Şehba'da paylaşım savaşı

EFRÎN - Üçüncü Paylaşım Savaşı’nın sürdüğü Suriye'nin Şehba bölgesinde, Rusya destekli Esad rejimi hedeflerine emin adımlarla ilerlerken, Türkiye ise Şehba'ya yeni ittifaklarla girerek savaşın parçası oldu.

Suriye halklarının Baas Rejimi'ne 2011 yılındaki başkaldırısıyla başlayan iç savaş, Şehba bölgesinde (Cerablus, Bab, El Rai, Ezaz) uluslararası güçler ve bölge devletlerin taşeronları aracılığıyla yürüttüğü 3'üncü Paylaşım Savaşı’na dönüştü. Her gün ittifak ve politikaların değiştiği bölgede, tarihten günümüze Eyyubiler, Roma, Selçuklu ve Bizans İmparatorlukları, Emeviler, Abasiler, Hamdaniler, Mirdasiler ile Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği yaşanmış, 20'nci yüzyılda ise kısa süre Fransa bölgeye hakim olmuştu. Hemen hemen Suriyeli tüm halkların yer bulduğu Şehba, aynı zamanda Akdeniz'e açılan önemli bir ticari geçiş güzergahı. Bu sebeple bölge, kuzey komşusu Türkiye başta olmak üzere uluslararası güçlerin dikkatini çekiyor. Osmanlı İmparatorluğu ile Memlüklüler arasında 1516 yılındaki Mercidabık Savaşı ile Osmanlıya geçen Suriye, Lübnan ve Filistin toprakları, sürekli Türkiye devleti için arka bahçe olarak ele alındı.

DEMOGRAFYASI

Çoğunluğu Kürt, yaklaşık bin köy ve yüzlerce mezranın bulunduğu bölgede, iç savaştan önce 800 bin Kürdün yaşadığı kabul ediliyordu. Köylerin bazılarında Kürt, Ermeni, Asuri, Türkmen ve Avşarlar birlikte yaşıyor. Suriye'nin ikinci büyük ve ticaret merkezi Halep'in de "Heleb Şehba" olarak anılmasına sebep olan bölgenin demografik yapısı, savaşın derinleşmesine ve çelişkilerin kullanılıp halkların boğazlaşmasına yol açıyor.

Şehba'yı elinde tutanın, Halep ve Efrîn'i kontrol edeceği belirtiliyor. Bu sebeple üçüncü yol olarak Kuzey Suriye halklarına demokratik ulus perspektifiyle federal sistem öneren Kürtler için de bölge stratejik önem taşıyor. Ancak Baas Rejimi'nin Arap Kemeri ile bölgeden sürdüğü, dilini yasakladığı Kürtler, 2012 yılındaki devrim ile ayağa kalkınca bölge başta rejim olmak üzere Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), El Nusra ve DAİŞ'in saldırılarına maruz kaldı. Kürtlerin bölgeden arındırılması politikası kemer ile sonuçlanmayınca, bu kez de özelikle Türkiye'nin politikalarıyla kemerin halkaları yeniden örülmeye başlandı. Bu politikalara karşı Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) desteği ile kentlerini özgürleştiren Minbic Askeri Meclisi, bu politikaların tutmayacağını ispatladı. Buna sesiz kalmayan Türkiye ise, Cerablus'tan askerleri ile Suriye'ye girerek Bab'a kadarki geniş bir alanda kontrol sağladı.

ŞEHBA'DAKİ GÜÇLER

Bölgenin önemli bir kısmı (Cerablus, Ezaz, Rai, Mare, Exterin, Dabık) Türkiye'nin birlikte "Fırat Kalkanı" operasyonunu yürüttüğü Ehrar El şam, Cund El Eqsa, Siqûr El Cebel, Ceyş El Fetîh, Cephet El Şamiya, Sultan Murat Tugayı, Suriye Türkmen Cephesi, Feylaq Şam, Feylaq 16, Lîwa Hemze, Lîwa 99, Ceyş El Îslam, Cepheya Rizgariya Îslamî ve irili ufaklı muhalif denen grupların elinde. Nusra'nında kısmı kontrol ettiği bölgelerin bulunduğu Şehba'da El Bab, Til Eran, Til Hasil ve Til Belat ise DAİŞ'in egemenliğinde. Aynı zamanda staratejik bazı noktaları kontrol eden Cebhet El Ekrad, Ceyş El Suwar, Şems El Şimal'ın yanında bölgenin en büyük kenti Minbic'ı ise kentin askeri meclisi kontrol ediyor.

ŞEHBA'DAKİ HESAPLAR

ABD: Ortadoğu politikalarının merkezi saydığı Suriye topraklarındaki savaşın ilk günden itibaren müdahili oldu. Bölgedeki temel ittifakları Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'ı savaşın parçası kılan ABD, Avrupa ülkelerini de DAİŞ'e karşı savaşta yanına aldı. Bölge devletlerinden vazgeçmeyen ABD, sahadaki en örgütlü güç olan QSD'yi Hol, Tişrîn, Şedadê û Minbic'te destekledi. Şimdi de QSD'nin Rakka operasyonuna havadan aktif destek sağlıyor. Kuzey Suriye Federalizmi'nin kuruluş felsefesini varlığı açısından sıkıntılı gören ABD, QSD'yi desteklerken özelikle Türkiye ile de ortak operasyonlar yürüterek güçlü bir yapının ortaya çıkmasını engellemek istedi. Türkiye'nin Şehba bölgesine girmesi ve Sacur Suyu'nun dibindeki köylere saldırmasının altında ABD'nin onayının olduğu ifade ediliyor.

SUUDİ ARABİSTAN: Suriye savaşının ilk günden müdahili olan Suudi Arabistan, DAİŞ, El Nusra ve Ehrar El Şam ile birlikte anıldı. Savaşın derinleşmesinde oluşturduğu yeni gruplar ile katkı sağladı. Türkiye ile ittifakı ile Esad yönetimini sürekli hedef aldı ve savaşı finanse etti.

KATAR: Petrolünü ve gazını Avrupa’ya taşımak için Akdeniz'e inmeyi önüne koyan Katar, iç savaşın finansörlüğünü yaptı.

TÜRKİYE: Osmanlı toprakları varsaydığı Suriye'nin özelikle Halep kenti başta olmak üzere tüm topraklarında kendine bağlı gruplar ile egemenlik kurmak istedi. Bu talebe ilk itiraz eden Kürtleri düşman görerek DAİŞ başta olmak üzere tüm grupların saldırmasında rol aldı ve izledi. "Tampon bölge", "Güvenli bölge", “Uçuşa yasak bölge" talepleri ile Suriye topraklarına girmek isteyen Türkiye Halep'i vererek Şehba bölgesine girdi. Ortadoğu ile yollarının tamamını Kürtlere bırakmak istemeyen Türkiye, her ne kadar kalıcı olmak istese de Rusya'nın yaptırımlarına dayanamayarak Esad'ın Suriye'nin tamamındaki hakimiyetine "Evet" dedi.

RUSYA: Suriye savaşına geç müdahil olan Rusya, Esad'ın koruyucusu olarak sahada var oldu. Varlığı ile Esad karşıtı bölge ülkelerinin öfkesini toplayan Rusya, ABD ile yaptığı hesaplarda Ortadoğu'da "Bensiz politika yürütemezsiniz" dedi. ABD, Avrupa, bölge devletleri ve muhalif grupların Esad yaklaşımını yumuşatan Rusya, Türkiye'nin kabul ettiği "Hatalı Suriye politikaları" ile iyice söz sahibi oldu. Türkiye'nin iç sorunlarından kaynaklı Avrupa ve ABD ile yaşadığı sorunları iyi kullanan Rusya, Esad'ın varlığını ve hakimiyetini dünyaya kabul ettirdi. Böylelikle Esad eli ile kendisine Ortadoğu uydusu yarattı.

İRAN: Suriye'den sonra sıranın kendisine geleceğini düşünen İran, Esad'ın varlığının devamı için savaşın aktif katılımcısı oldu. İran için geçerli diğer sebep ise, Vahabi-Selefi akıma karşı Şiiliği korumak.

HİZBULLAH: Vahabi- Selefi grupları düşman belleyip Esad rejiminin yanında aktif savaşan Hizbullah, DAİŞ, El Nusra, Ehrar El Şam ve diğer gruplara karşı savaşın parçası oldu.

ÜÇÜNCÜ YOL SAVUNUCULARI: QSD, YPG/YPJ, askeri meclisler ve yerel güçler, Kuzey Suriye'de ne rejimin ne de muhalefetin yanında yer aldı. Çizdikleri üçüncü yol ile Kuzey Suriye başta olmak üzere Suriye halklarına demokratik ulus paradigmalı “Demokratik Federalizmi” önerdiler. Halklarda büyük ilgi uyandıran bu güçler, Suriye savaşında şimdiye kadar en kazançlı ve çözüm önerileriyle sonuca en yakın gruplar olarak görülüyor.

6 YILDA BÜYÜK GÖÇ

Şehba halkları DAİŞ işgali, muhalif grupların kendi aralarındaki çatışmaları, Türkiye'nin savaşa müdahil olması ile Efrîn, Türkiye, Lübnan ve Ürdün'e büyük göç yaşadı. Avrupa'ya gitmek isteyen Şehbalıların önemli bir kısmı ise Ege Denizi ve İtalya kıyılarında yaşamlarını yitirdi. Türkiye ve Avrupa arasında yaşamları pazarlık konusu oldu.

ŞEHBA’DA SON DURUM

Şehba'nın önemli kentlerinden Bab'ta DAİŞ işgali sürerken, Türkiye batı, doğu ve kuzeyden kenti kuşatmış durumda. Doğu ve batıdan QSD güçleri de kentin kıyısına ulaşırken, Baas Rejimi güneyden kente ulaşmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 Aralık 2016 tarihinde "Bab bitti bitiyor” sözünün üzerinden bir ay geçtikten sonra Genelkurmay bir kademe geri çekildiğini açıkladı.

Öte yandan imzalanan Moskova Antlaşması ile Türkiye, Şehba'da kendisini işgalci pozisyonuna düşürdü. Rusya her ne kadar Türkiye'ye açıktan destek verdiğini söylese de, henüz Bab'a yönelik ciddi bir saldırı gerçekleştirmedi.

Türkiye'nin tepkileri karşısında "Destek veriyoruz" açıklaması yapan ABD ise, 20 kilometre sınırınının aşılmasını kabul etmeyerek desteğini asgari ölçüde tutuyor.

Bunlara karşı rejim, Halep'teki varlığını güçlendirmek ve İdlip'e cephe açmak için Bab'ı almanın hesaplarını yapıyor. Doğu ve batıdan kenti menziline alan QSD'nin ise, Kuzey Suriye toprakları saydığı Bab'ı almak için sesiz kalmayacağı belirtiliyor. Türkiye geri çekilse dahi bölgeyi istediği ve kendisine biat edecek Türkmenler ile doldurmak istediği kaydediliyor.

Erdoğan Altan - dihaber