‘Yeryüzü sofraları yan yana yürüyeceğimizi gösterdi’ 2017-06-13 09:01:55 İSTANBUL - Yeryüzü sofralarının kolektif bir şekilde kurulduğunu belirten Anti Kapitalist Müslümanlardan Zeynep Duygu, “Bu sofralar yan yana yürüyebileceğimizi gösterdi” dedi. Anti-Kapitalist Müslümanlar öncülüğünde lüks otellerdeki süslü ve şatafatlı iftar sofralarına karşı Ramazan ve iftar sofralarının manasını yaşatmak için ilk olarak 2010’da yeryüzü sofraları kuruldu. Bu sofralarda, özellikle Gezi eylemleri zamanında her dinden, ırktan ve renkten insan yerini aldı. “BOŞALTILAN SOFRALAR YENİDEN CANLANDI’ Anti-Kapitalist Müslümanlardan Zeynep Duygu, lüks iftar sofralarına karşı itiraz için kurulan bu sofraların oluşmasında politik bir zemin olduğunu kaydetti. Anti Kapitalist Müslümanlar olarak Gezi eylemleri zamanında iftar protestolarının olduğunu ifade eden Duygu, “Gezi’den sonra birden yeryüzü sofraları adını aldı. Halk bunu sahiplendi ve yeryüzü sofralarını kurdu. Gezi’den sonra çok büyük bir sofra Taksim’de oluştu” dedi. Yeryüzü sofraları ile amaçlananın “mazlumların yanında olmak” olduğunu dile getiren Duygu, sofraların renkliliğine dikkat çekerek, her dinden, ırktan, mezhepten insanları sofralarda bulmanın mümkün olduğunu söyledi. Duygu, yeryüzü sofralarını muhaliflerin oluşturduğunu belirterek, “Bizim için de çok iyi oldu bu sofraların oluşturulabilmesi. Yan yana gelebileceğimizi gördük. Sofrada ötekileştirilen her kesimden insanı bulabilirsiniz. Mesela bu seneki ilk soframızı Semih ve Nuriye’ye atfettik. Berkin Elvan’ın annesi de vardı sofrada. Bize de çok şey kattı. Yan yana yürüyebilmenin mümkün olduğunu gördük. Aslında boşaltılan iftar sofralarının da anlamının yeniden canlandırıldığını gördük” ifadelerini kullandı. ‘HİÇ TANIMADIĞIM KADININ DOLMASINI YİYİYORUM’ Sofraların tamamen kolektif bir emeğin sonucu olduğunu belirten Duygu, herkesin evlerindeki ekmeği ve lokmayı getirdiğini ifade ederek şunları belirtti: “Bu sefer bir birimize dokunmamız daha mümkün oluyor. Yani ben yanımda hiç tanımadığım bir kadının dolmasını yiyorum. Ekmeğimi paylaşıyorum o da lokmasını paylaşıyor. Esas amaç da bu zaten. Oruç için de bu söylenir. İnsanların kendi nefislerini terbiye edebilmesi için bir ibadet, bir ritüeldir. Ya da birlikte açın, yoksulun halinden anlamak. Bu ikisi de kabul görülür. Biz o sofraya oturduğumuzda yanımdakinin aslında ne görüşe sahip olduğunu bilmeme gerek yok. Çünkü o sofraya oturabilen insanlar biraz da iktidarla ve sistemle sorunu olan insanlar. O yüzden ötekilerin sofrası halini alıyor.” ‘İNSANLAR BARIŞ VE ADALET İÇİN O SOFRADA’ Yeryüzü sofralarında buluşan insanların ortak akıl ve ortak vicdanda birleştiğini dile getiren Duygu, bu ortak amaçla da iktidarın kutuplaştırmaya çalıştığı din, dil ve ırk kavramlarını ötelemiş olduklarını vurguladı. Bu sofralara gelen insanların kendi dillerinde şarkı söylediğini, kendi dinlerinde dua ettiklerini belirten Duygu, “Hiçbir inanca tabi olmayabilir. Hiç önemli değil. Ama inandığı bir şey vardır. Barış için, adalet için o sofradadır. O yüzden ortak akılda buluşuyoruz. Bizim için inançlar belirleyici bir faktör olmuyor o sofrada. Daha çok davranış biçimimiz belirleyici oluyor” diye konuştu. Sofralardaki ilişkilere de değinen Duygu, birbirlerini hiç tanımayan insanların sıkıntı ve dertlerini birbirleriyle paylaştıklarını ve çözüm aradıklarını söyledi. Sofralarda sevgi, saygı ve hoşgörünün egemen olduğuna dikkat çeken Duygu, “Ne benim başörtüm onun için bir engel teşkil ediyor, ne de onun mini eteği benim için engel teşkil ediyor. Hiç de umursamıyoruz. Çünkü daha çok insani vasıflarımıza bakıyoruz. Bazen zorlandığımız zamanlar oluyor ama fikirsel olarak” dedi. ‘SOFRALAR REHABİLİTE ALANI’ Bir Müslüman olarak Hıristiyan bir insanın taktığı haçın değil, onun açlığı ve tokluğunun kendisini rahatsız etmesi gerektiğini ifade eden Duygu, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözünde de komşunun dinine, ırkına bakılmadığını söyledi. Ötekileştirilenler olarak birlikte mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan Duygu, “Çünkü sonraki aşamada sistem sizin özgürlük alanlarınızı kısıtlayacak. Bu sefer mücadele ederken tek başınıza kalmamanız gerekiyor. O yüzden dayanışmanın her zaman şart olduğunu söylüyoruz” şeklinde konuştu. Son 2 yılda Kürdistan’da büyük bir savaşın yaşandığını hatırlatan Duygu, yaşanan göç ve kıyımlardan kendilerinin de psikolojik olarak etkilendiklerini belirterek, bu sofraların aynı zamanda bir rehabilite alanı olarak gördüklerini dile getirdi. ‘SOFRALARI SİYASETE MEZE ETMEYECEĞİZ’ Yeryüzü sofralarının direniş, mücadele ve itiraz sofrası olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizen Duygu, “Bu itirazı yaparken de ‘ama’, ‘fakat’ gibi cümleler kurmamamız gerekiyor. Bu, Kürdistan’da yaşanan savaşa ‘ama’, ‘fakat’, ‘lakin’ gibi bakmamak, bir LGBTİ bireyin hakkının gasp edilmesine de öyle bakmamak gerekiyor. Bu yüzden o sofralar benim için çok önemlidir” dedi. Sofralardaki tek şartlarının bayrak ve flamanın olmaması olduğunu belirten Duygu, siyaset üstü bir sofranın kurulması gerektiğine inandıklarını belirtti. Güvenin tesis edildiği zaman dayanışmanın ortaya çıktığını ifade eden Duygu, “O zaman bir Hristiyan kendi kültüründen böreğini getirip sofraya koyduğu zaman mutlu oluyorsun. Çünkü kimlik üstü bakışı yakalamışsın. O zaman özgürleştiğini hissediyorsun. Tabi dayanışmanın sofralarla da kısıtlı kalmaması gerektiğine inanıyorum. Bana göre mücadeleye ortak olmazsan zulme ortak olursun. Ötesi, berisi yok. Biz zaten böyle sofralardan geldik. Bunu hatırlatmaya çalıştık ve sofralarımızı da siyasete meze etmeyeceğiz” diye konuştu.