ANKARA - Avrupalı antropolog Thomas Schmidinger, Türkiye’nin Rojava politikalarını, “demografik mühendislik” olarak nitelendirdi ve Kürtleri egemen devletler tarafından birbirlerine karşı kullanılmaları konusunda uyardı. Schmidinger, “Kürtler birlik olmazlarsa her şeylerini kaybederler” dedi.
2014 yılında basılan “Suriye Kürdistanı'nda Savaş ve Devrim: Rojava’dan Sesler ve Analizler” adlı kitabın yazarı ve Viyana Üniversitesi Siyaset Bilimi Enstitüsü Öğretim Görevlisi kültürel antropolog Thomas Schmidinger, Rojava’daki gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Kültürel çalışmalar yapmak için ilk olarak 1999 yılında Rojava’ya yolu düşen Schmidinger, daha sonra çeşitli yıllarda uzun süreleri kapsayan gezilerle Rojava’da bulundu.
Yazdığı Rojava kitabıyla “Mazlum Bagok Kürt Gazetecilik Ödülü” alan Schmidinger, son olarak geçen yılın Eylül ayında Rojava’ya tekrar gitti. Schmidinger, Rojava’da olup bitenleri dihaber’e değerlendirirken, özellikle son dönemdeki Astana görüşmeleri, güvenli bölge meselesi, Kürtler arası ittifak gibi konularda da görüşlerini belirtti.
‘KÜRTLERİN DÜŞMANI DAİŞ’
Schmidinger, kantonlar ilan edilmeden önce Rojava’nın bazı bölgelerinin DAİŞ gibi örgütler tarafından işgal edildiğini ancak geçen yıl gittiği Rojava’nın birçok yönü ile değiştiğini ifade ederek şunları söyledi: “Son olarak Eylül 2016 tarihinde Rojava’da bulunduğum zaman durum tamamen farklıydı. Çok açık bir şekilde PYD’nin tümüyle Rojava’yı kontrol altına aldığını gördüm ve önemli bir değişim de Kürtlerin düşmanın Esad olmaktan çok doğal olarak DAEŞ olduğunu gördüm.”
‘KÜRTLER SİSTEM KURMAYI BAŞARDI’
2014 yılına oranla, geçtiğimiz yıl Rojava’daki okulların Kürtlerin denetimine geçtiğini ve eğitim dilinin Kürtçe olmaya başladığını ifade eden Schmidinger, Rojava’nın genelinde rejimin etkisinin neredeyse kalmadığını ifade etti. Schmidinger, Rojava’daki değişimleri şu şekilde anlattı: “Kürtler kesinlikle defacto bir rejim kurmayı başardı. Kürtler bazı devlet yapılanmalarına benzer kurumlar oluşturmakta başarı gösterdiler. Hala Suriye’nin bir parçası olsalar da gerçekte Rojava topraklarını kontrol edebiliyorlar ve kendi yönetim yapılarını kurdular. Birçok anlamda bu devrim anlamına gelebilir. DAİŞ’e karşı topraklarını savunabildiler ve yapılarını kurabildiler. Ve ayrıca Kürt olmayan birçok topluluğu da yönetime katabildiler. Örneğin ciddi oranda Asurileri yönetime katabildiler. Yine ayrıca tüm Arapları olmasa da önemli geleneksel aşireti de yönetime katabildiler. Bazı güney yönetimine yakın Kürtler veya herhangi bir politik Kürt partisine yakın olmayan Kürtler de YPG’nin Kobanê’de gösterdiği başarı ve diğer yerlerde DAİŞ’e karşı topraklarını savunması nedeniyle mevcut yönetim tarzını olumlu bulmakta ve desteklemektedir.”
‘TÜRKİYE’NİN ROJAVA POLİTİKASI BAŞARISIZ’
Schmidinger Kazakistan’ın Başkenti Astana’da yapılan toplantıya Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) katılımının engellenmesinin ise Türkiye politikasına bağlayarak, bunun uzun vadede işe yaramayacağını ifade etti. Schmidinger şunları söyledi: “Türkiye Kobanê ile Êfrîn arasındaki koridorun birleşmesini engellemeyi başardı ve bu Rojava için büyük sorun. Fakat Türkiye uluslararası alanda Rojava’yı izole etmeyi başaramadı. Bunu denemeye çalıştılar ama Türkiye yüzünden Suriye topraklarının yüzde 30’unu kontrol etmekte olan DSG’nin Astana görüşmelerine katılamaması ciddi problem. Çünkü DSG’nin olmadığı hiçbir görüşmeden Suriye için barışı sağlayamazsınız. Onlar muhakkak bu yönlü toplantılara katılmalıdırlar.”
‘TÜRKİYE DEMOGRAFİK MÜHENDİSLİK YAPIYOR’
Schmidinger, Türkiye’nin Cerablus ve Ezez girişimini de, “demografik mühendislik” şeklinde tanımlayarak, “Türkiye buraya Irak ve özellikle Telafar’dan suni Türkmenleri getiriyor. Burada kukla bir yapı oluşturarak Kürtlerin kantonlarının birleşmesini engellemek istiyor” diye konuştu. Kürtlerin buna karşı, Şêx Mesût ile Efrin arası geçişlerde rejim topraklarını kullanmak zorunda kaldığını ve bunun da kimi işbirliklerini geliştirdiğinin altını çizen Schmidinger, Türkiye’nin bütün enerjisini Rojava’daki güçleri terör listesine ayırmaya yönelik harcadığını söyledi ve ekledi: “Türkiye bunu yapmaya çalışıyor fakat bu başarılı olabilecek bir şey değil. Salt Avrupa’daki radikal sol yönüyle değil, sosyal demokratlar, liberaller ve muhafazakârlar arasında da PYD, YPG ve YPJ hala çok popüler.”
‘TÜRKİYE’NİN KÜRTLERİ BÖLME ÇABALARI SÜRPRİZ DEĞİL’
Türkiye, İran ve Irak’ın Kürtler üzerindeki tarihsel politikalarına değinen Schmidinger, özellikle Türkiye’nin Kürtleri bölme stratejinin sürpriz olmadığını ifade etti. Schmidinger şunları söyledi: “Kürt tarihine baktığınızda her devlet Kürtleri iyi ve kötü Kürtler olarak ayırmıştır. İran, Irak, Türkiye gibi devletler kötü Kürtleri bastırırken iyi Kürtleri de desteklemişlerdir. İran-Irak savaşı döneminde Irak rejimi Irak’taki Kürtleri gazla öldürürken, İran’daki Kürtleri de İran rejimine karşı destekledi. İran kendi Kürtlerini öldürürken, Irak’a karşı Irak’taki Kürleri destekledi. Şimdi Türkiye Irak’taki Kürtlerin hepsi değil ama Mesut Barzani’ye çok yakın duruyor. Goran hareketine ve diğerlerin farklı yaklaşıyor. Bu yüzden Türkiye’nin Kürtleri bölmeye çalışması sürpriz değil.”
'BİRLİK OLMAZLARSA KÜRTLER HERŞEYLERİNİ KAYBEDEBİLİRLER'
Kürt ulusal birliği meselesini değerlendiren Schmidinger, şunları dile getirdi: “Kürtler, birinci dünya savaşında bu yana en güçlü dönemlerini yaşıyor fakat hala dışardaki düşmana karşı değil, içerlerindeki farklılıklar yüzünden zayıflar. Kürtler Kürtlere karşı. Ve bu birlik olmalarının hala çok uzak olduğu anlamına gelmektedir. Kürtler arasında ciddi bölünmüşlükler var ve Türkiye bir Kürt partisini diğer Kürt partisine karşı kullanmakta. Şam da bunu yapabilir ve bu çok tehlikeli bir durum. Bu durum özellikle Suriye Kürtleri için daha büyük önemdedir. Önümüzdeki birkaç ay Suriye’nin gelecekteki mimarisinde hayati önemdedir. Eğer şu anda Kürtler bir araya gelme konusunda mücadele vermezlerse ve geldikleri konumun farkına varmazlarsa tekrar her şeyi kaybedebilirler. Kürtlerin tüm tarafları uzlaşmak zorundalar.”
Selami Aslan - dihaber