‘Anayasa yapımı değil fiili durumu yasal statüye kavuşturma arayışıdır’

ANKARA - HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, AK Parti ve MHP arasındaki anayasa görüşmelerinin ve belirlenen taslak üzerindeki tartışmaların anayasa yapım çalışması olmadığını, fiili durumun yasal statüye kavuşturulması arayışını olduğunu söyledi.

AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu anayasa komisyonu bugün toplanarak, çalışmalarına başlayacak. Taslak üzerine çalışan MHP’li hukukçular, hazırladıkları raporu Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye sunarak, MHP’nin taslağa dair çalışmasını tamamladığı bildirildi.

MHP adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, AK Parti Genel Sekreteri Gül ile bugün bir araya gelerek teklif üzerinde müzakerelere başlayacağı açıklandı.

Yıllardır kapsayıcı bir anayasanın yapımı için mücadele yürüten Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise bunun anayasa çalışması olmadığı aksine Türkiye’de fiili durumun yasal statüye kavuşturma arayışı olduğu görüşünde.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bugünkü mevcut ortamında demokratik bir anayasa yapma koşullarına uygun olmadığını hatırlatıp, öncelikle kapsayıcı bir anayasa yapım süreci için koşulların uygun olmadığı gerektiğini görüşünü paylaştı.

‘TARTIŞMALARI ANAYASA TARTIŞMASI OLARAK GÖRMÜYORUZ’

Bilgen, “Sivil ve demokratik bir anayasa yapma iddiası ancak ortamı tartışmanın özgür olduğu, yasakların olmadığı bir ortamda yapılır. Bu işin samimiyet ve tutarlılık göstergesidir. Dolayısıyla biz bugünkü ortamdan bir baskı ile bir fiili durumu yasal statüye kavuşturma arayışını yeni anayasa tartışması olarak göremeyiz bile. Bunu bu statüde ele almak dahi mümkün değil” diyerek, mevcut tartışmaların anayasa yapımı olmadığına dikkat çekti.

YAPILAN BAŞKANLIĞIN RESMİ İLANIDIR

AK Parti’nin sürekli manevra yaptığını söyleyen Bilgen, bunun iki temel husus üzerinden seyrettiğini belirterek, şöyle konuştu: “Birincisi yüzde 51’i bulma ile kaygı. İkincisi de parlamento içerisinde referanduma götürebilme yeterliliği olan 330’u bulma ile ilgili kaygı. 330 ile ilgili olanı MHP ile çözüyor gibi gözüküyor. Başkanlık ile ilgili planların da içerisine konulacağı değişikliği tartışıyorlar. Bunun yolu teknik olarak bir kere anayasa komisyonuna gelmesi gerekiyor. Buraya gelen bir metin olmadan bir tartışma yapmak doğru değil. AKP bu metni saklıyor. 3 yıl önce kamuoyuna sundukları metnin arkasında durulamayacağı çok netti. Sundukları kararname yetkisi olan, yargı ile ilgili tüm atamaları yapan bir başkan. Bunun adı başkanlık olan bir diktatörlüğün ilanıdır, resmi tescilidir. AKP kendi içerisinde böyle bir metin arkasında durup, bunu getirirse bu başka bir şeyi ifade edecektir. Türkiye’deki rejimle ilgili teknik prosedürü tamamlama tartışmasının ötesinde bir meşrutiyet tartışması başlayacaktır. 330’u geçirebilir ama bu Türkiye’nin bir demokrasi hukuk devleti gibi bir takım kavramların artık ne anlam taşıdığını başka türlü tartıştırır.”

Bilgen, koşulların anayasa yapımı için uygun olmadığını belirtirken, toplumun mevcut anayasadaki hakları dahi kullanamadığına işaret ederek, 82 darbe anayasasından daha kötüye giden bir pratikle karşı karşıya olduğunu kaydetti.

‘AMAÇ CUMHURBAŞKANI’NIN DENETİME ALINMAMASIDIR’

Bilgen, “12 Eylül’ün dahi toplantı gösteri ile ilgili başka alanlarla ilgili çıtayı koyduğu yerden Türkiye hak ve özgürlükler konusunda çok daha geriye düştü. Bir anayasanın iki bölümü var; birisi hak ve özgürlükler kısmı orada güzel sözler yazılabilir bu hiçbir anlam ifade etmez. Esas olan pratiktir. İkincisi de devletin nasıl organize olacağıdır. Burada da önemli olan yargının ne kadar bağımsız olup, olmadığıdır ve yürütmenin ne kadar denetime açık mekanizmasının olup olmadığıdır. Şu anda Cumhurbaşkanının yaptığı bütün işler yargı denetimi dışında tutuluyor. Asıl dert Cumhurbaşkanının denetime alınmamasıdır. Yürütmenin denetim, yargı dışı bırakılan alanının en aza inmesidir. Dolayısıyla Türkiye’nin ihtiyacı olan da Erdoğan’ın hesabı bir biri yüz seksen derece ters” ifadelerini kullandı.

‘FİİLİ DURUM ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMAK İSTENİYOR’

Kendilerinin elbette yeni anayasa talep ettiklerinin altını çizen Bilgen, “Mevcut anayasa ile devam etmenin, mevcut anayasayı olağan gösterip bu durumu kabullenmenin doğru olduğunu düşünmüyoruz ama bu koşullarda anayasa yapılmaz derken bu anayasa dört elle sahip çıkalım demiyoruz. Biz tam tersine Türkiye’nin demokratik bir anayasa ihtiyacı olduğunu bunun katılımcı yöntemlerle yapılması gerektiği eski hiçbir şeyi tabulaştırmadan her şeyi tartışılabildiği, konuşabildiği bir anayasa gerektiğini savunuyoruz. Ama şu anda yapılan bunun tam tersine bugünkü fiili durumu anayasal güvenceye almaya çalışmaktır. Yeni statüyü güvenceye almak istiyor” dedi.

OHAL süreciyle yaşanılanlarla birlikte 82 anayasasında istisna olarak düzenlenen bir şey artık genel geçer bir yönetim biçimi yapılmak istendiğine dikkat çeken Bilgen, “Erdoğan’ın başkanlık modeli Türkiye’yi sürekli OHAL’e çevirmektir. Kararname çıkarıp, ülkeyi kararname ile yönetip her şeyi kendisinde bittiği bir inisiyatifi geliştirmek” diye konuştu.

‘ANAYASA TARTIŞMASI HESAP VERMEME ÜZERİNDEN GELİŞİYOR’

Bilgen, kendilerini de anayasa çalışmalarını tüm bu gelişmelere rağmen sürdürdüklerini belirterek, “Toplumun değişik çevreleri ile bir araya geliyoruz ama burada artık nasıl bir anayasa istediğimizden daha önemlisi bu koşullarla ilgili ve AKP’nin ne istediği ile ilgili durumu teşhir etmektir. Şu anda gerçekten demokratik bir ortamda kim daha iyiyi öneriyor, demokratik olanı öneriyor tartışması bir şey ifade etmiyor. Bu artık lüks bir fantezi durumuna geldi. Gelinen noktada Türkiye’yi çok açık bir biçimde 17-25 Aralık’ta yargılanmama sendromu da dahil olmak üzere, ne yapıp edip iktidarda kalma iktidarda hesap verme. Bütün kurgu bunun üzerine kuruludur. Anayasa tartışması da bunun sadece zeminidir, malzemesidir” diye kaydetti.

Bilgen, son olarak anayasa yapım tartışmalarına ilişkin olarak “Anayasa yapım yöntemi ve temel paradigma asıl önemli olan devletin denetlenmesi, hesap vermesi konusudur. Anayasa bunun için vardır. Anayasa vatandaşı devlete karşı korumak için vardır. Şimdi tam tersi oluyor. Vatandaşın devlete karşı korunma mekanizmalarının güçlendiren bir şey yapılmıyor, tam tersine devletin hesap vermemesinin yeni konsepti inşa edilmeye çalışılıyor. Bunu hukuk kılıfı adı altında onaylatmaya, tescil etmeye çalışan bir durum var” ifadelerini kullandı.