Dr. Fatih Sürenkök: Açlık grevi ile ilgili acil gündem yaratılmalı 2017-03-29 14:30:11 İZMİR - Türkiye cezaevlerinde devam eden açlık grevi eylemleri 43’üncü gününde. SES İzmir Şube Eşbaşkanı Dr. Fatih Sürenkök, "Bu insanlar bir duyarlılık bir farkındalık için açlık grevindeler. Şu anda kritik aşamadayız. TİHV, İHD, TTB, ve TBB’nin içinde olduğu bir heyetin mutlaka Adalet Bakanlığı ve Türkiye Cezaevleri Müdürlüğüyle görüşmesi gerekiyor" dedi. İzmir Şakran Cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, köylerde devam eden ablukaların kaldırılması ve cezaevlerinde yaşanan ağır hak ihlallerinin son bulması talebi ile tutukluların başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi 43'üncü gününe girdi. 20 Ekim 2000 yılında Türkiye genelinde başlayan ve "Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında 30 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan açlık grevi ve ölüm oruçları sırasında İzmir Tabib Odası Başkanı olduğu için yakından tanıklık eden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Eşbaşkanı Dr. Fatih Sürenkök cezaevlerinde yaşanan açlık grevi eylemlerini değerlendirdi. ‘ÖLÜMLERLE SONUÇLANACAK BİR SÜREÇLE KARŞI KARŞIYAYIZ’ Sağlık emekçilerinin daha önce 1994, 1996 ve 2000 yıllarında açlık grevi ve ölüm oruçlarıyla tanıştıklarını belirten Sürenkök, bu tanıklıkların sağlık emekçileri için tarif edilemez düzeyde yıpratıcı bir süreç olduğunu belirtti. Bir taraftan hak talep eden insanların diğer bir taraftan da beyin ve sinir sistemi hasarlarıyla devam eden veya ölümle sonuçlanan bir süreçle karşı karşıya olduklarına dikkat çeken Sürenkök, "Tabi talepler her dönemde farklıydı. O yüzden biz talebi sosyal ya da toplumsal olarak değerlendirmek yerine her hangi bir şekilde yorum yapmaksızın hastanelerdeki birer hastamız gibi görmek zorundayız. Dünya Tabipler Birliği (DTB) ve TTB'nin ölüm orucu ya da açlık grevine girmiş kişiler için açıklamış protokoller ve şemalar var. Biz sağlık emekçileri ve hekimler olarak bu süreci bu şemalara göre takip etmek ve izlemek isteriz" diye konuştu. 'THİV, TTB, İHD ve TBB RESMİ OLARAK SÜRECE DAHİL OLMALI' Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin ciddiyetinin toplum ve devlet tarafından kavranmasının hayati olduğunu ifade eden Sürenkök, "Israrla altını çizerek söylüyorum bunları; Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), TTB, ve Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) mutlaka içinde olduğu bir heyetin Adalet Bakanlığı ve Türkiye Cezaevleri Müdürlüğüyle görüşmesi gerekiyor. Bu kurumların bu sürece resmi olarak dahil olması gerekiyor. Olayın ciddiyetini kavraması ve gerekenlerin hemen yapılması gerekiyor. Biz SES olarak bu göreve hazırız. Resmi makamlar bu konuda bizden yararlanmak istedikleri zaman deneyimli bir ekibimiz var, biz bu sürece müdahil olmaya hazırız. Hekim kimliğimizle bağımsız, tarafsız gözle yaklaşacağız. Toplumsal ve bireysel hasar bırakmadan sonlanmasının koşulları sağlanmalı" dedi. 'ŞU ANDA KRİTİK AŞAMADAYIZ' 2000 yılındaki açlık grevi ve ölüm oruçları sırasında Buca Cezaevi’nde 9 tutuklunun yaşamını yitirdiğini söyleyen Sürenkök, o dönemlerin Türkiye için çok kötü olduğunu; ancak ciddi derslerin ve deneyimlerin çıkarıldığını söyledi. Kritik eşiklerin kişiden kişiye göre değişiklik gösterdiğini vurgulayan Sürenkök, "Şu anda riskli sürece girdik. Her an ciddi ve kalıcı hasarlar hatta ölümler olabilir. Şu anda onların çok yakından takip edilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. 'TUTUKLUNUN RIZASI OLMADAN MÜDAHALE OLAMAZ' Açlık grevinde olan insanların rızası dahilinde hekimler tarafından sağlık kontrolü yapılması gerektiğini ifade eden Sürenkök sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanlara tıbbi olarak onların istekleri ve talepleri doğrultusunda yardım yapmamız gerekiyor. Tıbbi derken zorla besleme olamaz. 2000 yılında TTB bunu reddetti bugün de böyle olacaktır. Hekim anlayışı bunu mutlaka reddetmeyi öğütler. Çünkü ölüm orucuna ya da açlık grevini giren kişinin bunu tamamen kendi kararıyla vermiş olduğunu bilir. Onu aydınlatmadan onun rızası olamadan ağızdan ya da damardan beslenmesini sağlayamayız. Cezaevlerindeki hekim arkadaşlarımız TTB'nin imzasının olduğu protokoller dışında davranırsa ya da bu kişilerde kalıcı hasar oluşursa hekim etiği açısından suç işlemiş olacaklar." 'BU İNSANLAR BİR DUYARLILIK İÇİN AÇLIK GREVİNDELER' Sivil toplum örgütlerine ve resmi makamlara duyarlılık çağrısı ile sözlerini sonlandıran Sürenkök, "Acil bir şekilde sağlık örgütleri, insan hakları savunucuları emek örgütleri, siyasi partiler ve diğer STK’lerin bu konuyu gündeme getirmesi gerekiyor. Bu insanlar bir duyarlılık bir farkındalık için açlık grevindeler. Bir talepleri var ve bu taleplerinin karşı taraftan yani hükümet tarafından görülmesi duyulmasını istiyorlar. Bu taleplerini yurttaşların ya da kamuoyunun bilmesini istiyorlar. Türkiye'deki duyarlı insanların bunu sağlaması gerekiyor" diye belirtti.