‘Avrupa’nın Erdoğan konusunda kapalı olan gözünü açmayı deneyeceğiz’

İSTANBUL - Türkiye’den ayrılmak zorunda bırakılan farklı meslek gruplarından aktivistlerin oluşturduğu Savaşa ve Diktatörlüğe Karşı Barış İçin Avrupa Forumu’nun çalışmalarını anlatan Yrd. Doç. Dr. Çetin Gürer, “Avrupa’nın AKP ve Erdoğan konusunda kapalı olan gözünü bir nebze olsun açmayı deneyeceğiz” dedi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ve çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile farklı meslekte yüzlerce muhalif çeşitli baskılar sonucu ülkeyi terk etti. Avrupa’ya göç etmek zorunda bırakılan aydın, yazar, sanatçı, akademisyen, siyasetçi ve gazeteci yarım bıraktıkları mücadeleyi yürütme kararı aldı. Avrupa’ya gitmek zorunda bırakılanlar 17 ve 18 Aralık 2016 tarihinde Berlin’de Rosa Luxembourg Vakfı’nda gerçekleştirilen toplantılar sonrası kuruluşuna karar verilen Savaşa ve Diktatörlüğe Karşı Barış İçin Avrupa Forumu’nu kurdu.

Kuruluş deklarasyonu yayımlayarak herkesi “savaşa ve diktatörlüğe” karşı mücadeleye çağıran forumda farklı meslek gruplarından 67 aktivist yer alıyor. Forumun koordinasyon kurulunda kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak üzere nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasında yer aldığı için bir süre tutuklu kalan gazeteci-yazar Ahmet Nesin, Barış Bildirisi’ne imza attığı için görevinden ihraç edilen akademisyen Çetin Gürer, KHK ile kapatılan İMC TV Genel Yayın Yönetmeni Defne Asal, Eğitim-Sen eski Genel Sekreteri Sakine Essen, Ankara’daki Gezi eylemlerinde katledilen Ethem Sarısülük’ün ağabeyi Mustafa Sarısülük ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle yer alıyor.

Formun kurucuları arasında yer alan Barış imzacısı akademisyenlerden Yrd. Doç. Dr. Çetin Gürer, forumun amacını ve önümüzdeki dönem çalışmalarını dihaber’e anlattı.

Çok sayıda kişinin AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın politikaları nedeniyle Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldığını söyleyen Gürer, bu kişilerin ya tutuklanma tehlikesi nedeniyle ya da mesleklerini özgür ve demokratik bir biçimde yapabilmeleri engellenmesi nedeniyle, yurt dışına çıktığını dile getirdi. Darbeyle ya da Gülen Cemaati ile ilişkili pek çok kişinin de bu süreçte yurt dışına çıktığını hatırlatan Gürer, ancak bu inisiyatifte yer alan kişilerin darbeyle ya da Gülen Cemaati örgütüyle hiçbir ilişkilerinin olmadığını vurguladı.

‘AKP VE ERDOĞAN POLİTİKALARINI TEŞHİR EDECEĞİZ’

“Bu forum, öncelikle ve aciliyetle Türkiye’de Erdoğan ve AKP eliyle devam ettirilen savaş, şiddet ve baskı politikalarının durdurulması, teşhir edilmesi ve görünür kılınmasını bir ihtiyaç olarak görmektedir” diyen Gürer, çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Bilindiği üzere, Türkiye’deki savaş ve baskı politikaları, kısıtlanma, kapatılma ve engellenme nedeniyle basın ve sosyal medya ağır bir sansür altında olduğundan doğru, gerçek haberler yapılamamakta. Dolayısıyla dünya kamuoyu bugün hala AKP ve Erdoğan kontrolündeki ajansların, medyanın sunduğu bilgilerle Türkiye’ye dair gündemi takip edebilmekte, ki bunların pek çoğu da zaten gerçeği yansıtmamaktadır. Bu nedenle; dünya ve Avrupa kamuoyunun, kurumlarının, siyasetçilerinin Türkiye’deki faşizan uygulamalar hakkında doğru bilgi sahibi olması önemli. Bizler bu sürecin tanıkları olarak bu aktarımı yapmayı deneyeceğiz. Avrupa’nın AKP ve Erdoğan konusunda kapalı olan gözünü bir nebze olsun açmayı deneyeceğiz.”

‘FORUM MÜCADELENİN BİR PARÇASIDIR’

Türkiye demokrasisinin her zaman vesayet altında kadük kaldığını ve bu nedenle “zayıf demokrasiler” kategorisinde değerlendirildiğini ifade eden Gürer, bugün AK Parti ve Erdoğan’ın “güçlü demokrasi” söylemiyle yürüttüğü uygulamaların zayıf da olsa demokrasiyi, bunun işleyişini ve demokratik kültürü tamamen yok etmeye dönük olduğunu dile getirdi. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altında olduğunu ifade eden Gürer, şöyle devam etti: “Bu forumun, yılların mücadelesi ile kazanılmış olan demokratik hakların korunması yönünde katkıları olacaktır. Mevcut uygulamaları ve gidişatı frenleyebilecek, durdurabilecek ve geriletebilecek her girişim, hem demokrasiye hem demokratik mücadeleye önemli bir katkı olacaktır. AKP ve Erdoğan hep ‘freni patlamış bir kamyona’ benzetilir. Demokrasi, eşitlik, özgürlük mücadelesi yürütenler, direksiyon başında hiçbir kural tanımadan bir an önce hedefe ulaşmaya çalışan sorumsuz yöneticilere ve onların araçlarına karşı her zaman denge ve fren mekanizması olmayı başarmıştır. Onların çıkarcı, bencil, saygısız yol almasını engellemek için demokrasi güçleri mücadele yürütmüştür. Bu forum da bu mücadelenin bir parçasıdır.”

‘VATANDAŞLIKTAN ÇIKARMA FAŞİZAN YÖNETİMLERİN PRATİĞİ’

Gürer, son yayımlanan KHK ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen vatandaşların üç ay içinde yurda dönmemeleri halinde vatandaşlıktan çıkarılabileceği durumuna ilişkin ise, “Hitler büyük soykırım planını hayata geçirmek için iktidara geldiğinde yaptığı işlerden biri, soykırım mağdurlarını vatandaşlıktan çıkarmaktı. Faşizan yönetimlerde, vatandaşlıktan çıkarma pratiğinin böyle bir yönü bulunmakta” değerlendirmesi yaptı. Gürer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçi Türkiye’nin vatandaşlıktan çıkarmadan da katlettiğine dair pek çok örnek mevcut. Mesela Roboski Katliamı gibi. Fakat bu uygulama, Türkiye dışındakilere yönelik bir uygulama olacak gibi. Bence bu, AKP’nin ve Erdoğan’ın sözde mücadele ettiğini iddia ettiği darbe ile ilişkilendirdiği kişilere en büyük ‘hediyesi’ gibi durmakta. Bu kişileri vatandaşlıktan çıkarmak, onlara ‘gidin başka bir devletin vatandaşlığına geçin, ben de sizin peşinizi bırakayım’ manasına geliyor. Yurt dışındaki darbeyle ilişkili kişilerin arayıp da bulamayacağı bir hediye bu. Bu karar bile göstermektedir ki, AKP ve Erdoğan darbe ve darbeciler ile mücadele etmemektedir.”

TÜRKİYE’DEKİLERE MESAJ: ORTAK DEMOKRATİK MÜCADELE

Demokrasilerde iktidarın sembolik yerinin her zaman bir boşluk olduğunu ve hiç kimsenin, kurumun ya da partinin ilelebet oraya yerleşmesinin kolay olmadığını ifade eden Gürer, demokrasi güçlerine çağrıda bulundu: “Türkiye bugün AKP, MHP ve Erdoğan eliyle iktidarın yerini ele geçirmek ve Erdoğan’ı da bir otokrat olarak o yere ilelebet olarak yerleştirmeye çalışıyor. Yani faşizmi kurumsallaştırmaya çalışıyor. Tüm devrimci ve demokrasi güçleri bu kurumsallaşmaya karşı el ele ortak mücadele yürütmek durumundadır. Çünkü; mücadelenin ortaklaştırılmasına her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu günlerden geçiyoruz. Ortak, devrimci ve demokratik mücadele ihtiyacı bugün artık kaçınılmazdır. Bunu başarmak için çabalamalı ve çalışmalıyız.”