İZMİR - Kapatılan Özgür Gündem yazarlarından Şaban İba, referandumda en sağdan en sola kadar tüm siyasal hareketlerin “Hayır” etrafında birleşerek ortak cephe oluşturmasını önerdi. “Mahallelerde ‘Hayır Meclisleri’ kurulmalı” diyen İba, HDK ve HDP’nin motor görevi üstlenmesi gerektiğini söyledi.
OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi yazarlarından Şaban İba, Meclis’ten geçen Anayasa değişikliğini ve referandum sürecini değerlendirdi.
Sistem değişikliğinin geniş bir toplumsal mutabakat zemininde toplumun demokratik değişimini, dönüşümünü gerçekleştirmeyi amaçladığı oranda halkın yararına olabileceğini belirten İba, aksi durumda bir egemen bloğun temsilcisi sıfatıyla bir partinin veya liderinin diktatörlüğüne dönüşeceğini söyledi. Türkiye’de parlamenter sistem olmasına rağmen Atatürk ve İnönü dönemlerinde fiili başkanlık dönemlerinin yaşandığını hatırlatan İba, “Onlardan sonra gelen siyasi liderler eski günlere özlem duyarak her fırsatta aynı anlayışı sürdürmeye çalıştı. Toplumda tekçilik anlayışının destek bulmasının bir nedeni budur. Şimdi bu özlem, daha bir karalılıkla, kalıcı olarak ve Hitlervari taktiklerle, yani içte ve dışta savaş koşullarının yarattığı olağanüstü rejim standartlarıyla yapılıyor” dedi.
‘DARBE ANAYASASI ÇÖPE ATILMALI’
Anayasa değişikliğinin Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm olmayacağının altını çizen İba, şunları söyledi: “Türkiye’nin Anayasa ve sistem tartışmaları, gelişen siyasal ve toplumsal sürecin gerisinde kalan egemen ulus ve devlet ilişkilerine dayalı olan üniter devlet ve parlamenter sisteminin yaşadığı krizden kaynaklanıyor. Yaşanan bu krizin boyutu ise, dünyanın en katı merkeziyetçi bürokratik ve militer devletlerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeniden yapılanmasını gerektiriyor. Yeniden yapılanmadan benim anladığım şey, egemen ulus ve devlet ilişkilerinin yarattığı tarihsel ve toplumsal geleneklerin tasfiye edilmesi ve ‘çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı’ yeni bir siyasal ve toplumsal yapının kurulması anlamına geliyor. Bunun biricik yolu ise, 12 Eylül darbe anayasasının çöpe atılması gerekir.”
‘ORTAK BİR CEPHE OLUŞTURULMALI’
OHAL koşullarına rağmen referandumda boykotun telaffuz edilmemesi ve “Yetmez ama evet” gibi tutumların da olmaması gerektiğine işaret eden İba, en sağdan en sola kadar tüm siyasal hareketlerin tek bir “Hayır” sloganı etrafında birleşmesi gerektiğini dile getirdi. Saadet Partisi’nden HDP’ye kadar tüm muhalif partiler aynı zeminde ortak bir cephe hareketi oluşturması gerektiğini kaydeden İba, “Sosyal medyada erken bir şekilde ‘Hayır’ kampanyasının başlaması önemli olmakla birlikte, asıl kampanya iş ve yaşam alanlarından başlamalı. Mahallelerde ‘Hayır Meclisleri’ kurulmalı. ‘Hayır’ eylemleri değişik biçim ve yöntemlerle giderek sokaklara ve meydanlara taşmalı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde olduğu gibi her gün her yerde kampanya devam etmeli. Engellere karşı direnerek sürdürülmesi gereken bu kampanyada kitle hareketinin gücüne, etkisine ve yaratıcılığına güvenmeli” diye konuştu.
‘HDK VE HDP MOTOR GÜÇ OLMALI’
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) bu kampanyada motor görevi üstlenmesi gerektiğinin altını çizen İba, HDK ve HDP’nin en geniş kesimleri bir araya getirecek olan “Hayır Cephesi” için çaba harcaması gerektiğini söyledi. CHP’den Saadet Partisi’ne kadar tüm toplumsal muhalefet güçlerinin oluşturacağı “Hayır Cephesi” büyük bir güç yığılmasını sağlayacağını ifade eden İba, siyasal konjonktür böyle durumun imkanlarını yaratmaya müsait olduğunu ve bu durumun referandumun sonucunu etkileyebileceğini ifade etti.
‘CHP TABANI ZORLANMALI’
CHP’nin bürokratik yönetici elitinin, devletin, ordunun ve sermayenin icazetine göre partiyi yönettiğini ifade eden İba, “Parti içinde olup da kendilerini solcu, sosyalist, sosyal demokrat olarak nitelendirenler artık bu gerçeği görmeli ve kendi deneyimlerinden dersler çıkararak sol muhalefetle ortak hareket etmenin imkanlarını yaratmalı. Başka bir deyişle faşizme, gericiliğe, militarizme, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı mücadele için emek, barış, özgürlük ve demokrasi güçlerine katılmalı. Daha doğrusu CHP tabanı böyle bir cephede yer almaya zorlanmalı” diye konuştu.
'AKP İKTİDARDAN DÜŞER, BAHÇELİ DÖNEMİ KAPANIR’
İba, referandumla anayasa değişikliği onaylanmaması durumunda AK Parti’nin hızla bir erken seçime gideceğini belirtti. Referandum seçmen kitleleri arasında hızlı bir saflaşmayı ve ayrışmayı yaratacağı için yeni bir seçimde AK Parti’in iktidardan düşebileceğini kaydeden İba, “MHP’nin bölünmesi kaçınılmaz hale gelir veya Bahçeli dönemi kapanır. Bu da MHP’nin barajı aşamaması sonucunu doğurabilir. Bu durum, sol ve sosyalist toplumsal muhalefet güçlerinin önüne yeni anayasa ve iktidar seçenekleri yaratabilir” diye konuştu.
‘ÖZ YÖNETİMLERE DAYALI BİR ANAYASA’
Türkiye’nin öz yönetimlere dayalı bölgesel ve yerel demokratik özerklik modeline dayalı alternatif bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan İba, şunları söyledi: “Böyle bir anlayışla yapılacak olan anayasa ile siyasal iktidar, askeri ve bürokratik aygıtların elinden alınarak halkın seçilmiş temsilcilerine verilecek; militarist anlayışın kaynağı olan askeri otorite, kayıtsız şartsız sivil otoriteye tabi olacak; genel ve yerel meclisler, iktidarın kaynağı haline gelecektir. Tüm etnik, kültürel ve dinsel farklılıklara demokratik biçimde kendi kimliklerini ifade etme özgürlüğü tanınacak; vatandaşlık temel bir hak olacak, bu hakkın kullanılmasında etnik, kültürel, dinsel ve dilsel hiçbir ayrım gözetilmeyecek; devlet bütün dinler, mezhepler ve inançlardan kendisini ayıracak, anadilde eğitim hakkı herkes için ve tam olarak sağlanacaktır.
Ekonomik karar ve planlama süreçleri, çalışan ve üreten çoğunluğun iradesine dayanacak; kadını ucuz iş gücü ve meta olarak gören cins ayrımcılığına ve erkek egemenliğine son verilecektir. Siyasi partiler, dernekler ve sendikalar, seçme, seçilme, toplantı ve gösteri, basın ve yayın özgürlükleri yasalarla güvence altına alınacak; insanın doğayla ilişkisini ve dengesini bozan, doğayı tahrip eden çarpık kentleşme ve sanayileşme engellenecektir. Böyle bir anayasa ise temsil yeteneği olmayan bir meclisle değil, görevi sadece anayasa yapmak olan ve toplumun bütün kesimlerinin seçilmiş temsilcileriyle oluşan bir Kurucu Meclis aracılığıyla yapılmalıdır.”
Gökhan Öner - dihaber