‘Türkiye’de Mahpus Olmak’ masaya yatırıldı 2016-12-03 13:46:11 İSTANBUL - Türkiye cezaevlerinde uygulanan politikalar ve buralarda kalan mahkumların yaşadığı sorunlar, ikincisi düzenlenen “Türkiye’de Mahpus Olmak” başlıklı konferansta bir kez daha masaya yatırıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Olağanüstü Hal ilanıyla cezaevlerindeki hak ihlallerinin arttığını kaydetti. Türkiye Hapishaneler Çalışma Merkezi (TCPS) ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) tarafından İstanbul’da “Türkiye’de Mahpus Olmak 2” adlı bir konferans düzenlendi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin (MSGÜ) Bomonti Kampüsü’nde gerçekleştirilen ve iki gün boyunca devam edecek olan konferansa çok sayıda avukat, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve dinleyici katıldı. Açılış konuşmasının yapılmasıyla başlayan, konferansın ilk oturumunun başlığı “Hapishaneler ve Sivil Toplum” oldu. Moderatörlüğünü Avukat Gurbet Uçar’ın yaptığı oturumun konuşmacıları ise, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUM-DER) üyesi Avukat Kaya Kartal, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe ve İnsan Hakları çalışanı Zafer Kıraç’tı. ‘BAŞKA CEZALANDIRMA YÖNTEMİ BULUNMALI’ “Hapishanelerde Son Durum ve İnsan Hakları” başlıklı konuşmasında TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, hapishane ve kapatılma sorunu üzerinde durdu. Hapishanenin yaklaşık iki yüz yıllık bir kurum olduğunu belirten Efe, “Hapishane, sistemin bir parçası olarak organize edilmiştir. Ve ayırt edici özellikleriyle imhaya yönelik bir kurumdur. Tamamen rasyonel düzenli ve hiyerarşik bir yapının ürünüdür. İdeal ölüm yerleridir. Ülkemize baktığımızda aydın ve birçok kişinin itaate ve boyun eğmeye bırakıldığını görürüz” diyerek, artık başka cezalandırma yöntemi bulmak gerektiğini söyledi. ‘AÇLIK GREVİ VE ÖLÜM ORUÇLARINDA PEKÇOK İNSAN ÖLDÜ’ Günümüzde cezaevlerinin özellikle “sübyan koğuşları”nda tecavüzün sıkça rastlanır hale geldiğini vurgulayan Efe, siyasi tutuklular ile adli tutuklularının yan yana konulması gibi pek çok örnekten yola çıkarak koğuş sistemine de dikkat çekti. Yine kapalı mekanlarda gaz kullanma, katledilme ve psikolojik test uygulama gibi devletin cezaevlerinde uyguladığı yöntemlere ilişkin de kimi örnekler paylaşan Efe, “1981-1995 yıllarında cezaevlerinde 50’yi aşkın insan katledildi. 93-96 yılları en çok açlık grevinin uygulandığı yıllar oldu. Türkiye’de açlık grevi ve ölüm orucunda pek çok insan yaşamını yitirdi. F tipi cezaevleri Avrupa’dan ithal edilen bir modeldi. F tipi cezaevleri modelleri tek merkez sistemine göre, yatılmış hapishanelerdir. Bu hapishanelerde insanların varoluşuna rağmen yok oluşa mahkum edilmiştir. OHAL’le birlikte hapishanelerde giderek yükselen bir doluluk oranı var” diye belirtti. ‘ADLİ TIP KURUMU TARAFLI BİR KURUM’ Efe, cezaevi sistemine ilişkin paylaştığı bu bilgilerin yanı sıra Adli Tıp Kurumu (ATK) üzerinde durdu. ATK’nin taraflı bir kurum olduğunu ifade eden Efe, “Hasta mahpusların cezaevlerinden tabutla çıkmaktan başka bir şansı kalmadı. Tek başlarına yaşamlarını devam ettirmelerinin mümkün olmadığı bilindiği halde, hızlı bir raporlama süreci yapılmıyor. Halen 2 binin üzerinden çocuk cezaevlerinde bulunuyor” diyerek, bunların karşısında hapishanesiz bir dünyanın mümkün olduğunun altını çizdi. Yapılan konuşmalar ardından ilk oturum soru cevap kısmı ile son bulurken, ikinci oturumda ise “Hapishane ve Akademi “ konusu tartışılacak.