Dün Halepçe ve Beyazıt, bugün Şengal ve Cizre 2017-03-16 14:37:19 HABER MERKEZİ - Halepçe ve Beyazıt katliamları birçok kentte düzenlenen anma etkinlikleriyle protesto edildi. Diyarbakır'daki anmada konuşan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, “Katliam Başûr hükümeti ve Barzani’nin gözleri önünde yapıldı" diyerek, Şengal’de de benzer politikaların uygulandığını belirtti. DİYARBAKIR Halepçe Katliamı yıl dönümü dolayısıyla Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır il binası Vedat Aydın Konferans Salonu’nda anma programı gerçekleştirildi. Anmaya, Demokratik Toplum Partisi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri, DBP Eş Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Arslan ve Ramazan Tunç, DBP ve HDP il ve ilçe yöneticileri, Amed Barış Anneleri Meclisi katıldı. Bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan anmada, “Şehit namirin” sloganları atıldı. ‘ROBOSKİ VE CİZRE’DE AYNI TABLOLAR YAŞANDI’ DTK Eşbaşkanı Leyla Güven yaptığı konuşmada, “Halepçe’de herkes Newroz için hazırlıklarını yapıyordu. Fakat Irak rejimi Saddam’ın elindeydi ve halkın üzerine kimyasal döktüler. 5 bin kişi yaşamını yitirdi. Nasıl bir düşmanlıktır, nasıl bir insanlıktır bu. Kürtlere karşı yapılan katliamlara bakıldığında tarihte benzeri görülmüyor. Bugüne bakıldığında da eski zihniyet aratılmıyor. Her türlü katliamı görmek mümkündür. Roboski’de, Cizre’de aynı tablolar yaşandı” diye konuştu. ‘HALEPÇE KATLİAMI BARZANİ’NİN GÖZLERİ ÖNÜNDE YAPILDI’ Kürt halkının varlığının diktatörlere rahatsızlık verdiğini ifade eden Leyla Güven, iradelerini kimseye teslim etmeyecekleri ve artık statüsüz adım atmayacaklarına dikkat çekti. Güven, “Katliam Başûr hükümetinin ve Barzani’nin gözleri önünde yapıldı. Şengal’de de farklı politikalar uygulanmıyor. Şengal için yürüyenlere saldırı yapıldı. Saldırıda genç bir kadın katledildi ve onlarca kişi yaralandı. Barzani Şengal halkını orada savunmasız bırakırken, Halkın Savunma Güçleri Şengallileri korudu” dedi. Son olarak tüm Kürt halına çağrıda bulunan Güven, Kürt halkının artık bir araya gelmesi ve Rojava sistemini benimsemeleri gerektiğine dikkat çekti. ‘CİZRE BODRUMLARININ HALEPÇE KATLİAMINDAN FARKI YOK’ Katliamı anlatan sinevizyon gösteriminin ardından konuşan DBP İl Eş Başkanı Zeki Baran, Kürt halkına dönük katliamların bugüne dek sürdüğünü ifade ederek, Kürt halkının katliamlara karşı kararlı direnişini sürdürdüğünün altını çizdi. İktidarların varlığını Kürt halkına yönelik katliamlar ile sürdürdüğünü dile getiren Baran, “Hacı Birlik’in cenazesinin yerlerde sürüklenmesi, Taybet Ana’nın cansız bedeninin günlerce sokakta kalması, Cemile Çağırga’nın cenazesinin günlerce buzdolabında kalmasının Enfal’den bir farkı yoktur. Katil Saddam nasıl Kürtleri yaktıysa, Cizre bodrumlarında Mehmet Tunç ve arkadaşları yakıldı. Bugünkü katliamların Halepçe katliamından farkı yok” ifadesinde bulundu. Kürt halkının baskı ve katliamlara karşı direnişi ile bugünlere geldiğini belirten Baran, “Kürt halkı insan hakları dışında bir şey talep etmiyor. İktidarların dayattığı ölüm, zindan ve katliamlara karşı mücadele etmekten vazgeçilmedi” diye konuştu. Yapılan konuşmaların ardından anma programı sona erdi. Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde de HDP, DBP ve ESP bileşenleri DBP ilçe binasında yaptıkları basın açıklamasıyla katliamın yıldönümünü kınadı. İSTANBUL İstanbul Üniversitesi öğrencileri, 16 Mart 1978 yılında Eczacılık Fakültesi önünde polis tarafından atılan bomba sonucu yaşamını yitiren 7 öğrenciyi ve Halepçe Katliamında yaşamını yitirenleri anmak amacıyla açıklama yaptı. Fakülte kapısı önünde yapılan açıklamaya, 78'liler Girişimi üyelerinin yanı sıra yüzü aşkın öğrenci katıldı. Açıklamada, "Dünden bugüne üniversite katliamlara 'Hayır' diyor" pankartı ile "16 Mart'ı unutma unutturma", "Beyazıt faşizme mezar olacak" dövizleri ve katliamda yaşamını yitirenler ile Halepçe katliamında yaşamını yitirenlerin fotoğrafları taşındı. Öğrenciler sık sık "Direne direne kazanacağız" ve "Katliamlara ve başkanlığa 'Hayır" sloganları attı. 'MİLLİYETÇİ TUZAKLARI TUTMADI' Eylemde ilk konuşan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile İstanbul Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Levent Dölek, 16 Mart'ta devletlerin yaptığı katliamlara dikkat çekti. "Bu ülkede padişah olmak isteyenlere hiçbir zaman sadık olmadık" diyen Dölek, "Halkımıza ve devrimcilerin anısına sadık kaldık ve kalmaya da devam edeceğiz" dedi. Halepçe Katliamını da kınayan Dölek, "Kahrolsun emperyalizm ve istibdat. Yaşasın hürriyet" diye konuştu. 78'liler Girişimi adına söz alan Hüseyin Soylu ise, o dönemdeki baskılara yönelik verdikleri mücadeleyi hatırlatarak, "O günkü baskılar bugün de var. O günkü milliyetçi tuzakları o gün de tutmadı, bugün de tutmayacak" dedi. 'SALDIRILAR İSTİSNA DEĞİL' Daha sonra öğrenciler adına açıklama yapan Düzgün Akdeniz de, katliamdaki hukuksuzluklara dikkat çekerek, "Katliamın polis şefleri Reşat Altay ve Şükrü Balcı’nın himayesiyle yapıldığı ise açıklığa kavuşturulmadı ve Türkiye’de işlenen onca katliam gibi karanlıkta bırakıldı, dava dosyası kapatıldı" dedi. "Bu ülkede katliamlar, bu ülkede devrimcilere işçi ve emekçilere karşı azgınca saldırılar, istisna değil, işin akışına uygun, devletin ve egemen sınıfların karakterine uygun olandır" diyen Akdeniz, "Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da, bombalar patlatıldı, Kürt illeri yakıldı, yıkıldı" diyerek, Türkiye'deki katliamlara dikkat çekildi. Akdeniz, Halepçe katliamını da kınadı. 'BAŞKANLIĞA DA KATLİAMLARA DA 'HAYIR' "Başkanlığa da katliamlara da bin defa 'Hayır' diyoruz" diyen Akdeniz, "Yaşıyoruz ve özgürlük için, insanın insanı sömürmediği, gecelerinde aç yatılmayan, bombaların ve her türlü silahın üzerimize ölüm yağdırmadığı bir dünya için mücadele ediyoruz. Başka bir dünya istiyoruz ve kuracağız" şeklinde konuştu. Açıklamanın ardından beraberinde getirdikleri karanfilleri fakültenin giriş kapısına bırakan öğrenciler, eylemlerini "Beyazıt Marşı"yla sonlandırdı. ANKARA İHD: 16 MART KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ KABUL EDİLSİN İnsan Hakları Derneği, 16 Mart Halepçe katliamına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Enfal katliamlarına dikkat çekilerek, katliamlarda 180 bin ile 210 bin arasında Kürdün katledildiğine işaret edildi. “16 Mart 1988 günü başlatılan ve 3 gün süren hava saldırılarında ise özellikle Irak'ın Halepçe kasabası ve civarı kimyasal silahlarla bombalanmış ve bu saldırıda 12 bin kişi yaşamını yitirmiştir” denilen açıklamada, ardından DAİŞ saldırıları ile Êzidîlerin katliama uğradığına değinilerek şu görüşlere yer verildi: “2015 yılında IŞİD saldırısı önce Suriye Rojava bölgesinde tarihi Kobanê direnişi ile püskürtülmüş ve Kobanê kurtarılmış, ardından Şengal özgürleştirilerek önemli ve tarihsel direnişler sergilenmiştir. Kürt halkı kendi savunmasını geliştirerek, kendisine yönelik soykırım tehditlerini bertaraf etmiştir. Ancak Kürtlere yönelik tehditler devam etmektedir. Rojava Peşmergeleri adı ile örgütlenmiş silahlı grupların yeniden Ezidilerin yaşadığı bölgeye saldırması kesinlikle kabul edilemez. Kürtler kendi içlerinde çatışarak kendilerine yönelik soykırıma varan saldırıları boşa çıkaramaz. Kürtlerin ulusal birliklerini sağlama konusunda gerekli adımları atması ve Ulusal Kongreyi toplamaları gelecekte gelişebilecek saldırıları önleyecektir. İHD, Türkiye’de Halepçe katliamının anma günü olarak bilinen 16 Mart gününü 'Kürt Soykırım Günü' olarak tanıma kararı almış ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu soykırımı tanımasını talep etmektedir. Türkiye’de 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışmalarda gelinen aşamada ağır hak ihlalleri yaşanmakta ve Cizre’de olduğu gibi insanlığa karşı suçlar işlenmektedir. İnsan hakları örgütlerinin, BM’nin ve Avrupa Konseyinin Türkiye’deki ağır hak ihlalleri ile ilgili raporları ciddiye alınmalı, devam eden silahlı çatışmaların sona erdirilerek yeniden barış sürecine geri dönülmelidir.” URFA İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi, dernek binasında düzenlediği basın toplantısı ile Halepçe Katliamının yıldönümünde sorumluları kınadı. Açıklamaya HDP, DBP İl yöneticileri de katıldı. Şube Eşbaşkanı Nahide Polat Arslan, toplu katliamların, tecavüz, işkence gibi insanlık suçlarının bir döneme ya da bir iktidara özgü olmadığını belirterek, "Ülkeler arasındaki silahlanma yarışı bütün hızıyla devam ediyor. Barış talepleri ve çabaları ne yazık ki etkili olmuyor. Farklı renklerin, dillerin ve kültürlerin bir arada ve barış içerisinde yaşamasına olanak sağlayacak adaletli bir toplum ve dünya düzeni özlemleri sürüyor. İnsan Hakları Derneği olarak, savaşa, katliamlara baskı ve zulme hep karşı olduk. Başka Halepçeler yaşanmasın diye, savaşlara işgallere son verilsin diye, azınlıklar ve farklı kimlikler üzerinde baskı uygulanmasın diye, eşitlik için barış için mücadele edeceğiz" dedi. Arslan, halklara karşı suç işleyen hangi devletin yöneticisi olursa olsun yargılanması gerektiğini ifade etti. MUŞ Halepçe Katliamında yaşamını yitirenler HDP Muş İl binasında düzenlenen etkinlik ile anıldı. HDP Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan, HDP ve DBP'li yöneticiler ile çok sayıda kişinin katıldığı etkinlikte yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşunda bulunuldu. HDP’li Çelik, Cizre bodrumlarında yaşanılanların ikinci bir Halepçe olduğunu söyledi. Çelik, Halepçe'nin Kürt halkında derin bir yara bıraktığını dile getirdi. HDP İl Eşbaşkanı Mensur Işık ise, Halepçe Katliamının Kürt halkında yarattığı travmaya işaret etti. Etkinlik, konuşmaların ardından Halepçe Katliamını konu edinen sinevizyon gösterimi ile son buldu. TJA KATLİAMDA YAŞAMINI YİTİRENLERİ ANDI Özgür Kadın Hareketi (TJA) de Halepçe katliamını yaptığı yazılı açıklama ile kınadı. TJA, Halepçe katliamının Kürt halkının kalbinde ve insanlık tarihinin vicdanında kara bir gün olduğunu belirterek, "20’nci yüzyılı halkların soykırım çağı olarak ele alan ulus devlet sistemi en vahşi yüzünü Ortadoğu’da Kürt halkına göstermiştir. Güney Kürdistan halkımızın özgürlük direnişine Enfal ve Halepçe katliamlarıyla yanıt veren Saddam rejimi, bir utanç abidesi olarak hak ettiği yeri almıştır. Ancak halkımız tüm parçalarda bir soykırım tehdidi altında bulunmaktadır. Halkımızın özgürlük direnişine, acılarına ve umutlarına sahip çıkmanın ve soykırımı engellemenin en doğru yolu olan özgürlük mücadelesini geliştirmek ve büyütmek olacaktır. Tüm Kürdistan’da ve Ortadoğu’da halkların demokratik ulus sistemini zafere ulaştırmak ve Saddam gibi tüm diktatörleri tek tek yıkmak bizim Halepçe şehitlerimize en doğru bağlılığımız olacaktır. Bizler toprağa düşen Halepçe çocuklarını, kadınlarını ve erkeklerini asla unutmayacağız. Halepçe ve Beyazıt şehitlerini bir kez daha anıyor ve anılarını mücadelemizde yaşatma sözü veriyoruz" denildi. DERSİM Dersim Emek Platformu ve Demokrasi için Güçbirliği üyeleri de, Halepçe ve Beyazıt katliamlarının yıldönümü dolayısıyla Eğitim Sen Şube binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan ESP PM üyesi Beren Atıcı, Halepçe kasabasında Saddam diktatörlüğü tarafından kimyasal gaz kullanılarak 5 bin Kürdün katledildiğini belirterek, 7 bin kişinin ise daha sonrasında yaşamını yitirdiğini aktardı. Mezopotamya’nın kadim halkı olan Kürtlerin binlerce yıldır yaşadığı topraklarda, faşist, soykırımcı ve sömürgeciler tarafından maruz kaldığı zulmün dünyada eşine az rastlanıldığını ifade eden Atıcı, 29 yıl önce gerçekleştirilen bu katliamın Koçgiri, Şex Said, Ağrı, Zilan, Dersim ve Maraş katliamlarının devamı olduğunu kaydetti. Atıcı, “Günümüzde de bölgemizde bombalanan ve yıkılan kentler, yerlerinden sürülen insanlar, belediye eşbaşkanları ve milletvekillerinin tutuklanması yine Halepçe’nin bir devamıdır” dedi. ‘16 MART'LAR BİR DAHA YAŞANMAMALI’ İstanbul Beyazıt’ta 16 Mart 1978 yılında Ezcazılık Fakültesi önünde öğrencilere yönelik bombalı saldırıda 7 kişinin öldüğünü, 41 kişinin ise yaralandığını hatırlatan Atıcı, yine 12 Mart 2004’te Rojava’nın Qamışlo kentinde Suriye rejim güçleri tarafından futbol müsabakasında yapılan katliamda 52 kişinin yaşamını yitirdiğini anımsattı. Gazi Mahallesi’nde kahvenin taranmasıyla başlayan olaylarda 22 yurttaşın yaşamını yitirdiğini belirten Atıcı, “Tüm katliamları kınıyor bir daha 16 Martların yaşanmaması için özgür ve eşit paylaşımcı bir dünyanın halkların mücadelesiyle kurulacağını belirtiyoruz” diye belirtti. İZMİR İzmir’de de Emek Demokrasi Güçleri 30 Mart 1972’de Kızıldere, 12 Mart 1995 Gazi, 16 Mart 1978 Beyazıt ve 16 Mart 1988’de Halepçe katliamlarında yaşamını yitirenleri anma amacı ile Konak eski Sümerbank önünde açıklama yaptı. “Mart Ayı Katliamlarını Unutmadık Unutmayacağız” pankartının açıldığı açıklamada HDP yöneticilerin yanı sıra çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcisi katıldı. ‘DEVLETİN TERÖRLE MÜCADELESİNİ FARKLI GÖSTERİRSENİZ GEREĞİNİ YAPARIZ’ Açıklamanın yapıldığı yeri ablukaya alınırken Emek Demokrasi Güçleri yöneticilerine güvenlik şube amirinin “Devletin terörle mücadelesini farklı gösterdiğiniz taktirde gereğini yaparız” şeklindeki uyarısı dikkat çekti. Açıklamayı Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu dönem sözcüsü Necip Vardar yaptı. Ülkede uzun bir süredir Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ile yönetildiğini belirten Vardar, Ülkede sözde istikrarı ve güvenliği sağlamak için uzatılan OHAL süreci, kamu emekçileri ve toplumun diğer muhalif kesimleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını söyledi. ‘OHAL BASKI ARACAI OLARAK KULLANILIYOR’ Mart ayını baharın habercisi olarak bildiklerini ifade eden Vardar, “Aynı zamanda bildiğimiz bir şey daha var ki, o da toplumsal hafızamızda Mart ayının katliamlar ayı olduğu gerçeğidir. Darbeler, katliamlar, savaşlar ve barbarlıklar çağını yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında, bugün burada 30 Mart 1972’de Kızıldere’de “Kurtuluşa kadar savaş” diyerek can veren Mahir Çayan ve yoldaşlarını, 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde katledilen 22 yurttaşımızı, 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nde faşist çetelerce öldürülen 7 devrimci öğrenciyi ve 16 Mart 1988’de barbar Saddam yönetiminin Halepçe’de Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamda yaşamını yitirenleri anmak, ‘unutmadık, unutmayacağız’ diye haykırmak için toplandık” şeklinde konuştu. ‘KÜRT SORUNUNUN KANLA ÇÖZÜLEMEYECEĞİNİ KÖR OLAN BİLE GÖRDÜ’ Gerçekleştirilen katliamların hesabını mutlaka soracaklarını belirten Vardar, “Katliamları gerçekleştirenler ile gerçekleştirilmesini sağlayanları bir kez daha lanetliyoruz. Kızıldere’de, Beyazıt’ta ve Gazi’deki saldırganlık ve katliamlar, ezilenlerin sesini bastıramamıştır. Bugün ülkenin dört bir yanından diktatörlüğe karşı yükselen ses, bu coğrafyada ezen-ezilen kavgasının, bu ikilik sona ermediği sürece devam edeceğinin en iyi kanıtıdır. 16 Mart 1988 günü, insanlık, tarihin en büyük katliamlardan birine tanık olmuştur. Halepçe’de gerçekleşen katliam göstermektedir ki, halkları, sınıfları katlederek yok edemezsiniz. Şiddet ve kanla sorunlar çözülmüş olsaydı, Ortadoğu bugün bu halde olmazdı. Kürt sorununun öldürmeyle, imhayla çözülemeyeceğini kör olanların bile gördüğü bir ortamda Türkiye çözümsüzlükte ısrar etmeyi sürdürmekte” diye konuştu.