferansın olması lazım. Herkes bunu istiyor ama, ne yazık ki iyi niyetler bir arzu istek dışında bir yere gitmiyor. Bir pratik henüz yok. Bunda 4 sene önce böyle bir şey olacakken olmadı. Bunda da bölge devletlerinin parmakları vardı. Kürdistan’ı çevreleyen özellikle Güney Kürdistan’ı çevreleyenler… Oraya baktığımızda onlar tarafından sabote edildi. O halde Kürtler şunu söylemeli, ‘Bizi sabote ediyorsa biz de bunların politika ve oyunlarına gelmemeliyiz.’ Kürtler, ‘Her birimiz bunlarla Ortadoğu ittifaklar ve güç birliği yaparız. Yani birisinin peşinden sürüklenmemeliyiz. Birsinin politikasının kuyruğundan gitmemeliyiz’ demeli. Daha da önemlisi Kürtler arasındaki denge sağlanmalı, bu Kürt iyi bu Kürt kötü diyenlere karşı biz bir olmalıyız. Bu da partici ya da dar partici örgüt egoizmi dediğimiz şeyin üstüne çıkarak daha çok Kurdi olmak, daha da geniş düşünmek gerek bu konuda.

'KÜRTLER GÜÇ BİRLİĞİ OLUŞTURMALI'

* KDP’nin birlik konusunda tutumunu nasıl görüyorsunuz?

Yani sadece KDP değil, genel olarak baktığımızda, Kürtlerin toplayıcı, kapsayıcı, genel diplomasisi ve politikaları görünmüyor. Yürütülen faaliyetler; örgütsel faaliyetler olsun, ister diplomatik faaliyetler olsun ister siyasi faaliyetler olsun bu örgüt üzerinden yürütülüyor. Farklı ülkelerde yaşamanın getirdiği özgün stratejiler var. Bunları bir tarafa bırakarak ‘sağ salim nasıl çıkabiliriz?’ diye düşünmeliyiz. Yani Türkiye’de Kürt hareketine yakın bazı televizyon kanalları Şengal olayında net bir şekilde KDP’yi aşağılayan haberler yaparken, Rudav da bütün gücünü PKK’yi ve PYD’yi kötüleyen baş düşman onlarmış gibi haberler yapıyordu. Böyle yayınlar yapıldığı sürece böyle haberler yapıldığı sürece bir birleşme olmaz. Kendini aşıp Kürt halkının genel çıkarlarını, geleceğini kaderini tayin edecek politikalarda ortaklaşmak asgari olarak ortaklaşmak gerekir. Ortak diplomasi ve siyaset ve gerekirse askeri güç birliği ile ortaklaşması lazım Kürtlerin.

'TÜRKİYE'DE SORUNLAR DEMOKRASİ DENKLEMİYLE ÇÖZÜLÜR'

* Son olarak Türkiye’de hem bölgesel hem de kendi içindeki krizin çözümü nasıl olur? Türkiye bölgesel ve iç politikadaki krizden nasıl kurtulabilir? Kürt meselesinin çözümü yeterli mi krizden çıkmak için?

Kürt meselesinin çözülmemesi, Türkiye ve bölgede her zaman krizlere neden olmuştur ve krizlerin neredeyse temel taşlarından birisidir. Bunu görmekte yarar var. Ama, şu andaki kaotik durum hatta savaş durumunun tek sebebi Kürt meselesinin çözümsüzlüğü değil. Birçok sebep var. Bir kere bölgedeki olaylar, Türkiye’ye ister istemez yansıyor. Türkiye, bölgedeki gelişmelere müdahil olmak isterken gelişmelerin hepsi olumsuz. Ve Türkiye’nin ruhuna kaçıyor bunlar. Türkiye artık Ortadoğu bölgesinin bir parçası. Dolayısıyla; bölgede olan istikrarsızlık Türkiye’ye yansıyor. Ekonomisine, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerine, politik İslamcılık olarak, Alevi meselesi olarak, emek meselesi olarak yansıyor. Siyasi ve askeri darbeler oluyor. Bunların hepsi demokrasi denklemiyle çözülür.

Çünkü, özgürlükler daraldıkça bölünme ve kutuplaşma daha fazla oldu. O halde 3 temel kriter olan demokrasi, eşitlik ve özgürlük bunu çözer. Tabi bunu sadece kriterler ortaya koyduk olmaz tabi. Bunun alt yapısını yapmak lazım. Bunun alt yapısını yaparken de bir güç birliği organizasyonu içine girmek lazım. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi… Bu meseleler içinde çözülmeyecek hiçbir şey yoktur. Çünkü; özellikle bölgedeki şehir savaşlarından sonra Kürt meselesi tek başına bir Kürt meselesi olmaktan çıktı. Bölge meselesi oldu ve Türkiye’nin meselesi oldu. Yani, Selahattin Demirtaş, Rusya’yı ziyaret ederken ajan mıdır? demeye çalıştılar, CHP’li vekil Eren Erdem de Rus haber ajansı Sputnik’e AKP hükümetinin haksızlıklarını anlattığı zaman ona da ‘ajan’ demişlerdi. Kılıçdaroğlu’na kurşun gösterdiler. Demek ki mesele, CHP her ne kadar devletçi mantığı nedeniyle HDP ile dayanışmaktan ve Kürt meselesini zikretemekten kaçınıyorsa da aslında Kürt meselesi de demokrasi meselesinin içine sinmiştir, demokrasi meselesi de Kürt meselesinin içinde sinmiştir. Dolayısıyla, hem CHP’nin hem HDP’nin hem demokratın, hem Haziran Harekatının hem de emekçinin meselesi haline gelmiştir.

Zuhal Atlan - dihaber