MGK’nin vazgeçilmez gündemi: Rojava

ANKARA - “Rojava rahatsızlığı ve endişesi” 2012 yılından bu yana MGK toplantılarının başat konusu haline getirildi. Ankara’ya sık sık davet edilen Kürt grupları, 21 Ekim 2015 MGK toplantısından itibaren “terör örgütü” olarak tanımlansa da, uluslararası bir kabul görmedi.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yaptığı toplantının sonuç bildirgesini açıkladı. Son bir kaç yıldır MGK toplantılarının vazgeçilmez gündemi haline gelen Rojava konusundaki değerlendirmeler dikkat çekerken, 8 saat süren toplantıda OHAL’in uzatılması konusunun da ele alındığı öğrenildi. Yine referandum meselesinin ele alındığı öğrenilen toplantının sonucunda açıklanan bildirgede, esas olarak Rojava meselesi dikkat çekti.

Sonuç bildirgesinde, 2016 yılı içiresinde yaşanan, “terör olaylarının” yıllık değerlendirmesinin yapıldığına dikkat çekilirken, “Kayseri, İzmir, İstanbul’da yaşanan saldırılar ile Rus Büyükelçi Karlov suikastının” detaylı bir şekilde ele alındığı vurgulandı.

“Terör örgütleriyle mücadeledeki haklılığımız uluslararası düzeyde daha etkin bir şekilde anlatılması gerektiği belirtilmiştir” denilen bildirgede, Rojava konusundaki karşıtlık da şu ifadelerle ve ayrı bir başlık olarak şöyle anlatıldı:

“Terör örgütlerinin muhatap olarak kabul edilip, bu örgütlere çeşitli usullerle silah yardımında bulunulmasının, terörün güçlenmesi ve yayılmasına zemin hazırladığı belirtilmiştir. Suriye’de gerçekleştirilen ateşkesin korunması ve güçlenmesi ile Astana toplantısı ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, Türkiye’nin siyasi geçiş sürecinin başlatılmasına yönelik çabaların ve insani sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceği kaydedilmiştir.”

6 maddelik bildirgede, Kıbrıs meselesinin çözümü için yürütülen Cenevre görüşmelerinin de ele alındığı Kıbrıs Türklerinin menfaatlerinin korunması hususuna dikkat çekildi.

Temel bir gündem olarak ele alınan Rojava meselesi, Suriye iç savaşı başladığı ve yaşanan iç savaş ortamında Kürtlerin örgütlenmesini gerçekleştiği günden beri temel bir başlık olarak devletin en yetkili askeri ve siyasi karar organı olan MGK toplantılarının gündemi oldu.

28 AĞUSTOS-19 EKİM-26 ARALIK 2012

İlk olarak 28 Ağustos 2012 yılında yapılan MGK toplantısının sonuç bildirgesinde, Rojava meselesi dolaylı bir şekilde yansıtılarak, “Suriye’deki otorite boşluğunun istismar edilmemesi” gerektiğine işaret edildi. Bu da Kürtlerin kendi bölgelerinde örgütlenmesine karşı dile getirilen bir rahatsızlık olarak kayıtlara geçti. Aynı yıl içerisinde 19 Ekim ve 26 Aralık tarihlerinde yapılan toplantılarda da benzer ifadeler dikkat çekti.

29 HAZİRAN 2015

Kürtlerin örgütlenmesine yönelik en açık rahatsızlık 29 Haziran 2015 tarihinde yapılan MGK toplantısının sonuç bildirgesine şöyle yansıdı: “Bölgede (Suriye) yaşanan sivil halkı hedef alan terör saldırıları ile bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine yönelik eylemlerden duyulan endişe dile getirilmiştir.”

21 EKİM 2015

21 Ekim 2015 tarihinde yapılan MGK toplantısında da Rojava’daki Kürt örgütlü yapılarının “uluslararası alanda terör örgütleri olarak kabul edilmesine yönelik çalışma yürütülmesi” kararlaştırıldı. Bu aynı zamanda MGK toplantısında Rojava karşıtlığının en açık şekilde dile getirilmesiydi. Kürt grupların “terör örgütü olarak kabul edilmesine yönelik çabaya” işaret edilen aynı MGK toplantısından sonraki MGK toplantısının sonuç bildirgesinde, “Muhalif gruplarla birlikte Suriye Türkmenlerine olan desteğimiz devam edeceği yönündeki kararlılığımız teyit edilmiştir” sözlerine yer verilmesi dikkat çekiyordu. Muhalif denilen kesimler arasında uluslararası alanda “terör örgütü” olarak kabul edilen El Nusra’da yer alıyordu. Aynı bildirgede, “PYD-YPG başta olmak üzere herhangi bir terör örgütünün Suriye’nin geleceğinin belirlenmesinde yer almaması” gerektiğine işaret ediliyordu.

24 MART 2016

24 Mart 2016 tarihinde yapılan MGK toplantısında Kürt örgütlerin Suriye çözüm görüşmelerine yönelik Türkiye’nin engelleme çalışmaları şu sözlerle resmileştirildi: “Suriye Müzakereleri terörist grupların dikkate alınmamasını gerektiğini ve meşruiyeti olmayan yapıların tek taraflı tasarruflarının hiçbir geçerliliğinin olmayacağı yönündeki kararlılığımızın altı çizilmiştir.”